Sevgili Ökem. 
Sen benım arkadaşımdın kardeşim'din, sırdaşımdın , ,ilhamım'dın seninleydi bu müzikli yarınlar benim şimdi ,parçam koptu seninle ,uzaklara taşındı düşlerim, seni o kadar özlüyoruz ki bazen kendimi suçlar oldum zaman zaman yanımda neden değildim ,bilsin herkes bilsin ki birbirlerine değer versinler bilsin herkes bilsin ki yaşamdayken anlam kazansın tüm düşler ,ve birliktelik'ler sen yoksun anlasınlar , benim parçamsın artık her nerde olursan ol beni duyacaksın , biz seninle hayal ederdik notalarımızdan dökülürdü milyonlar duyacaktı bizi ,varsın olsun ben yürüyeceğim senin hayalini taşıyacağım yanıımda ,seni özlüyorum karıştın başka diyarlara seni sevenler dualarınla bütün oldular ,senin için yazdığım senden parça olan şarkımı söyleyeceğim yarınlara gençler siz siz olun hayatınız başkaları için de değerli ,kaybemeyin birbirinizi seni seviyoruz öke çok üzgünüz seni seven 

Anlaşılmayan her şeyde bir yalnızlık vardır ,çünkü o anlaşılmadığı için yalnızdır.



‘’Neriman Oyman ‘’

 Sevgili Neriman Oyman ile olan, bu dünyalara değer ropörtajımız’da  ‘’sizi gizemli dünyalara götüren, düşsellik boyutlu resimlerden, ilhamlarından ,  Ayvalık’taki Kabus Ev’den ,Datça, Bodrum, Kıbrıs , Rusya,çalışmaları'ndan, hayata olan aşkından’’  ve  daha birçok konudan bahsettik,  dahası buraya sığdıramayacağım yüklü anlardan ve anılardan  konuştuk, çok keyif aldığımız yaratılarımız oldu ve sizlerle paylaşmak istediğim bu ropörtajı keyifle okumanız,  hayatınıza ilham getirmesi ve bu sanat kokan hayatı takip edebilmeniz dileği  ile…





Burhan Uygur’dan aldığınız ilham  ve Ayvalık’taki  yoğun bir çalışmanız’dan  bahsetmek istermisiniz?

‘’Burhan Uygur Ayvalık ve Kıbrıs’la olan bağlantımdı’’ karşılaşmadığım ama ilham  aldığım biriydi.

Bi dönem Ayvalıkta ev kiralardım, ama normal evleri kesinlikle seçmezdim, normal sıradan bir ev bana göre değildi. ‘’Korku frekansı ile alay eden biriyimdir,oynarım ben onunla ‘’bu nedenle kabus evleri seçerdim.Şimdi neden kabus ev dedim; ondan bahsedeyim .
Olumsuz koşullar’dan  ilham alırım ,bi de kış vakti  yağmurlu ve fırtınalı günler, gündüzü yaşayıp geceyi de solumak tam bir yarasa misali,  çok kısa zaruri  uykular, hatta  zaman zaman uyumak
gelmez içimden, ışıkları kapatmak zulüm geliyor, orada istek ( uyumama isteği) her daim var.

Kıbrıs serginiz ve Kıbrısla ilgili  bir şeyler paylaşırmısınız??

Kıbrıs’a 2004 yılında resim sergisi açmaya gitmiştim ve 2 ay kaldım orada, Altan Mengüç’ün konuğu oldum bi oda verdiler bana atölyemi kurdum .
Orada 2 ay çalıştım,10 resim ‘de istanbul’dan bana gönderildi ,Kıbrısta 20 resim yaptım,  yani 30 resimle sergi yapmış oldum. 

Nereye yaptım ?Bütün Kıbrıs’a yaptım

 Beğendiğim etkilendiğim Kıbrıs’a.
 Beni o beş parmak dağlarına çıkardılar orada güney ile kuzey’in kavga hali çıktı ,ortaya kavgayı barışa döndüren bi resim güneydeki (Rumlar kuzeydeki Kıbrıs Türkleri diyorum yani)

‘’Sonsuzlukta ayak izleri’’ sergim orada oldu 4 zaman diliminde orada bulundum, 2004’ten bu yana giderim orada bi takım beni bağlayan somut olmayan şeyler var ; duyusal şeyler ve ruhsal, oraya has özel şeyler, benimde Kıbrıs’la bağımın böyle bir hikayesi var ,

19 yaşındaki hayalleriniz ve bazı zamanlarda deneyimlediğiniz sıkıntılı ruh halinizle söylediğiniz
 ‘’Boşver çocuk aldırma. Gökyüzünün bu maviliğine ,birazdan nasıl olsa kararacak,ve her şeyi örtecek’’dediğiniz zamanlar hakkında neler söylemek istersiniz?

Teşekkür ve tefekkür ederim ):


Rüyalarınızda da gördüklerinizi resminize aktarırmısınız ?

Tabiî ki bunu bazen özel olarak talepte ederim,yaşarım ve kullanırım .

Neyse Ayvalığa dönelim isterseniz, oradaki kabus evimi anlatayim size;

Bir kış vaktiydi, o zaman arabamız küçük bi araba , (eski polis arabaları), yükledik ona tuvallerimizi ,malzemelerimizi  (bu arada; malzemeleriniz çeyiziniz gibidir , onlarla gelin olursunuz, her seferinde görücüye çıkıyorsunuz gibi ,temelinde de geri dönük bi hal var zaten)

Sonra ,bi kadın vardı ismi ,Yasemin  ,pansiyon sahibi neyse girdik pansiyona baktım çok kalabalık içersini gördüm , hayır dedim ben burada yapamam,  pansiyon yani burası  bana göre değil, başka bi yer olmalı dedim ‘’ ben  burada bunu yapamam’’. Yasemin ''satmak üzere olduğum bir ev vardı'' dedi ,mahzeniyle beraber 4 katlı ve bahçesi var girişten, küçük ama kullanılmıyor, portakal ağaçlarıyla dolu bir bahçe’den geçiyorsunuz ,olağan üstü bir durum ayrıca yanında da hemen  kilise var burun buruna,bakın ne kadar ilginç ama terk edilmiş,  şimdi bu ayrıntıya dikkat çok önemli, Ayvalığın merkezinde oluyor bunlar , Yasemin dedi ki ‘’ ev birkaç ay içinde satılacak! değerlendir bu evi’’, işte bana da o lazım dedim. Evet kiralıyorum,Önder yüzüme baktı’’ hayır olamaz’’ dedi, sen burada yapamasın, yaparım dedim, adam oradan korktu’’ işte bana da bu lazım,’’Korku !’’, yalnız ben bu durumu fark edince bu olayın daha da üzerine gittim korktuğunu anlayınca’’ işte bu ev dedim tam da burası ''benim'' dedim kiraladık’’ Önder bana yardımcı oldu yerleştirdik evi.
ama orda yalnız kalmak zorundaydım, onlar oğlumla çekip gittiler İstanbul’a .
Evin elektrik sistemi her şey  falan hazır,
2 odayı kendime hizmet olarak sundum, birincisi atölye olarak tuttuğum bomboş  bir oda tahta bir yatağın alt zeminini boya malzemelerini serdiğim masa gibi düşünün ve şövale’mi (resim sehpamı) götürmüştüm ,3 bacaklı bi sehpam vardı o zaman.

Malzemelerimi açtım bu arada evde hiç bir şey yok , küçücük bir oda tek bir yatak ve minnacık bir komidin var, hepsi o, yeter zaten aşağıda da mutfak var.
 Bakın 2 kat iniyorum mutfağa banyo orada pencereleri yok kırık ve geceleri dayanılmaz, soğuk var,katalitik verdiler bana onunla ısınacağım,o kadar!
Yatak odasına geçtiğin de ise soğuk 
tamam her şeyi serdim  hazırladım yalnız baktım ki ama buraya bi canlı gerekiyor,devinen hareket eden bir şey olmalı ‘’istiyorum!
’’kim o canlı ? Kedi .
Hemen bi kedi aldım o nedenle benim hep bi kedim vardır, 


Yani kalabalıkta çalışmıyorsunuz ?

‘’İstemem yok sadece bi hayvan olacak kalabalıktan ilham aldığım çok oluyor ve sonrasında yalnızlığa çekilip onları hanemde üretiyorum. ''Onlar'' olmasa kim olacak neticede ''onlar'' yaratıyor beni, birbirimizi üretiyoruz, bu daha doğru’’. 
 Çalışmam'dan 2 ay  geçti ama ben o evi 3 aylığına tutmuştum  .
 ama çalışma hızımdan dolayı 2 ay kaldım o evde .
Bitirdiğim karton çalışmalarım vardı bahçede astığım, genellikle güneşli oluyordu hava, 2 saat güneş sonra yağmur oluyor neyse ben ipler gerili bahçemde  astım resimlerimi,
 kadın geldi beni ziyaret etti,dolmalar pişirmiş,  yardımcı olmak için ,ipte görünce o şeyleri çamaşır zannetmiş önce Aa! ne kadar enteresan kare kare çamaşır mı olur? 
Dedi, çok komik,
‘’çok teşekkür ediyorum, dolmalar için ama ne olur bölmeyin’’ dedim ve ricamın üzerine bir daha gelmedi, ben istersem sizin aranıza karışırım.

Bu olaylar bu arada 2005 senesinde oluyor.
O sıralar rutin olarak çarşıya iniyorum neden?kapıda bi ordu kedim var (canlı varlık hep olacak) belki 30 tane hergün onlara balık alıyorum  o zaman
Kilosu 1 lira o zaman oranın yerel balıkları ,haşlıyorum önlerine veriyorum, içerdeki de taş tacı, prensesim, fotoğrafları da var  oda yanımda, hayvanı koynumda yatırıyorum ,ne yapayım ,yanak yanağa mır mır  uyuyoruz , anlatmak istediğim hayvanlarla olan bütünlüğümüzü kavramak ,insan kimliğini unutmadan.

Benim sokağa çıkmam gerekiyor orada neler oluyor? Orada hayat var ,devinen hareket eden bir şeyler var ve ben onu yakalamak zorundayım.

Kapşonumu ve çizmelerimi takıp hergün sokağa çıkardım.
O halimle ‘’abi, amca, ’’ diyenlerde oldu. 
Eyvallah ,eyvallah edasıyla dolanırdım bende, merkeze inerdim ,eski evler vardı ,fethettim orayı,ama kadın olduğumu anlamamaları gerek, kim bu bi varlık gidiyor ama kadın mı erkek mi? Bayan olduğum bilinmemeliydi. Diyalog kurduğumda  ise sıkı diyaloglar kurardım.

Orada kadın olduğumuz anlaşılırsa rahatsız edilebilirdim ,çalışmam aksardı, evin kapısına bi tekme koysan girersin içeriye ,böyle bir yerdeyim öyle bir yer ki kapısına elinizi değdirin girin,


Korkularınızı sanatınıza ne zaman ekliyorsunuz? Bu korkular derinleşiyor mu?

Derinleşiyor tabi ,yalnız bunlar bende vücut bulup sonrasında  ise yüzeye çıkıyorlar; 
Yani bunu ben sağlıyorum, kendime kurduğum tuzaklar var ,kendime ister engel olurum ister özgür bırakırım, bunu ben yapabilirim, bunu kimse yapamaz izin vermem zaten yani korkuya da ,yaratıp ben yaşarım,korkunun  üstüne gitmek gibi bir şey keyfi de yaşayıp yaratabilirim, benden başka kimse yapamaz

Deniz sizde ne gibi etkiler bırakır ?
Deniz’in kıpırtısı çok önemli benim için deniz’i çizerken içselleştirip fırçama aktarmak durumundayım, yaşamadan neyi çizebilirsin ki,’’ bu aşk’’ bunu yaşayacaksın .şimdi denizle bağlantım neden ? Deniz kenarlarını neden seçiyorum?. Dağ başında da ev tutup kiralayabilirdim de ,kalabilirdim de.
 Ben denizi görmeliydim şöyle söyleyeyim, bi nehirde olabilir ,
su beni çok rahatlatıyor hiçbir şey yoksa suyun sesini duymak isterim.
Ayvalıkta  tuttuğum evin tam karşısında  tımarhane adası var,öyküsünü sordum.
Burada kafayı oynatanları tımar ederlermiş, çok merak etmiştim’’ bi kayıkla götürün beni parası neyse veririm dedim’’sonra oturdum, bu adanın resmini yaptım. Ve ilk satılan resimlerimden biri oldu ,yani denizle ilişkim hep oldu. yazın denize girmek yerine ,denizi izlemeyi tercih ederim ,kışın girdiğimi biliyorum ,14 yaşındaydım tek başıma adaya gittim.
 O yaşta çocuk gidebilir mi adaya? Gittim, ve nasıl lapa lapa kar yağıyor biliyormusunuz? buna inanamassınız , adada bi arkadaşım var (arkadaşım dedim, dedem yaşında ,Ferhan Tanseli Tiyatro sanatçısı) rahmetli oldu, Kulübesi vardı orada'' ben dedim denize gireceğim. Manyak mısın? Dedi!
kar  yağıyor ‘’iyi ya işte ‘’dedim ve gittim mayomu giydim ve denize girdim denizle örtüştüm‘’insanların yapmadığı şeyleri yapmak bana iyi geliyor’’ denizle örtüştüm; ve iyi ki  yapmışım çok iyi geldi bana,.Yapma denilen eylemler bana iyi geliyor.  
Ezberleri bozarım  ben ! hep bi başkaldırı var .

Zaten sizinde ezber bozan ifadeleriniz bu gibi ürkütücü mekanlarda çalışmayı tercih etmeniz değil mi ?

Evet!Kabus ev benim için evet çok önemli o aralarda müthiş işler çıktı benim dışıma taşan işler çıkardım  buna inanıyorum Olağanüstü!fakat hangi birini anlatayım yer yer korkuyu ele aldım korkuyu görselleştirdim,somutlaştırdım  .insan neden korkar,
Neden korkarım ? resmini yapmak gibi bir şey idi. Hani mutluluğun resmini yapabilirmisiniz ? diyenler‘e aslında bi cevaptı, evet mutsuzluğun da resmi yapılır,yüzü üzgün gözleri dolu bir kız değildi oradaki amaç! farklı şeyler bunlar simgeler ve imgelerdi yani ,
.
Çarpan bir kapıyı düşünün o kapıya ruh vermek gibi bir şey o kapı neden  çarptı? hangi rüzgardı? o kimdi ?o rüzgar neydi ?


İçinizdeki Cehennemi Cennete nasıl çevirirsiniz ?

Önce korkuyu ele alalım .
Bu durumlar aslında korku ile vücut bulur yada çağlardan beri demek daha doğru olur, korku frekansı doğuştan olmaz sonradan kazanılan bir şey olduğunu bilirim ,şimdi şöyle, önce korkuyu somutlaştırırım,şimdi bakıyorum ki o kapılar ya delikse bi paranoya başlıyor orada kendi paranoyanı yaratıyorsun durduk yerde olmuyor,yaratıyorsun ve hayallere dalıyorsun evin bodrumun da şaraphane var; izbe bi mekan, Kadın’’ inme’’ dedi. Bi takım kuyuların olduğu bir yer, yani bana o anda her şey olabilir karanlık bir yer nası l olsa .İnme dediği için indim.'' oraya inme'' ne demek ? Bana ‘’in’’ der gibi geldi . Yapma dediğini yapmak sonra  :)


Siyaseti resminize taşıyor musunuz?

Siyaseti kesinlikle bunun dışında tutmuyorum, siyaset dediğiniz şey gündemin içinde varolan,bugüne ait dünden bugüne taşınan yaşanılan gerçekliktir ,aslında çünkü ben günümde yaşıyorum ve bugünün farkındayım nasıl söyleyeyim’’ bu masalları kaf dağının ardından getirmedim ben’’ hepsi gerçeklik taşıyan masallar bunlar.

Resimlerinizi nasıl yorumlarsınız  ?

Resimler gerçeklik taşımalı, sloganik asla olmamalı bir resim bakın sloganik olduğu zaman öyle bir işlerim ki mesela bir fabrika işçisinin  o dramını işlediğimde onun fabrika işçisi olduğunu anlarsınız. Zaten  imgelerin güçlülüğünden bahsediyorum onlarla oynarım, onları çok yedim yuttum, sindirdim  artık ortaya koyuyorum , ‘’sizden aldığımı yani halktan aldığımı öyle bir yansıtırım ki  o kendini bulur’’ o gerçekliğin içinde  o hayal gibi görünen düş gibi görünen resmin tablonun içersinde muhakkak kendinden bir kesit bulacaktır,her biri farklı bir şey anlatır her birinin bir öyküsü vardır ,içinizden birinin öyküsüdür bu .
Şunu belirtmek isterim'' Ben evrensel bir sanatçıyım''öncelikle bunu ifade etmek gerekliliği buluyorum.

Ama sanatçı evrenselliğe nasıl ulaşır ?Onu da belirtmek istiyorum ,evrenselliği bağlayan zincir nedir?
bunu şöyle açıklayayım,
Ben evrenselliğe nasıl ulaşırım ? Ben nerede yaşıyorum?
Türkiyenin neresinde yaşıyorum?İstanbul’un neresinde?
Bir semtinde. o semtin  adı ne? Beyoğlu.
 Bakın bu kadar indim

-Beyoğlunda ne var?
-Kozmopolit bir yapı var; ilginç bir okadar garip bir mozaik var.
-Dünya halkları nerede dolaşıyor?

İstiklal caddesinde.
beni bilen biliyor zaten ... 

 -Bu bizi neden ilgilendiriyor ? yani özet olarak şunu söylüyorum ,bir sanatçı evrenselliğe ulaşmak istiyorsa; önce yöresel olacak sonra ulusal bakış açısı olacak, yani tamamen Ulusu’nun farkında olan ,toprağının farkında olan,’’ bastığın yer canlı, seni taşıyan yer, burada doğdun yılların burada geçti ,burası sana ekmek verdi ,bu toprağa dikkat !‘’diyorum, yani ulusalcılık anlayışımda bu benim .
Olay çok netlik kazandı şimdi, özet olarak benim geçeceğim katedeceğim 3 yol var,evrenselliğe ulaşma basamakları bunlar yani kendi Ulusumun taşıdığı travma ve kaoslar ama diğer yandan dünya insanının yaşadığı travma ve kaoslar beni çok ilgilendiriyor,’’o yüzden ''Bu resimlerin hiçbiri masal değil’’yani işlenmeden uydurduğum işler de değil işte ne diyeyim.

Afrikada yaşayan bir insanın dramını ben içselleştirebilirim empati gücüm yüksek çünkü bu da doğuştan gelen bir şey sonradan katılan bir şey asla değil ,yapımda hamurumda var olan bir şey ,hani bazı insanlara deriz ya ‘’bu çok duyarsız niye duyarsız acaba bu benimle ilgilenmiyor mu ?Niye ilgilenmiyor ?’’ yok ki onun hamurunda'' ondan bekleme sen yoluna devam et takma  etrafını bu yüzden çok önemli bir olgu  insanın hayatında onu içselleştirmek çok önemli yani orada biri ağlıyorsa kan revan içindeyse ben oraya hakkaten gitmek zorundayım, neresi  olursa olsun bedenen olması hali, yok olsa bile ,yani zihinde.

bir şiirim vardır

Afrikada daha ilk günümdü.
yüreğim tutuştu yangınlarla,
hangi yangınlardı onlar ? bilirmisiniz ?
tarlada kurumuş toprağın üzerinde
çatlak göğsünden
bebeğini emziren annenin 
akan sütleriydi onlar .
                                                            
Ne çok insan gördüm ne çok tarla gördüm ve gördüğüm her şeyde bir tek şey vardı ‘’Yaşamak arzusu ‘’ayakta kalmak yaşamak, yaşamak .

                                              Neriman Oyman




Sergileriniz  de insanların ağladığını biliyorum sizi seviyor peki ''İnsanlar sizde hoşlarına gitmeyen renkler buluyorlar mı?'' yani onlara dokunuyomusunuz istemeden?

Tarih sahnesine bakın, Mevlanayı da sevenler ve bir yandan sevmeyenler de vardı, çok doğal bulabilirler
‘’Anlaşılmayan her şeyde bir yalnızlık vardır çünkü; o anlaşılmadığı için yalnızdır,anlaşıldıkça çoğalırsınız.’’

‘’İçimde dinmek bilmeyen bir başkaldırı var’’ sürekli bir başkaldırı ,o asiydi, o haklarını arayan bir çocuk, o kız çocuğu duruyor bende, dursun 

Kötü anlarınızdan resim çıkarıyormusunuz?
Verimsiz olduğunuz çalışma ortamları oluyor mu ?

Andaki etki ''tokat etkisi'' travmatik bi durum yaratabiliyor, oluyor ama mekan değiştiğinde durumu pozitife çeviriyorum atölyem de ,geçmiş durumu da fırça darbelerime ekleyip,üretmeye devam ediyorum. 


,



7 ocak  2013 Nişantaşın’da
Işık okullarında
''1800 Alem Bir Düş İçinde ''

29 ocak 2013 Moskova’da  ''Masallardaki Şehir''

Şişli Memorial’da 2013 yılı  Nisan ayı boyunca

Sosyal sorumluluk projesi olarak Aziz Nesin Nazım Hikmet sergileri yakın zamanda olacak 

İsterseniz (http://www.nerimanoyman.com/)
adresinden takip  edebilirsiniz