“Yüz yüzeyken
konuşuruz” grubundan bildiğiniz o çok değerli insan “Kaan Boşnak” ile röportajımız
Kadiköy Atölye&Hangart cafe’de oldu,
Konseri öncesi
bizimle bu güzel bilgileri paylaştı,
İyi ki bu şarkılar
var…
..Müzik sizinle
olsun..
“Kaan Boşnak”
T.L: Benim en çok
ilgimi çeken kısım; cümleler, sözcükler, kelimeler ve yapıları.
Ayrıca bunun süre gelmesi.
Tabi konumlandırılan yapının haliyle aslında arazilenmesi. Yani
ne gibi düşünülebilir bu?
Hissiyat çok önemli oluyor.
Bu konuda senin hissettiğin durumlar ve senin Aşk’a olan
yaklaşımın.
Çaydanlıklar, demlemeler bestelerindeki bu kalıcılık nasıl
oluşuyor sence dostum?
K.B: Bir şey yok
aslında. Bir şey değil.
Sembolleştirme aslında, bununla alakalı. Yeni yeni bir
şeyler yazmaya başladığında ve yazabildiğini fark ettiğin zaman kullanılacak
tutulacak ögelere ihtiyacın oluyor.
Bir şeylere ihtiyacın oluyor. Ben mesela ilk şarkı sözü
yazmaya başladığım zamanlarda 16-17 yaşımda o öğeleri çok kullandım.
Bahsettiğim şey çaydanlıktır, çaydır, demliktir, halıdır, evdir,
salondur, vesairedir…
Yatak örtüsüdür, yemek takımıdır falan.
Çünkü, Okula gitmeyen bir çocuktum. Okula gitmeyen bir
ergendim ve sürekli evdeydim.
Böyle ev işleri, sinema falan vakit geçiriyordum. Başka
hiçbir şey yapmıyordum. Onları yapınca da kullandığım tek şey; evin içindeki
malzemeler oluyor. İşte onlar yol açtı.
O semboller, o öğeler… Çoğu zaman kendi içimde onları metalaştırdım.
Kendim bu kadar çay muhabbeti yaptığım ve bu kadar çaydanlık
muhabbeti yaptığım için bir ara çaycıya çıkmıştı adım. Ondan kurtulmam çok zor
oldu yani.
T.L: Aslında bu çayın fikri de başka bir duyguya itiyor
insanı. Orada çayla ilgili yakaladığın duygudaki diğer tema nedir sence?
K.B: Bir daha
sorsana.
T.L: Çayla ilgili
bir duygu var, orada o başka bir duygu ile eşleştiriliyor.
Bambaşka bir şey yakalıyorsun onu eşleştiriyorsun, o nedir?
K.B: İşte sanırım
o, hatırlamadığım çocukluğum. Özlem duyduğum o çocukluk.
Birleştiği yer ise; orada hikaye ile edebiyatla alacağı
nokta.
Ben öyle düşünüyorum, bana çocukluk gibi geliyor… Çocukluk
göndergesi gibi geliyor…
T.L: Tabi bu
başka bir şey. İlgilendiğin diğer dallar var, fotoğrafla da ilgilendiğin ifade
ediliyor.
K.B: Çok
profesyonel değilim çekiyorum. Kendim amatör fotoğrafçıyım bir şekilde
fotoğrafçılıkla uğraşıyorum ama hani, profesyonel anlamda fotoğrafçı olduğumu
söyleyemem.
T.L: Kaan
Boşnak’ı bir yere götürmek mi istiyorsun?
Ya da Kaan Boşnak
yolculuğunda aslında rüzgar’ın götürdüğü yere mantığında mı düşünülebilir?
K.B: Başlarda öyleydi.
Rüzgarın estiği yerdeydi. Yalnız sonradan yaş ilerledikçe, hayatta bazı
şeylerin farkına vardıkça. Bazı gerçeklerin veya bazı sorumlulukların, zorlukların,
dikkate değer olduğunu anlayınca şeyi fark ediyorsun.
Bir güç var ve o gücü kontrolsüz bir şekilde kullanırsan,
kötü yerlere de gidebilir ama onu törpüleyip güzel bir şeye evrilebilirsen faydalı
yararlı bir şeye çevirebilirsen. O zaman kişi içinde daha uzun süreli fayda
sağlayabilir.
Anlatabildim mi?
T.L : Evet.
K.B: Hani bir
yere götürmek istemiyorum. Rüzgara da bırakmak istemiyorum ama sadece durumun
farkında olmak istiyorum ”Kaan Boşnak” dediğiniz kişi benim!
Yani kendim için kötü bir şey yapmak istemem tabi ki. En
kısa cevap bu olur sanırım.
T.Y: Son
zamanlarda yakaladığın en iyi şarkı hangisi oldu?
Gerek senin şarkılarından olsun, gerek dışarıda duyduklarımızdan
olsun…
Yalnız hadi senin yakaladıklarından olsun J
K.B: Son zamanda
Eypio çılgınlığı var biliyorsunuz. O şarkı bu kadar ünlü olmadan önce ben çok
sevmiştim. Bayağı dinliyordum Eypio‘yu.
Önceden de çok severim zaten, şarkı çok güzelmiş ben
yanılmamışım.
Bayağı tuttu. Herkes dinliyor şu an.
Son zamanlarda bir o vardı aklımda.
Bir de böyle son 3 aydır Türkçe rap çok dinledim, Türkçe
rap’e biraz sardım. Gerçekten!
İşte o “Sansar Salvo” olsun “Mode Xl” olsun, işte yeni
çocuklar var bizimle aynı jenerasyonda , “Anıl Piyancı” var “Ais
ezhel” var.
Onları bayağı beğeniyorum.
Takipte ediyorum, arkadaşlarım da zaten onlar.
Yeni müzik yakalamak anlamında söyleyebileceğim şey bunlar.
T.L: Aşk teması
senin anlatımın da, senin mananda nasıl olmalı? Dostum.
K.B: Nasıl olmalı…
Yaratıcı ve özgün bir şekilde anlatabildiğin sürece her şey olabilir.
Anlatılabilir bence.
Ama hani, değil! Bence mesele şu; o ne anlatıyor? O aşk anlatıyor,
diğeri ne anlatıyor?
Diğeri politikadan bahsediyor şu ne anlatıyor, o da
sosyolojiden bahsediyor, falan.
Bunları ayırıp,
kalıplaştırmak biraz yanlış.
Çünkü; bir dönem bakıyorsun o dönem aşkla alakalı sıkıntılar
yaşadığım bir dönem oluyor.
O dönem ürettiğin işler aşkla alakalı işler oluyor. Sonra bir
dönem bakıyorsun hayatında hiç aşk meşk olmuyor.
Hiç umursamıyorsun da ama toplumsal olaylar seni çok
etkiliyor.
O dönem sadece
toplumsal olaylarla alakalı işler yapıyorsun. Bana genelde böyle oluyor.
T.L: Yani
yolculuğumuzda şarkılar çıkarmaya başlıyoruz.
K.B: Yani şöyle bir şey. O anda ne anlatmak
istiyorsan.
Birileri rahatsız ediyor seni; aşk, siyaset işte ne bileyim
futbol bile olabilir ki oldu da.
Bir kaç şarkı da yaptım yani futbol ile alakalı şeylerden
bahsettim.
O an ne hissediyorsam ona yöneliyorum…
T.L: En keyif
aldığın başka deyişle aldıklarımız. Bizleri rahatlatan şeyler neler?
K.B: Benim en
keyif aldığım şeyler…
Hmm.. Onu söylersem
yayınlayamazsınız sanırım. (Gülüşmeler)
T.L: O zaman bizlerin
duymak istediklerini duyuralım.
K.B: Yani beni en
çok rahatlatan şey, herhalde çok sıcak bir havada buz gibi suya atlamak
olabilir.
Yani şu an tam olarak hissettiğim.
O kadar çok istiyorum ki! Sıcaktan, soğuk bir suya atlamayı.
Ama ne yazık ki…
T.L: Bu arada
projelerden bahsedelim önümüzde, (elimizde) neler var!
K.B: İşte bu ay
bir “Single” yayınlayacağız, hatta iki “Single” yayınlayacağız.
Sonbaharda da albümü
yayınlamayı düşünüyoruz.
“Yüz yüzeyken
konuşuruz” için, onun dışında solo olarak bir şeyler yapacağım ama kafamda pek
netleşmedi.
Yapacağıma dair kesin bir bilgi vermeyeyim de hatalı olmasın.
Yani yanlış bilgi vermiş olmayayım ama bir albüm geliyor. Yakında
klip’te çekiyoruz.
T.Y: Önceki
dönemleriniz de en tatmin olduğunuz proje hangisi oldu?
Gerek performans , konser, albüm kayıtları veya klip olarak
olsun.
K.B: Şöyle
söyleyeyim; grupça aslında çıkarttığımız iki albümden de memnun değiliz. Performans
ve Sound olarak yine yaklaştık yapmak istediğimiz şeye ama tam olmamıştı.
O yüzden şu ana kadar
gerçekten içimize sinen bir şey olmadı bugüne kadar.
Ama hani çok iyi çaldığımız konserler oldu.
Sahneye çıkıp 6 kişi,7 kişi hadi kaç kişiyse J konserin sonunda oh be
abi! Ne kadar güzeldi dediğimiz konserler olmadı!
Ama şu an işte, çok da öyle majör bir şey yok. Bizimde hani kesindir,
bu güzel dediğimiz böyle bir beğenimiz yok.
Sanırım biz çok kendimizi eleştiriyoruz.
Kendimizi eleştirmekten kayıt ve şarkı üretme süresince. İşte
her anlamda ve her süreçte.
Müzikle alakalı girdiğimiz her süreçte kendimize çok
acımasız davranıyoruz.
O yüzden bizim yani kendi yaptığımız bir şeyi beğenmemiz
biraz zor!
T.L: Gençlere ne
tavsiyemiz olur?
K.B: Valla ne
olabilir… Çok kasmasınlar ya yani ailelerini çok dinlemesinler. Ailelerin
onlara dayatmalarına kafa kaldırsınlar başkaldırsınlar. Başka; onların gitmek istedikleri okullara
gitmesinler. Hayallerinin peşlerinden koşsunlar.
Çünkü ben Türkiye’de çok da kendimden de biliyorum ailenin
çocuğu yetiştirme tarzını çok da başarılı bulmuyorum. Genelde ebevyenler’de ne
kompleks , ne travma, ne hastalık varsa ailede kendi çocuklarına da
geçiriyorlar.
Kendi annelerinden, babalarından gördükleri bütün yanlışları
çocuklarına geçiriyorlar.
Bu yüzden sağlıksız bir jenerasyon oluşuyor. Asla kafasını kaldırmayan,
yolda yürürken etrafındaki insanlarla iletişim kurmakta zorluk çeken,
konuşmakta zorluk çeken, insanlardan çekinen komplekslere bürünmüş bir nesil
oldu bu yüzden işte,
Ben beni dinleyen gençlere çok da ailelerini fazladan abartılı
olarak dikkate almamalarını söylüyorum.
T.L: Ayrıca
sunulan , şimdi ifade ettiğiniz, aile sevgisi notunuzu da ekledim.
Sevgili Deniz! (Deniz İnce Reis ) Sizin soracağınız bir soru
var mıdır?
D.İ: Teşekkürler,
şimdilik yok.
T.L: Artık sizi
yormayalım. Konseriniz var.
K.B: Teşekkür
ederim.
T.L: Son
ekleyecekleriniz var mı?
K.B: İşte sağlık,
güzellik, sevgi, sağduyu.
T.L: Çok
teşekkürler.
K.B: Eyvallah, kendine
iyi bak, rica ederim memnun oldum. J
T.L: Tayfun ben,
hoşça kal…
Sohbetimiz noktalandı ve bir yüz yüzeyken konuşma da, son
saniyesine yaklaşır.
Şimdi sıradaki parça…
Kediler,
Haydi iyi seyirler.
Atölye Hangart Cafe’ye
katkılarından ve müziğe verilen desteklerinden dolayı,
Müziği her geçen an var ettiği için sonsuz teşekkür ederiz.
Ve tüm narin emekleri için.
5 şubat
Cuma 20:00 22:00 konseri
Atölye&Kafe
Hangart Cafe
Rasimpaşa
Mahallesi, İskele Sk No:54/2-A, 34716 Kadıköy/İstanbul
Tayfun
Lübeten, “Kaan Boşnak” Ropörtajı