Oi Va Voi

Londralı altı genç müzisyenin kimlik arayışlarının dahiyane sonucu olarak ortaya çıkan Oi Va Voi Digital Folklore ve Laughter Through Tears albümleri ile Çingenelerin dünyasına bambaşka bir kapıdan girerek dünya çapında büyük bir ün kazandı. Daha hiçbir albümleri yayınlanmadan, BBC Radio 3 World Music Boundry Crossing ve Listener kategorilerinde ödül alan Oi Va Voi, Yiddish konuşma dilinde “Aman Tanrım” anlamına geliyor.

Ebeveynleri Yahudi göçmeni olan Oi Va Voi, kökenlerine bağlı kalarak bildiklerini, hissettiklerini, modern dünyanın diliyle, yaşadıkları anın argosuyla, şimdiki zamanı yakalayıp, geçmiş zamana yüz çevirmeden müziklerine taşıyorlar. Grup hala bazı Yahudi düğünlerinde bile performans sergiliyor. Grup, ‘Laughter Through Tears’ öncesi demo Cd’leri ‘Digital Folklore’ ve verdikleri konserlerle hatırı sayılır bir hayran kitlesine ulaştı. Müzikleri soul, ska, trip hop, drum’n bass ve Balkan ritimlerinin hoş bir kombinasyonundan oluşuyor. Elbette, KT Tunstall, Earl Zinger, Majer Bogdansky ve Özbek pop vokal Sevara Nazarkhan gibi isimlerin albümlerine katkıda bulunduğunu da belirtmek gerek.

Sevilen grup Oi Va Voi yoğun istek üzerine Burn sponsorluğunda 3 gece üst üste Babylon sahnesinde!

Paco Pena Flamenco sin Fronteras

Paco Pena
Flamenco sin Fronteras


Efsanevi flamenko gitaristi Paco Pena virtüöz müzisyen ve şarkıcılardan oluşan olağanüstü grubuna en iyi flamenko dansçılarının eşlik ettiği muhteşem gösterisiyle İş Sanat’tın Ocak ayı konuklarından.

1900’lü yılların başında Latin Amerika’ya göç eden İspanyol müzisyen ve dansçıların stillerini ve bugünkü flamenko üzerindeki etkilerini araştıran Pena, Flamenco sin Fronteras - Sınırsız Flamenko adlı yeni gösterisinde flamenko tarihinin gözden kaçan dönemlerinden esinlenerek yeni formlarda ürettiği şarkı ve dansları flamenko repertuarına katıyor. Pena’nın projede ortaya koyduğu en büyük tutkusu flamenkonun en iyi örneklerini Venezüella başta olmak üzere Latin Amerika’nın büyük bir çeşitlilik içeren müziğiyle bir araya getirmek. Latin Amerika, Endülüs ve İspanyol müzik geleneklerinin derin ve karmaşık öğelerine odaklanan gösteri aynı zamanda aralarındaki güçlü tarihsel bağları da açığa çıkarmakta. Flamenkonun yanı sıra Latin Amerika ülkelerinin ve geleneklerinin şarkı ve danslarını da sergileyen topluluk farklı kültürlerin müzikal dillerindeki ortak noktalara da ışık tutuyor. Dansın ve müziğin nadir bir güzellikte buluştuğu Flamenco sin Fronteras - Sınırsız Flamenko yoğun enerjisi, tutku dolu dansları ve heyecan uyandıran müziğiyle flamenko coşkusunu tüm parlaklığıyla seyirciye sunuyor. Flamenko tutkunları için kaçırılmayacak bir fırsat.

UB40 ALI CAMPBELL’S UB40 22 OCAK 2010 CUMARTESİ MATINE 216’da

UB40
ALI CAMPBELL’S UB40
22 OCAK 2010 CUMARTESİ
MATINE 216’da


“Red Red Wine”, “Can’t Help Falling In Love”, “Don’t Break My Heart” gibi unutulmaz klasikleriyle tüm dünyada milyonlarca hayranı olan, 24 stüdyo albümüyle 60 milyonu aşkın satış rakamı elde eden dünyaca ünlü UB40’nin solisti Ali Campbell ve grubu yıllar sonra yeniden Türkiye’de hayranlarıyla buluşuyor.

Anadolu yakasının ilk performans merkezi MATINE 216’da gerçekleşecek bu büyük buluşmayı sakın kaçırmayın.
Yeni sezona UB40 ile merhaba diyen MATINE 216'nın sezon içindeki diğer konser programları da pek yakında açıklanacak..

UB40


UB40 grubu adını, kurulduğu dönemde İngiltere Hükümeti İş ve İşçi Bulma Kurumunun İşsizlik Yardımı Talep Formu başlığından almıştır (UB 40: Unemployment Benefit, Form 40)
Arkadaşlıkları lise yıllarına dayanan grup üyeleri ilk enstrümanlarını, grubun solisti Ali Campbell’in karıştığı bir bar kavgası sonrasında aldığı 4000 pound tazminatla almıştır. Grubun ilk albümü “Signing Off” 6 Eylül 1980’de yayınlandıktan sadece 1 ay sonra İngiltere Müzik listelerine girerek 2.sıraya ulaşmış ve 72 hafta boyunca listelerde kalmıştır. Albümün adının “Signing Off “ olmasının sebebi, grup üyelerinin albüm piyasa sürüldükten sonra aldıkları İşsizlik Yardımından vazgeçmelerinden dolayıdır.

Grubun İngiltere’deki büyük başarısına rağmen, Amerika’daki popularitesi ancak 1983 yılında piyasa sürülen ve cover parçalardan oluşan “Labor Of Love” albümünden sonra oluşmuştur. Albüm, İngiltere listelerinde 1 numaraya ve Amerika Billboard Top 200 listesinde 8 numaraya oturmuştur. Grubun unutulmaz parçası “Red Red Wine” (orijinali Neil Diamond’a ait olan) bu albümde yer almaktadır.

Grubun tüm dünyadaki en başarılı çıkışı ise bir Elvis Presley ballad’ı olan “ I can’t help falling in love with you” parçasına yaptıkları coverla olmuştur. Sharon Stone’un başrolünü oynadığı Sliver filminin soundtrack’i olan parça Avrupa ve Amerika’da 1 numaraya oturmuştur.

Ali Campbell

Dünyaca ünlü UB40 grubunun solisti olan Ali Campbell, İngiltere’nin en seçkin ve tanınmış seslerindendir.
Tüm dünyada 60 milyonu aşkın album satışı, dünya çapında 1 numaraya oturmuş single’lar ve 24 stüdyo albümüyle uluslararası bir üne ve başarıya kavuşmuştur.

Bir jenerasyon, "One In Ten”, ”Red Red Wine”, “Don’t Break My Heart” ve “Can’t Help Falling In Love” gibi klasikleri Ali Campbell’in bağımlılık yaratan vokalleriyle dinleyerek büyümüştür.

2007 Ekim ayında yayınladığı solo albümüyle İngiltere müzik listelerinde ilk 10’a giren Ali bu albümüyle altın plak ödülü kazanmıştır.

2008 Ocak'ında, UB40 grubuyla geçirdiği 28 yıl sonrasında yönetim ile düştüğü anlaşmazlıklardan dolayı grup ile yollarını ayırmıştır. Ali’nin gruptan ayrılığını, UB40’nin klavyecisi olan Mickey Virtue’nin ayrılığı izlemiştir. Mickey Virtue şu anda Ali’nin yeni grubunun bir üyesidir. Geçtiğimiz 18 ay boyunca Ali ve grubu Avustralya’dan Avrupa’ya Afrika’dan İngiltere’ye tüm dünyayı turlamıştır.

Michiel Borstlap

Hollandalı piyanist Michiel Borstlap’ın son on yıldaki performansı ve başarıları, meslektaşlarına parmak ısırtacak türden. Bugün Avrupa caz sahnelerinin en etkin figürlerinden biri kabul edilen sanatçı, Herbie Hancock, Wayne Shorter, Gino Vannelli, Bill Bruford, Pat Metheny, George Duke, Les Paul ve Jeff Watts gibi büyük müzisyenlerle çalıştı; dünyann dört bir yanındaki caz festivallerinin konuğu oldu. Birçok filmin müziğini de yapan Borstlap, Hollandalı yönetmen Paula van der Oest’in Tiramisu filminin müziğiyle Hollanda film endüstrisinin büyük ödülünü de kazandı. Ama marifetleri bununla da kalmıyor: piyanist dünyanın ilk Arapça ilk operası olan Opera Avicenna’yı da besteleme ayrıcalığına sahip, sipariş Katar Emiri’nden gelmiş. Eş lider olarak on sekiz albüm çıkaran, Monk albümü ile de 2009’da Edison Caz Ödülü’nü  alan Borstlap, İstanbul’a 2010 tarihli albümü Solo 2010 ile geliyor

Erkan Oğur / "Anatolian”
Türkiye'nin önemli davulcularından Turgut Alp Bekoğlu, Volkan Öktem, Cem Aksel ilk kez aynı sahnede buluşuyor.
Piyanoda Genco Arı, Saksofonda Engin Recepoğulları, kavalda Sinan Cem Eroğlu, Basta Ozan Musluoğlu ve Volkan Çanakkaleli önderliğinde ritm grubu(çeşitli perküsyonlar)
ve

TELVİN
Gitar   Erkan Oğur
Davul  Turgut Alp Bekoğlu
Bas      Ozan Musluoğlu
Erkan Oğur 1995 yılında İlkin Deniz ve Turgut Alp Bekoğlu ile biraraya gelip TELVİN'i kurdular ve müzikle ilgili arayışlarını birlikte sürdürmeye başladılar. Bu arayış "telvin" kavramının müzikteki ifadesi idi. 10 yıl boyunca aralıklarla, gerek ulusal ve uluslararası festivallerde,gerekse performans  mekanlarında müziklerini icra ettiler. 2006 yılında ilk albümlerini yayınladılar. Telvin renkler anlamına geliyor. Tasavvuf erbabı, haldenhale geçmeye, karar haline doğru yürüyüşe telvin diyor.
Yunus Emre'nin telvini anlattığı şiirindeki gibi;
"Hak bir gönül virdi bana ha dimeden hayrân olur
Bir dem gelür şâdi olur bir dem gelür giryân olur"


(İnsan ruhunun kendi içinde, kutuplar arasında çalkanışı tasvir edilmiştir. Mısra başındaki  "bir dem" kelimesi, ruhun durmadan değiştiğini anlatır.)Tutku, korku, aşk, hırs, nefs gibi insani zaaflardan, egolardan arındığınız noktada hâlâ müzik varsa, bu saf müziktir . Temalar, kainattaki müzik enerjisinin Anadolu’ya hediye edilen kısmına dayalı  olarak biçimlenip, geniş doğaçlamalariçeren kendine özgü tavrıyla halden hale geçmeyi ifade etmiş, yaşamımızdaki müzik hallerinin de bir ifadesi olmuştur. Telvin hem iddaasız hem de sınırsızdır. Telvin bir mekan ise biz kapısını dışardan çaldık. Şans eseri kapı açıldı. İçeri girdik ve kapı üzerimize kapandı. .. içeride kaybolduk. Dışarıya açılan kapıyı arıyoruz. Müzik geçmişe ait bir olgudur... gelecekte müzik tabiki olacaktır ama gelecekteki müziğin varlığı geçmişine bağımlıdır.
 
http://www.telvin.com.tr/
Pink Floyd bu kez dansla geliyor!

Efsanevi rock grubu Pink Floyd bu kez eşsiz bir gösteriyle Türkiye’ye geliyor. İtalyan La Scala Tiyatrosu Bale Topluluğu, 1972 yılında Pink Floyd’un canlı performansıyla dünya prömiyerini yapan muhteşem “Pink Floyd Balesi”ni, showhow organizasyonuyla, 25-28 Kasım tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde sahnelemeye hazırlanıyor!

“Hey You”, “Is There Anybody Out There?”, “Money” gibi klasikleriyle dünyayı sarsan ve peşinden milyonları sürükleyen rock grubu Pink Floyd, baleye uyarlanmış 13 hit parçasıyla yeniden hayranlarıyla buluşuyor. 1778 yılında Milano’da kurulan ve dünyanın en prestijli tiyatro ve bale topluluğu olan La Scala Tiyatrosu Bale Topluluğu, Pink Floyd şarkılarıyla uyarlanmış 5 özel bale gösterisiyle 4 gün boyunca İstanbul’da olacak. Topluluğun ünlü dansçıları tarafından gerçekleştirilen bale, sahneye koyuluşu ve Jean-Michel Désiré tarafından tasarımı yapılan göz alıcı ışıklandırmasıyla da dikkat çekiyor. Pink Floyd Balesi, "The Wall", "The Dark Side of The Moon", "Meddle", "Relics" ve "Obscured by Clouds" gibi satış rekorları kıran albümlerindeki 13 parçanın kullanıldığı 18 bölümden oluşuyor. Modern ama derinlerde klâsik tekniklere sahip olan dans hareketleriyle unutulmaz Pink Floyd şarkılarını bütünleştiren Petit’nin, 1972’den bu yana genişlettiği eser, La Scala Tiyatrosu Balet Topluluğu tarafından, şimdiye kadarki en uzun hali olan 90 dakikalık bir performansla sergilenecek.

12 yaşındaki bir kızın ricası üzerine yazılan balenin ünü kısa sürede dünyaya yayıldı. Tanınmış koreograf Roland Petit kızının ricasını kıramadı ve Pink Floyd ile projesini paylaşmak üzere İngiltere’ye gitti. Projeyi duyunca heyecanlanan Pink Floyd üyeleri ve bir koreografi dehası Roland Petit’nin yeteneği ile proje 1972 yılında, Pink Floyd’un canlı performansı eşliğinde prömiyerini gerçekleştirdi. Bir showhow organizasyonu olan “Pink Floyd Balesi”, İtalya devleti, İtalya Türkiye Büyükelçisi Gianpaolo Scarante, Milano Belediye Başkanı Letizia Moratti ve Kültür ve Sanattan Sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Maximiliano Finazzer Flory’nin himayesinde, İtalya İstanbul Başkonsolosluğu, Başkonsolos Gianluca Alberini, Gabriella Fortunato’nun yönetimindeki İtalyan Kültür Merkezi’nin işbirliğinde, La Scala Tiyatrosu yabancı turneler ana ortağı UniCredit Grup’un sponsorluğu ve İtalya - Türkiye ilişkilerinde önemli rol oynayan iş adamı Celaleddin Bilgiç’in girişimleriyle gerçekleşecek.

25 - 28 Kasım
tarihleri arasında, 4 günde 5 gösteri ile İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan gösteri, Pink Floyd hayranları ve dans tutkunlarına akıllarından asla silinmeyecek bir deneyim yaşatacak.

Gösteriler Pink Floyd parçalarının kayıttan çalınması ile gerçekleştirilecektir.

DÜNYANIN EN İYİ MÜZİKALİ CHICAGO 01-09 EKİM 2010’DA TİM SHOW CENTER’da!

Tüm dünyada 20’nin üzerinde ülkede, 250’den fazla şehirde perde açan CHICAGO, Broadway’in en popüler müzikallerinden biri olup 6 dalda Tony ödülü kazanmıştır.
1920’lerin ekonomik buhran yıllarında geçen CHICAGO, kendisini terk etmekle tehdit eden sevgilisini öldüren Roxie Hart’ın hikayesidir. Mahkum edilmekten kurtulmak için Chicago’nun en ünlü ceza avukatını tutar; işlediği suçu, bugünün tabloid başlıklarına şaşırtıcı derecede benzeyen sansasyonel manşetlerle gizleyerek halkı, medyayı ve rakibesi olan hücre arkadaşı Velma Kelly’yi kandırmayı başarır.

Walter Bobbie tarafından yönetilen, koreografisi Ann Reinking tarafından yapılan CHICAGO’nun set tasarımı John Lee Beatty’ye, kostüm tasarımı William Ivey Long’a, ışık tasarımı Ken Billington’a, ses tasarımı ise Scott Lehrer’e aittir.
Yapımcılığı Barry ve Fran Weissler tarafından üstlenilen CHICAGO, 1996’dan bu yana 24 ülkede 11 dilde farklı prodüksiyonu gerçekleştirilen dünya çapında bir gösteridir. Broadway tarihinde en uzun süredir sahnelenen 6.prodüksiyon olan CHICAGO’nun rekorlara imza atan Londra prodüksiyonu, West End’de en uzun süreyle sahnelenen Amerikan müzikali olma ünvanını da korumaktadır. ABD ve Kanada’da sürekli turnede olan CHICAGO aynı zamanda Avustralya ve İngiltere’de de uluslararası turneye çıkmaktadır.

CHICAGO MÜZİKALİ’NİN ÖYKÜSÜ

CHICAGO müzikali, 1924 yılında Chicago Tribune gazetesi için Beulah Annan ve Belva Gaertner isimli kadın katillerin mahkemelerini izlemek üzere görevlendirilen Maurine Dallas Watkins isimli gazete muhabirinin aynı isimli oyununa dayanmaktadır. Watkins her iki davanın da sansasyonel yönlerine ve bu iki “Jazz bebeği”nin yaşantısına odaklanır.

Roxie Hart karakteri için ilham alınan Beulah Annan, 3 Nisan 1924’te henüz 23 yaşındayken muhasebeciliğini yaptığı Harry Kalstedt’i öldürmekle suçlanır. Chicago Tribune’nun haberine göre, “kendisini taciz etmeye çalışan” bir adamı öldürdüğünü söylemek için kocasına haber vermeden önce “Hula Lou” isimli foxtrot parçasını iki saat boyunca defalarca üst üste çalmıştır. Mahkeme süresince ifadesini defalarca değiştiren Beulah, 25 Mayıs 1924’te “suçsuz” bulunur. Bu süreçte onu yalnız bırakmayan kocasından ise beraatini takiben ayrılır.

Velma Kelly karakteri için ise, bir kabare şarkıcısı olan ve Belle Brown sahne ismini kullanan Belva Gaertner’dan esinlenilmiştir. Belva’nın sevgilisi olan Walter Law isimli adamın cesedi 12 Mart 1924’te Gaertner’in arabasının direksiyonuna yığılmış bir şekilde bulunur. İki polis memuru bir kadının arabaya bindiğini gördükleri ve bir müddet sonra da silah sesleri duyulduğu yönünde ifade verirler. Arabanın içinde bir cin şişesi ve otomatik bir silah ele geçirilir. Belva ise evinde, kanlı giysilerle bulunur. Olay esnasında Law ile arabada oldukları ancak sarhoş olduğu için hiçbir şey hatırlamadığı yönünde ifade verir. Gaertner 6 Haziran 1924’te beraat eder. Gaertner’in avukatı William Scott Stewart ve özellikle Annan’ın avukatı W. W. O'Brien müzikaldeki "Billy Flynn" karakterine ilham vermişlerdir.

Gazeteci Maurine Dallas Watkins’in bu iki davayı anlatan ve sansasyonel ifadelerle dolu yazıları o kadar ilgi toplar ki Watkins daha sonra bu hikayelerden bir oyun yazmaya karar verir. Olumlu eleştiriler alan oyun Broadway’e de taşınır ve 1926’da 172 kez sahnelenir. Cecil B. DeMille 1927’de sessiz film olarak hikayeyi tekrar hayata geçirir. Filmin 1942’de çekilen versiyonunda ise Roxie Hart’ı Ginger Rogers canlandırır.

1960’larda Broadway’in Tony ödüllü aktristlerinden Gwen Verdon oyunu okur ve yönetmen eşi Bob Fosse’tan bunun bir müzikale dönüştürülmesi imkanı olup olmadığını değerlendirmesini ister. Fosse, senaryo haklarını alabilmek için oyunun yazarı olan Watkins’le defalarca görüşür ancak hep olumsuz cevap alır. Watkins’in 1969’daki vefatının ardından mirasçıları oyunun haklarını yapımcı Richard Fryer, Verdon ve Fosse’a satarlar. Martin Scorsese’nin “New York” filmi için yazdıkları ve Frank Sinatra tarafından ölümsüzleştirilen "New York, New York" ile tanınan ve 1966’da yaptıkları “Cabaret” müzikali ile büyük alkış alan John Kander ve Fred Ebb ikilisi müzikalin şarkıları üzerinde çalışmaya başlarlar. Her bir parçayı geleneksel vodvil şarkılarından veya vodvil sanatçılarından birine dayandırarak tasarlarlar. Bu format, gösterinin “adalet”, “şov dünyası” ve “modern toplum” arasında yaptığı karşılaştırmaları belirginleştirir. Ebb ve Fosse müzikalin kitabını da kaleme alırken Fosse aynı zamanda gösterinin yönetmenliğini ve koreografisini de üstlenir.

Orijinal Broadway prodüksiyonu 3 Haziran 1975’te, 46. Cadde Tiyatrosu’nda (46th Street Theatre) başlar ve toplam 936 kez sahnelenir.

1996’da yeniden sahnelenmeye başlanan müzikal, 12 Ocak 2010 itibariyle toplam 5.400’ün üzerinde sahnelenmiştir. Broadway tarihinde en uzun süredir sahnelenen 6. prodüksiyon ünvanını elinde bulunduran CHICAGO, 2002 yılında filme çekilir. Rob Marshall tarafından yönetilen filmin başrollerinde Catherine Zeta-Jones (Velma Kelly), Renée Zellweger (Roxie Hart), Richard Gere (Billy Flynn), John C. Reilly (Amos Hart) ve Queen Latifah (Matron Mama Morton) rol alırlar. Film, aralarında En İyi Film (Martin Richards) ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Catherine Zeta Jones) ödüllerinin de bulunduğu 6 dalda Oscar kazanır.

SCORPİONS

SCORPIONS VEDA KONSERİ


02 EKİM CUMARTESİ MAÇKA KÜÇÜKÇİFTLİK PARK


Dünya Rock müzik tarihinde altın bir sayfa kapanıyor.


Son albümlerinin piyasa çıkması ve 3 sene boyunca 5 kıtayı kapsayan Mammoth turnesi sonrasında dünyanın en büyük Rock gruplarından SCORPIONS, kariyerine son verecek.

Ozzy Osbourne

Bekleyiş Sona Erdi!


Günümüzün yaşayan rock efsanelerinden Ozzy Osbourne Türkiye’ye Geliyor!



Her biri hit olmuş şarkılar, liste başı albümler, Ozzfest ile desteklediği sayısız müzik grubu, nefes kesen performanslar ve 50 yıla uzanan bir müzik geçmişi ile Ozzy Osbourne yaşayan bir efsane!

Caz Konserleri



“Ramazanda Caz”a bekliyoruz!
Hakan Erdoğan Productions’ın, Ramazan vesilesiyle bu yıl ilk kez gerçekleştirdiği “Ramazanda Caz”, Müslüman caz sanatçılarının en büyüklerini ağırlıyor. “Ramazanda Caz”, toplumsal barışın, her şeyden önce aynı kültür ürünlerini paylaşmakla kurulduğunu hatırlatacak.

U2 KONSERİ

U2’NUN ÖN GRUBU: SNOW PATROL!

Dünya çapında bugüne kadar 10 milyon adetten fazla albüm satan Snow Patrol, U2’dan önce sahne alacak.



DÜNYANIN EN BÜYÜK ROCK GRUBU U2 İSTANBULDA!



Hayranlarının yıllardır dört gözle beklediği, dünyanın en büyük rock grubu U2, 360º Tour kapsamında ilk defa Türkiye’de!



U2, Live Nation tarafından Pozitif ve İKSV işbirliğiyle, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın katkılarıyla, 6 Eylül 2010’da İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda hayranlarıyla buluşacak. “360º Tour” kapsamında İstanbul’a gelecek olan U2, Türkiye tarihinin en büyük stadyum konserine imza atacak.



Uzun yıllardır U2’nun prodüksiyon direktörlüğünü sürdüren Willie Williams ve mimar Mark Fisher’ın beş yıl süren çalışmalarının sonucunda şimdiye kadar herhangi bir konser için tasarlanmış en etkileyici ve yaratıcı sahne dizaynlarından biri ortaya çıktı. Müzikseverlere muhteşem bir görsel

17. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ

17. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ


01-20 Temmuz 2010



17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali 1-20 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek. Her zamanki gibi birbirinden çarpıcı isimlerin yere alacağı Festival, programında sunacağı sürpriz etkinlikler ve yeniliklerle, İstanbulu yine bir Caz Kentine dönüştürmek için hazırlıklarını sürdürüyor.

Yeni grubum ile olan çalışmalarım başlamıştır

Gitar'da Kaan Yüzbaşıoğlu ve Tayfun Lübeten,
Bateride Kerem,
Solistimiz Şebnem Demirel,
Klavye ve tuşlu çalgılarda Bahadır
Bas gitarda Eray

Özgeçmişim

1982 yılında İstanbul’da doğan Tayfun Lübeten ilk ve orta öğrenimi İstanbul’da tamamladı. 2008 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu Makine Teknisyenliği Bölümünden mezun oldu. 1999’den beri gitar çalışmaları yapmaktadır. 2004 yılında YTÜ Genç Gitarcılar Yorumcu Yarışmasına katıldı 2004 yılında Elena Papandreou klasik gitar eğitimi workshop’a katıldı 2005 yılında Aksanat klasik gitar eğitimi workshop’a katıldı. 2001’den beri profesyonel olarak çeşitli festivaller, şenlikler (Üniversite ve Liselerde Yılsonu aktiviteleri) ve konserler, dinletiler, kokteyller, açılış ve davetlerde bulundu