*Bu yazı
ismi gibi, yetenekleri olağanüstü
işler başaracak, pek önemli ve şaşılacak şeyler yaratacak denli üstün olan ve aramızdan ansızın ayrılan genç yetenek Öke Aydemir’e itafen
yazılmıştır.
Bülent Çorak’ın “Işık” adlı
kitabını okuyordum. Metinlerin arasında “vurgun yedim” cümlesi geçince, ilk
aklıma gelen, Mazhar Fuat Özkan’ın “Vurgun Yedim” şarkısı oldu. Bir anda
kendimi, kitabı okumayı bırakıp, şarkının sözlerini mırıldanırken buldum. “Bu
sevdadan vurgun yedim” derken, kendi dimağ ve bünyelerinde, yaşadıklarını
bizlerle paylaşmaları. Bizi şarkı yolu ile düşündürmeleri, belki de önceden
haber verip, başka bir şey için hatırlatıp, deneyim kazandırmaları. İnsanın yaşadıkları, başkalarının yaşadıkları
ile örtüşünce, bana çok mucizevî geliyor. Birileri de aynı duygu ve düşünceleri
yaşayıp paylaşıyor. Yalnız değiliz, yalnız değilsiniz deyip, kitlelere
sesleniyor. Tabi bir şarkıyı laf olsun diye dinlemiyorsanız !
Mana olarak “vurgun yemek”; Çok derinlerdeki suyun basıncı
dolayısıyla iki akıntı arasında sıkışıp kalma, düzenli hava alıp verememe,
birden su yüzüne çıkma vb. durumlarda dalgıcın uğradığı inme veya ölüm. Daha
basit haliyle, iki farklı bir basınç arasında kalıp(duygusal ev düşünsel),
oksijeninizin yetmemesi (hissi-durumu) ve hareketsiz kalınması da diyebilirim.
Günlük hayatta sizin gerçeğinizle, genel kabul gerçekler her
zaman örtüşmezler. Bu durum da şaşkın oluruz, ne yapacağımızı bilemeyiz hatta
nefes alamadığımız zamanlar bile olur (aldığınız oksijen yetmiyormuş gibi
gelir), aynı vurgun yemek gibi. Dünya yüzeyinde, herhangi bir yerde, her
bireyin, her gün başka bir alanda, vurgun yemesini örnek verebilirim. Nasıl mı?
Eşinin ona yaptığı bir hareketle, çocuğundan aldığı bir cevapla, çalışma
arkadaşlarından gelen bir geri bildirimle, kardeş gibi bir dostunu kaybetmekle,
evladını ansızın yitirmekle, vb. pek çok hareketle, vurgun yiyebilirsiniz.
Bulunduğumuz durumdan çıkmak için; içimizdeki boşlukları
tanımlayalım. O boşluklar bize vurgun vurmadan, onlarla barışalım. Kendimizi
yozlaştırmadan, saldırgan bilincimizi ehlileştirerek kendimize yol açalım.
Farklı algılayıp, adlandırdıklarımızın, her zaman, tek hakikatimizmiş gibi olmadığını, kendimize
hatırlatalım. Gerçeğimizi zihinsel ve tecrübesel (alışkanlıklarımızdan vazgeçme
eğilimine yatkınlığımız) olarak dönüştürmeye açık olduğumuzda vurgun yemeyiz.
Beklenti de olmadan, tutkudan bağımsızsanız da, vurgun yemezsiniz. Kısacası,
dönüşüm kabiliyetimiz, bize; her anlamda ve alanda kolaylık ve rahatlık
getirecektir. Hayatın kötü ve ani şakaları da dahil. Seni özleyeceğiz sevgili ÖKE.
Bu çok değerli yazı Pelin Tekinsoy'a aittir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder