"Okay Temiz" Ropörtaj 1. Bölüm

Girdiğimiz Yeni yılda tüm dilekler yerini bulsun.
Okay  Temiz ile olan bu ropörtajımız’ın ilk bölümünü sizler ile paylaşıyorum,
Yeni bir dünya yaratmak için algımızın gelişimini bir de Okay temiz ‘in dilinden kayda  aldık ve Ropörtaj’ı Aydın Esen & Okay Temiz kaydı ile gerçekleştirdik .
Hafife alınacak bir yaşam değil!
Sanat’a Sanatçıya Müziğe olması gereken değerin var olması dileği ile
İyi yıllar sevgiler ,

Okay abim selamlar,
Selam ..
Şimdiki haliyle kontrol ettİm; geçmişi yapılan işleri , birçok yazı birçok fotoğraf,  bi çok müzik hali de  var ve altyapı var
Öncelikle.
Nasıl başladı ? Hayal ile mı ? İdealistlik e mi ? Hedefle mi ? Nasıl başladı?

Yaw zaten ben  doğuştan olarak idealistim. J
Herşeyi  ne yaparsam , tam yapmaya çalışırım.
Ve herkesin yaptığını yapmam ille bir değişiklik yapacağım , benim de genlerim de böyle bir şey var.
Nasıl başladı ?
Annem benim Ud çalardı, ‘’Musiki Muallim’’ mezunu ‘’Muğla ‘da’’ hiçbir zaman müzik hocalığı falan yapmadı.
Babası Subay paşa ,
Paşa kızı ud çalıyor
Gebe kalıyor , Okay Temiz’e hamile kalınca,
O ud seslerinin tınılarını , Annesinin karnında duyuyor , ‘’Ben buna inanıyorum’’, yani vibrasyon ! Bir aletin verdiği karından geçen tınılar, o çocuklara gelir , yani anne karnına  çocuk  duymaz  ama 20 sene sonra çıkar hiç belli olmaz
Yani böyle bir başlama vaziyeti oldu herhalde diyorum.
Sonradan da işte yani,
Anne konservatuar’a yazdırdı beni ,
Ankara Devlet Konservartuar’ı  beni klasik
Orada tipleri tanıdık,
Onlarda caz çalıyorlar.
Hayda Caz çalacağız diye bi başladık  ve okuldan atıldık.
Klasik konservatuar’dan
Caz çaldığımız için ,
Atılmaktan üzülmedim , o dedim tamam!  Ben caz çalacam yani  yolum  orada değişti benim
Dolayısıyla  ama pat diye çalamıyorsun! Türkiye’ de aslında dans müziğiydi aslında
Caz müziği
Pat diye caz çalamıyorsun , dans müziği aslında Ça, ça, ça  Latin müzikleri  şunlar ,  bunlar .
Sonra bu 19 sene  dans müziği çaldım Türkiye’ de  bıktım mahvoldum yani
Otellerde iyi yerler de çalıştım gerçi,
Kendi kendime tecrübe edindim çok,
Kendi kendime çok çalıştım,
19 senelik bir ara varmış Okay bey ,
19 seneye kayıp diyeceğiz ,
Kayıp mı diyoruz ?
Kayıp derim evet ,
Orada çok şey öğrendim ama o öğrendikleriniz  ,
Onları 1 senede öğrenirsiniz 19 senede  değil
19 sene hizmet ettim müzik sektörüne millet yemek yedi önümüzde ,

Burada kazandığınız tecrübe ne  oldu?
19 senelik  tecrübe ,  burada kazandığınız  ne oldu ?
Bu kaybın yaşanmaması için ne tavsiye edersiniz ?
Oo şimdi çok hızlı vaziyet
Müzisyenlere ne tavsiye edersiniz bu durumda 19 senelik tecrübenin yaşanmaması için
Yaşanmaması için
Açtığın zaman en iyi hocalar  en iyi örnekler
Şimdi hızlandı  internet var plaklar var  Cd’ler böyle her şey çok hızlı
Herşeyi internetten öğrenirsin
Açtığın zaman önünde  bütün  En iyi hocalar en iyi örnekler
Bizim zamanımızda yoktu ki
İmkanı yoktu
Bir plak almak için biz Amerikalar’ ın peşindeydik ,
Amerikalı subayları vardı
Pilotlar şunlar bunlar
Aman derdik bize şu plağı alır mısın ? O plak alınırdı Ankara’ da izmir’de
Tabi biz Plağı  3 -4 kişi dinler
O plak asfalt olmuştu,
İğne tutmazdı iğne kayardı ,
Yani Öyle plaklardan öğrendik,
O Plaklarda birkaç tane!
Bizim geçmişimiz çok zor geçti yani !
Müzik nereye gidecek ? Gençler nereye götürmeli müziği ?
Valla gençler birkaç tane genç var tabi ,
Onlar  denemeler yapıyorlar ama hani
Çok daha  katı olmalılar ,
Çok daha idealist olmaları lazım,
İlle para kazanıp ta bu iş yapılmaz !!!
Biz açken yaptık, umurumuzda değildi yani .( Para kazanmamız)
Böyle olursan yaparsın
Şimdiki gençlerde kaç para alacağız diyorlar onun için pek ümitli değilim !!
Ama 3- 5 tane var ,  iki üç tane böyle
Deli olmak lazım bunu yapmak için  Kız arkadaşın olmayacak ! ferah bir aileden gelmeyeceksin ! çünkü onlar  hep insan’ ı hep gevşetiyor ,  çok zenginlik imkanların fazla olması  etrafında bunlar kırbaçlamıyor seni,
Yani eğer..
Değişik tip bir insansan, tabi aile de iyi kalite olması şart , bir kere aile de şey olması lazım ,  anne de baba da etrafta arkadaşlarında bi kalite  olması lazım, uyum olması lazım , uyumlu olması lazım balanslı olması  lazım, kötü bir semtte kötü bir baskı içinde   baskı içinde yetişmişsen  bunları yapamassın anlatabiliyor muyum  ?
Hee baskıdan müzik doğar tabi oda başka anlatabiliyor muyum?   Oda başka Annem hep destekledi  çünkü müzisyendi babam hep destekledi  efendim
Ta isveç’e gittiğim zaman bile ! Emekli maaşı ile adam ile bile yollardı yani,
Çünkü  hakka’ten  caz müziği  veya müzik dediğin zaman
Çok iyi
Klasik ‘te para var ama Caz’da yok onu söyleyeyim
Caz’da  bugün Dünya’nın en kaliteli müziği
Sizce değişim sürecine girecek mi  caz ?
Başka bir kalıba girecekmi  ?
Tınlamaya başlayacak mı, toplum üzerinde   ?
Caz müziği ilk katan Türkiye’den  benim yani  Dünya müziği çıkmadan evvel  isveç’te Dünya müziği örneklerini verdik Türk müziğini caz’a soktuk Balkan müziğini Kimse yapmıyordu ben yaptığımda 67 senesinde
Evet çok güzel projeler izledim ,  şahaneydi J
Çok iyi tınlaya köklü,
Onları hep buradan aldık materyalleri götürdük
İsveç’e  İsveçliler hep caz çalmak istiyorlardı ama
Türk cazı olarak
Balkan cazı , işte  Afrika cazı
Brezilya cazı
Onlarda oradaki müzisyenler de uğraşıyordu .
Efendim bunu ,
Caz çalmak deyince caz tabi bu vaziyette genişledi cazın yelpazesi,cazın içine dini müzikler girdi  Protest müzikler  girdi, Street müzik girdi , efendim yani Funk  girdi,

Soul girdi ,Rock girdi , değil mi ?
Acid caz deniyor ,
Bu tip kavramlarla böyle  cazın yelpazesi  de genişledi,  Şimdi caz müzisyenleri diyor ki
Biz caz  çalmıyoruz kardeşim diyorlar mesela!
Eski büyük müzisyenler ,
Ölenler de  var bunların içlerinde!
‘’Miles Davis’’ de diyordu mesela
Biz caz müzisyeni değiliz müzisyeniz .
Çünkü cazın ve Müziğin anlamı değişti  caz hepsini  kavradı .
Onun için bir değişiklik var  bir şeyler oluyor ,
Bunun içindeİyisi var kötüsü var  tabi şimdi,
Dini müzikleri de koydum,
‘’Aka Gündüz Kutbay’’  ile yaptığım ney müziğini tanıttığım zaman  1974’te tanıttığım
Millet bana olur mu yaw !! Ne yapıyor yaw !!
Ama ne  oldu ? Örnek oldu ..
Olur mu ya ! Ne yapıyor yaw !
Ney müziği _ Sufi müziği
Onu ilk koyan benim Türkiye’de
Ama ne oldu ? Örnek oldu , ondan sonra
Şimdi ne var  ? ‘’Mercan Dede’’ var !  şimdi birkaç kişi yapıyor,
Ama ciddi olarak yapan ! ‘’ Mercan Dede ‘’var
Ben yaptığımda seneler evvel  aynısını  hiçbir zaman kimse yapamadı!
Çünkü  çok ciddi bir çalışmaydı o !!
Neyse,
Din müziği koydum,
Mehterin içine caz koydum,Mehteri Barış orkestrası yaptım o çok mühim!! Bu yazılmadı
Yani Kültür Bakanlığı Mehterin ‘de ben 5 sene ben görevli olarak oraya atandım.
Rahmetli Ecevit beni oraya atadı.
Okay ne yapalım senin için ? Dedi
Dedim beni mehtere verin orada davullar ,zurnalar ; Pata Küte çalıyorlar , bunlara bir düzen getireyim.
Gittim hakkaten Pata Küte çalıyorlar , halen de öyle kontrolsüz belli parçalar
Kalktık onların içerisine ,
Barış orkestrası  yapalım dedik .

Sene kaçtı Okay abim?
10 sene oldu yani (2004)
Ondan sonra;
Dedim beni mehteri  Barış orkestrası olunca
Mehter bir savaş Orkestrası   , Barış orkestrası  nasıl yaparsın ?
Kontrolsüz belli parçalar !
Bİ kere Savaş olabilir!! ümidiyle olan bizim bütün komşularımız ,  hep böyle
Bulgaristan Yunanistan Rusya, Kafkasya, Georgia , Doğu tarafımız Ermenistan
kalktı Rus koydum Bulgar koydu ‘’Okay Temiz’’ bunun içerisine  Yunan’ lı koydum
Çok Mühim ..
Geldiler Mehterin içerisine  bunlar da ülkenin önemli müzisyenleri !
Senegalli_  İsveçli _ Saksafoncu geldi  Finlandiyalı geldi bunlar çok meşhur ,
Bu şekilde biz Mehter  orkestrası yaptık ama  !!
Kimse bunu anlamadı , ne yaptığımızı .
Mehteri de caz içerisine aldık , Mehteri  de caz gibi çaldık.
Hiç tahmin etmeyeceğin şekilde !
İnsanlar geldiler boynuma sarıldılar,
Türbanlı kızlar elini vermez sıkmak için sana , boynuma  sarıldılar ,
Çünkü şaşırdılar
Tayyib Erdoğan beni gördü  , İşte  Belediye Başkanı iken,
Ya ne biçim çalıyorsun ?Okay neler yapıyorsun ? Filan diye oda geldi sarıldı ,
Bunlar medya vasıtasıyla  gösterilemedi ,
Herhangi bir şarkıcı ‘’Sezen Aksu ‘’veya ‘’Barış Manço’’ yapsaydı !!  Yer yerinden yıkılırdı !
Ama medya vasıtas ile Pop müzisyen olmadığımız için herhangi bir şarkıcı olsaydık , herkes duyardı
Ve millet köşeyi dönerdi.
Biz yeraltından çalışıyoruz tamam mı!! Biz bunu yaptık diye lanse eden insan değiliz .Medya ya
Gerçi söylüyoruz yazılsın , paylaşılsın insanlar farkına varsın.
Medya buna yanaşmıyor ! ‘’Okay Temiz ‘’medyatik değil  bacak açmıyor yalakalık yapmıyor , efendim ,  hava atmıyor , Takım elbise giymiyor, gerçi söylüyoruz !
Anlata biliyor muyum ? Lüks araba kullanmıyor , skandallar yapmıyor gündemde oturmak için
Maalesef ülke de böyle şeyler söküyor ,
Böyle olursa da saman altından su yürütüyoruz yani  gizli oluyor herşey tamam mı ?
İsveç konusu hocam,  İsveç te kaldınız İsveç te yaşadınız .
O ülke nasıldı ?  Sizi çeken tarafları ne idi ?
‘’İsveç’e’’  ben  gittiğim gün İsveç  gün  beni kabul etti.
‘’İsveç ‘’muazzam  , İsveç  benim ikinci Ülkem’den de önde
Yani.
Birincisi neredeyse diyeceğim,
Burada doğdum ama !
‘’İsveç ‘’ bana sahip çıktı , benim kariyerimi yapmamda dünyaya tanıtmamda   İsveç benim ikinci ülkemden de öte
İsveç benim kariyerimi yapmam da dünyaya tanınmam da çok önemli yere sahip
Senelerce İsveç’te,
Türk Müziği çaldım, dünyanın en büyük müzisyenleri ile İsveç’te.
İsveç’ten daha büyük yardım aldım.
Halen çağırıyorlar ,bir sürü yapacağım şey var senin burada ,daha diyorlar
Spastiklerle büyük  çalışmalar yaptım  oldu filmlere çekildi
Spastikler ile Ritm ile tedavi ondan sonra
Anaokullarını orada başlattım! Küçücük çocuklara ders..
Çocuklarla müzik yapmak onla beraber olmak .
Burada veriyoruz eğitimleri , Küçücük çocuklara ders veriyoruz  Şimdi  ise buraya gelecekler (Okay Temiz Ritm Atölyesi Galata Kuledibi)
Ufak çocuk  4 yaşından 13 yaşına kadar değişik gruplar..
Orada anaokulu okullarda dersler,
İsveç’e ritmi tanıttım o yüzden ben çok önemli birisiyim orada
Ritmleri soktum’’ İsveç’e’’ de ritmi tanıttım arkadaşlar şaşırıyordu
Bu tip çalışmalar yalnız caz müziği değil tabi!! Tabi bana şaşırıyordu arkadaşlar .

Ya diyorlardı ‘’Zürih caz ‘’festivalini çalıyorsun , Berlin’e  ertesi gün sen gidiyorsun,  Spastiklere sakatlara çalıyorsun, yahut  ne bileyim , hastanede gidip çalıyorsun,( ritm gösterisi)  çocuklara çalıyorsun ,çok zor şey bunlar !! Çocuklar ile müzik yapmak.  4 yaşındaki bir çocuğun seviyesine inip , onunla beraber olup , korkutmadan , panik yapmadan ona yaklaşıp!!
Bunları da biliyordum !Çünkü bunları annem ile çalıyordum, ben farkında olmadan ben bunları öğrendim, bu tip şeyler yaptığım için.
İsveç bana el verdi . İsveç’e ne zaman gitsem gözlerim yaşarır , Uçak ‘tan ineyim acayip duygular içine girerim.
İşte geçen gittim , ‘’Abdullah Gül’’ ile ‘’Abdullah Gül ‘’beni götürdü  , eşi’’ Hayrunissa’’ hanım oda gelsin oda İsveçlidir  dedi , hayda telefon ettiler gittim..
Bindik uçağa bir sürü insan ,Dışişlerinden bütün Parlementer’ler gittik Kralla yemek yedik (İsveç kralı)  adam tanıyor beni !Hükümet ‘’Abdullah Gül ‘’ ‘’ Hayrunissa’’ hanım  duygulandılar tabi onlarla ‘’İsveç’çe  konuştuk falan filan .
Benim İsveç’te ben tanınıyorum ama şimdi kaç senedir gitmiyorum.
Ben mesela geçen 2 sene evvel çaldım bir Klüpte bi baktım hep 70 yaşında 80 yaşında insanlar geldiler ne oluyor ? dedim ya biz gençlere çalıyorduk!! ben 72 yaşındayım şimdi  onlar sahne de hop hop dediler  bana,  ellerini kaldırdılar hop dediler ne oluyor,  biz dediler beraber büyümedik mi ?  Millet hepsi eşleri felan gelmişler hepsi yaşlı , taaa benim gençliğim de, 30 yaşında çaldığım parklarda çaldığım rock grupları , pop grupları bunlar dinlemeye gelen gençler,  yaw 15 sene sonra verdiğim konser İsveç’te  Stokholm’da ,
Ben gözyaşlarımı tutamadım! ağladım onlarda ağlıyorlar, öyle bir tablo ki ! olacak şey değil kimseye olmamıştır böyle.
Bir kaç sene sonra gidiyorsun bakıyorsun ta kaç sene evvel, 30 sene
Arkadaşların  ba ba ba yaşlı hepsi ve seni dinlemeye geliyorlar ,
Bak bu adamlar caz maz dinlemezler!!  o yaşta  ama ‘’Okay’’ gelmiş bizim ‘’Okay’ımız’’ var da beraber yaşıyorduk parklarda, çimenler de, çalıyorduk bilmem nerede  ‘’Stokholm daki ‘’ hayatım benim,  yani gittiğimiz yerde çaldığımız yerde bir şey bırakıyoruz.
Anladın mı ?
Bi kültür ..  O yaşıyor insanlara yaşatmak çok güzel bir şey.  Şimdi ben burayı (Okay Temiz Ritm Atölyesi) müze yapmak istiyorum,
Şimdi gidip Kültür Bakanlığı ile konuşmak istiyorum ne kadar ciddiye alacaklar.. Halbuki bu ‘’İsveç’te’’ olsa ‘’Stokholm’da’’ bunu hemen müzeye modern müze var orada  şehir müzeleri var bunları hemen köşe açılır, bi odaya ‘’Okay Temiz’’ köşesi kurulur,
Çünkü burada bir Kültür yatırımı var insanlarla paylaşmak ..
Anlatabiliyormuyum ?

Atölye çalışmalarınızdan Hocam bahsedebilir misiniz ?
En dikkat çeken konu bende tınlayan şu oldu..
Çocukların dikkat dağınıklığı odağı 5 dk 10 dk arasında değişirken
Siz çalışmalarınız da bunu
60 dk ‘ya çıkarıyormuşsunuz.
Sizin Atölye çalışmalarınız da bu dikkati çocuklar toplayabiliyormuş..

Evet doğrudur .. nasıl oluyor ?
Bir kere sabır lazım..
Bütün iş hocada bitiyor aslında, Hoca’nın çocuklara yaklaşması, onların seviyesine inmesi ,
hoca gibi değil ! Bana ‘’Okay’’ diyorlar , sürekli  ‘’Okay ‘’ öyle alıştırdım.
Ne güzel,    rahat,  gayet emin giriyorlar içeriye , geldikleri zaman böyle burası bizim yerimiz gibi arkadaş gibi çalacaksın,  beraber çalacaksın , çaktırmadan öğretiyorum, bide avantajımız var burada  ‘’Okay Temiz ritm atölyesi’’ var burada dünyanın aleti var ,
Kurbağalarla yapıyoruz, Borularla yapıyoruz  Kabaklarla yapıyoruz ,Metaller var Plastikler var ,işte Ağaç davullar var, herşey var .. Her çeşit davul ve ufak oyuncaklar var,  maskelerle müzik yapıyoruz  Korku müzikleri yapıyoruz , havada çalıyoruz , bir tanesi gitar bir tanesi davul çalıyor ötekis.i
‘’İsveç’te’’ hep biriktirdim konsantreleri , hep ne oluyor?  5 ‘er dakika 6 ‘şar dakika  bir parçaya yani bir alette 5 dk.  ondan sonra bakıyorum bıkıyor,  sonra bakıyom takkk ,   hopp hadiyin  , başka alet geliyor devreye giriyor  ,bu şekilde oluyor onun için özelliği oranın bu ‘’Okay Temiz’’ atölyesi’nin özelliği bu konsantrasyonu dağıtmadan  45 dk . 1 saati doldurmak

Okay temiz Ritm atölyesine katılmak çalışmalarda bulunmak için ne yapmak gerekir ?
Nasıl bir başvuru gerekiyor ?
Çocuklar benim için çok mühim  Çocuk atölyesi çocuk mühim
İsveç’te de çok büyük ilgi gördü . Şimdi bu çocuklarda 6 yaşından evvel başlıyorduk daha evvel ki seneler de  baktık ki 4 4.5 çalabiliyorlar,  hadi dedik onları da alalım
Şimdi yani 3.5 yaşında bile geliyor
Baktım 3.5 yaşında geldi ağlamaklı falan girdi içeriye,  tabi çok burası renkli bir yer  şaşırıyor annesini yanında istiyor, babasını yanında istiyor , devam ediyoruz,
Anlatabiliyor muyum?
Zaten  o yaşlarda olması lazım  doğduğu anda ! Arkadaşlarımız bizim İsveç’te  çocuk dahil bende doğarken dahil  benim çocuğumda dahil ,  doğmadan evvel annesinin karnın da oluyor,
Müzikle evde ne çalınıyorsa  burada böyle olması lazım,  yani bütün dünya da böyle olmalı, bütün benim cazcı arkadaşlarım çocukken böyle, eskiden plaklar vardı.’’Long play’ler’’ düşerdi  sonra biter pat öbürü düşerdi , bize seri yaparlardı ,10 tane plak olur  o 10 plağı üst üste koyarsın Klasik caz  ,hep o çalar evde;  çocuk onu duyar küçükken , evde eşi hamileyken de
Çünkü duyuyor!  Acayip buradan gelmek lazım ondan sonra eğitim çocuk doğduktan sonra  3 yaşında geliyor buraya bazıları bakıyorsun acayip , görüyorsun çok ilginç ,  ‘’You tube ‘da ‘’neler var  internete bir giriyorsun , 5 yaşındaki çocuk büyük orkestrada çalıyor , davul çalıyor , 2 Enstruman ı bir anda çalıyor.
Acayip tipler var böyle yani böyle eğitim ,
Ana karnındaki eğitim ,

Kulak konusu kulak gelişimi konusunda hocam kulak eğitimi duyum işitme açısından ifade ediyorum gelişmeyeceğini ifade eden bireyler var  siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ?

O çok yanlış!
Doğmadan evvel olan o eğitimlerden bahsediyorsun ,
Tabi doğduğunda öyle olan birey tabi daha avantajlı  biraz daha zaman kazanıyor,
Ama hiç bi zaman  kulak eğitilmez diye bir şey yok!!  Bizde
Ooo gelmişsin hala devam eder o,
Konservatuar’dan arkadaşlar bize kulaksız ,amma kulaksızsın derlerdi ,
Kulaksız demek yani eğitilmemiş demek yani ,
Ben Konservatuar’a gittiğimde yani ben Çatalca’nın köyünden geldim Çatalca da bizim çiftliğimiz var ,
Annem Ankara devlet konservatuar’ına yolladı,
Böyle muazzam mermer fantastik bir yer ,
O zaman Cebeci’deydi  devlet konservatuarı klasik
Gittim hiçbir ses yok ,
Piyanoya bastılar ben aa –ni- ani başka bir ses yapıyorum,  hiç duymuyorum o sesi konsantre olmamışım  , dinlemiyorum sesi  efendim bana bir ders verdi ,
Şan hocası 2- 3 saat uğraştı benle,  ‘’Okay’’ dedi bak içine gir ,düşün dedi  ,  gözlerini kapat , şurda hisset ,  3 ses duymaya başladım .
3 Ses’i duydum 2 saat içerisinde, demek ki hiç panik yapmayacaksın,  konsantre işi çok önemli, ve en iyi şekilde geçtim demek ki eğitimsizmiş kulağım ,
Ama sonra doğuştan absolit olanlar var, doğuştan çok iyi duyanlar var .
Onlar tabi biraz avantajlı ! tabi ne için avantajlı ?
Bi işe yaramıyor aslında ! Absolit kulak denen seni  rahatsız eder .
Ay o ses yanlış vay bu ses  vay  öteki , ovv ,  akortsuz demeye başlarsa takılır ,
Efendim ama bunun içerisinde örnekler var ,
Aydın Esen piyanist ,
Ondan sonra yanlış ses yoktur diyor  tabiatta
Yok tabi herşey . kabul edeceksin
Bizim orkestraya çalarken  , plak yaparken ….

Sevgili Okuyucularım devamı bir sonraki sayımız da olacak ,
Ritm’siz geçirmediğiniz yeni yıllara olsun
Sevgiler

"Okay Temiz"Ropörtaj 2. bölüm

Firmalarla ilgili olan çalışmalarınızdan bahsetmek istermisiniz ?
İş gücüne fayda sağlayan paylaşım ritimden geçer diyerek, 1990’ların başında Okay Temiz bir ilki gerçekleştirdi.
Ritm çalışmalarında firmaları ritm ile harmonize etme, Ritm ile insanları birbirine yaklaştırmak. Bu yaklaştırma anaokullarında var, sipastiklerde var, anlatmak istediğim ritm ile tedavi var. Ama burada çalışan kesimi yani aşçısıyla, müdürüyle, patronuyla, sekreteriyle, muhasebecisiyle, bir ritm tutturmaları; aynı çatı altında Okay Temiz ile çalmaları, çalışan kesime ayrı bir haz veriyor.
Ya diyor ben müdürüm ile yan yana çaldım, yanımda muhasebeci maaş aldığım kişiler var, güvenlik var.
 Aynı çatı altında bu insanlara başta, değer vermek var!
Ritm o kadar net ve çıplak bir şey ki; kompleksiz, natürel organik bir hadise ki, ritm girince zaten kişiliğini unutuyorsun. En güzeli ise o ritm seni alıyor, diğer çalanlarla bir bütün oluyorsun. O zaman artık ben müdürüm, ben güvenliğim düşüncesinde, bu tip şeyler olmuyor. Çalışmada sadece ritmi düşünüyorsun.
Okay Temiz’in en önemli yaşam şeklinden bir tanesi olan insanda paylaşımı gerçekleştiriyor. Zaten ritmin içerisinde paylaşım var. Buna biz poliritm diyoruz, yani Aritmetik ritm. Birisi bir şey çalarken ötekisi de başka şey çalacak ama hep beraber bir bütün olarak, 5-6’ya bölünüyoruz. Asıl etki bir bütün olarak oluyor.
 İşte bu bir paylaşım! Peki, Okay Temiz kimlerle yaptı bu paylaşımı? Çocuklarla yaptı, anaokullarında, okullarda yaptı, ortaokulda, ilkokulda. Masterclass’lar yani ileri düzey ritm eğitimleri verdi. Finlandiya’da, İsveç’te, Amerika’da dersler verdi. Bu paylaşım da tabi ki ülkesindeki çocuklar öncelik teşkil ediyor!
 Ayrıca firmalarda bu paylaşımı gerçekleştirdi. Sipastiklerle yaptı, İsveç’te, Finlandiya’da ve Türkiye’de, burada firmalarla yapılan paylaşımda ve çalışmada işgücüne büyük kazanç sağladı.
Bu çalışmalar insanları hayatlarında çok nadir yaptıkları bir moment’e yani “an”a getiriyor.  Çünkü herkesin bir mevkii var, ritm çalmaya başladığın zaman bu kavramlar yok oluyor .Bu durumda tek bir kişi oluyorsun, sanki ritm çaldığın yer ve an da  ruhani bir yer oluyor. Ritm çalarken inanman lazım, komplekslerini atman, dış düşüncelerden kurtulman lazım. Aile probleminden, paradan, sükseden, üzüntüden, şundan bundan kurtulup, ritmin seni başka bir dünyaya sokmasına izin vermen lazım.
Onun için bu firmalar için çok mühim. İnsanlar beyinlerini sıfırlıyorlar. 20 dk. 1 saat çalışma döneminde bir şey düşünmüyorlar, bunlar büyük rahatlık getirir insana. Bunu ben söylüyorum ama bu çalışmayı yapınca, atölyeye gelince, değerini ve ne demek istediğimizi anlıyor insanlar.
Ben firmalara bu işi senelerce yaptım ve halen devam ediyor. İlaç firmaları, otomobil firmaları, kimyevi firmalar, metal sanayi firmaları, aklına ne gelirse çalışan kesim hep beraber ritm tutuyorlar. Beraber oluyorlar, firmalar için biz bunu öneriyoruz.
 Yapmayan firmalarda yapsın deriz
 Duyum (İşitme) konusu ile ilgili ekleyecekleriniz?
Bizim orkestra’da çalarken, plak yaparken, çocukların içinde konservatuar mezunu da var, özel ders almışlarda. Fakat hepsi davetli olduğumuz mekanda yeni gelen çocuklar: “-İyi de burada ne çalacağız?” diyor (Aydın Tav) “-Artık duy ve çal! Tamam mı?” hadise buraya gelmiş vaziyettedir. Duyarsan yani!
Tam zamanlıyı kazanamadık. Niye kazanamadık? (Diye söyleriz) Tam zamanlı da 15 yaşında ki çocuğa 5 tane ses, 7 - 8 saniye içerisinde söylemen lazım, si bemol - fa diyez, nasıl söyler yahu!
Konservatuar’da müzik eğitimi almamış çocuk nasıl söyler bunu? 5 tane de 1 tanesini duyamıyor ki! Sordum hocaya, oda söyleyemiyor. Kendisi 3 tanesini söylüyor 4’ ü 5 ‘i söyleyemez.
Dedim niye böyle yapıyorsunuz bu sistemi? Fazıl(SAY) ile konuştum yanımda Burçin Büke var arkadaşlarımız var böyle şey olur mu ? diye sordum. Sorma abi diyorlar böyle çok acayip bir sistem. Yani işimize de yaramıyor, yani niye işine yarayacak? Bir orkestra’ya girersin, tamam orkestra şefiysen orada kulakla ses duymak lazım olabilir belki! Ama besteciysen de lüzum yok. 5 tane veya 3 taneyi sağlam duy yeter. Bir de orkestra şefi olarak çok fazla sesi duymak rahatsız ediyor. Zaten, şeflerin çoğu sinirlidir. Orkestra şeflerinin çoğuna bak, hepsi böyle sinir küpüdür. Normalde yumuşaklar kaba insanlar değillerdir. Konuşurken falan onlar iyi konuşurlar da çubuğu aldığı zaman eline başlar stresli durum, oradan duyar buradan duyar onu duyar, her şeyi duyar. Rahatsız olur, böyle duymak onun için hiçbir zaman iyi olmaz.
Onun için iyi duymak rahatsız edici bir şeydir, neyse her şeyin normali iyi ya, absolit (herşeyi duyan) kulaktan bahsettik yine de fakat normal bir kulağın eğitilmemesi olanak dışı, kulak muhakkak eğitilir.
Yani eğitilen kulak, en üst düzeye çıkar!
Şu an dinlemekte olduğumuz Aydın Esen ile olan çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Valla senelerdir beraber çalmak istiyorduk, çalamadık bir türlü.
Tanıyoruz birbirimizi, yaptığımız çalışmaları falan takip etmişiz.
O İsviçre’deydi ben İsveç’teydim senelerdir.
Sonra işte böyle bir proje olunca (Sony plak şirketi ile) teklif ettim Aydın’a, “-tamam” dedi.
Bizim Oriental Wind’in repertuarı başka, folklör’ü kullanıyor. Bide benim parçalar var, çoğu benim parçalar zaten. Ben, 28 sene İsveç’te Stokholm’da, 5 sene de Finlandiya’da kaldım.
28 sene bu kuzey ikliminin bana verdiği rahatlık relax session (rahat bölge), tabiattaki pastel renkler, sertlik yok, güneş donuk fazla yok, İsknadinav’ya.
Multi-kültürel(kültürlerin kaynaştığı) bir iklimi var, böyle yumuşak besteler yaptım. Bu besteler klasik orkestralarda çok sevildi.
Aydın’da (ESEN) benim o tarafımı seviyor mesela. Yaptığım besteler de kuzey havası var, kuzey ikliminin verdiği tınılar. Şimdi bak onlarda kuzey cazı diye bir şey çıktı. Kaç senedir dünyada Kuzey’den gelen, Norveç’ten, İsveç’ten, Finlandiya’dan gelen müzisyenler, bunlar çok nota çalmazlar!
İki nota basar bekler…
 Space’i (boşluğu) dinle! Boşluk çok mühim boşluk bizim sufi müziğimizde var zaten, sufi müziğimizdeki mana maalesef bize gelememiş!
Ne manaya geliyor hocam bu?
Çaldığını dinlemek.
Yani arka arkaya çaldığını dinlemek.
Konuşmaya benziyor. Mesela Spikerler, bizde ne yaparlar, radyo’da televizyon’da bir sual sorar. Sorduğu o sual’in cevabını, pat vereceksin. Tam sorunun cevabını verirken, bir tane daha soru patlatır, cevabı dinlemeden.
Buna en tepkili cevabı seneler evvel Türkiye’ye geldiğinde, Fidel Castro vermişti!
“-Bir sual sordun madem, cevabını verelim kardeşim” dedi. Adam Kübalı.
 Ben burada hiçbir politikacıdan duymadım. Çok nezaketsizler! Burada üst üste konuşuyorlar, hiç duraksamadan üst üste !
Müzisyenler de üst üste çalıyor, bir gör bak basçıyı dinle. Daha çok basçılarda var bu. Çünkü basçının, tane tane, temiz temiz çalması lazım. Bas, bütün orkestrayı alttan bir başka deyişle geriden kavrayan bir enstrümandır, böyle ifade edeyim.
Bu hem çalış şekliyle hem sesi ile, yani bu bas çok mühimdir.
Davulla beraber Orkestra’nın Bel kemiğidir.
 İşte, sen orada çok fazla nota çalarsan şimdi, (o notayı piyanist’te çalıyor ki gitarcı da çalıyor) o durumlarda bunlara çok dikkat etmen lazım.
Basçı daha çok lider gibi olması gerek. Basçı’nın köşeleri çalması lazım, örneğin salsa müziğinde var. Latin’de var dom, dom, dom, dom, dom, dom diye çalmaz basçı. tin –tan- tan -dom sonra hep sürprizli çalar, o sürprizler seni etkiler, hem çok seslidir hem böyle ritm’dir hem de orkestrayı kavrar.
Eliyle çalanlar trompetçiler falan, klarnetçiler. Saksafoncular, fazla çalmazlar. Çünkü orada renkler, yaşam yani her şey, böyle daha aynı, bir ses üfle bekle, aradan söyle,  farklı bir cümle. Duru anlayacağın.
Bizde mevlitler de var camiler de ‘Echo’ müzik dinlersin. O boşluk seni alır götürür, anlatabiliyor muyum? Söylediğin cümlenin “manası” boşlukta çıkar. Mana o bahsettiğimiz boşlukla oluyor, boşlukla değer kazanıyor çaldığın şey. Arka arkaya çalarsan ne oluyor panik ve başkasıyla karşılaşıyorsun sonra çarpışıyorsun, diğer çalanlarla kargaşa oluyor.
Orkestrada da şaşırarak bakıyorlar gençler. Şimdi aklıma gelmişken söyleyeyim. Gençler söylüyorlar amma teknik, falan filan –wow- alkışlıyorlar, teknik yapacaksın tabiki de, iş o değil!
Burada 2 sene evvel Marcus Miller geldi. Tekniği var adamların tık- tık- tık slap çalıyor. Avrupalılar zaten Türk müziğinde ki bu Sufi müziğine bayılıyorlar.
Hayranlar sufi müziğindeki o genişlik, kendiliğinden oluşluk. John Coltrane, Dünya’nın en iyi saksafoncusu Hindistan’a kaç defa gitti, müzisyenler gitti hep Hindistan’a. Beatles’da gitti, bütün bu rock’çılar orda, gördüler oraları.
Teslimkarlık, yani hep üst üste çalmama, boşluk, bu nedenle onu öğrendiler ve biz hala öğrenemedik. Bizim müzisyenlerimiz hala daha; saka, tiki, taka, tiki, taka, toka, daha bir girerken introduction’da(girişte) bile heyecanlılar, ifadeleri yok girişte.
Giriş insanları diye ifade ettiğim, mesela buraya Sangar geldi, sitarcı açık havada konser verdi. Hindistanlılar akordunu sahnede yaparlar. Giriş böyle olmalı
Evet daha önce onu konuşmuştuk, bende size o soruyu soracağım
Akort’u sahnede yapacaksın, o bir kültür. Sanatçı sahnede akort yaparken, bizim gibi pat küt yapmazlar. Çok estetik, nazik ve onun tavırları vardır. Yani orada zati müzisyenin olan akordunu yaparken ne kadar kıymet verdiğini anlarsın ki, enstrumanını, vücut dili, duruşu ve sakinliği ve panik olmayışıyla gösterir. Çünkü konserdesin, sahnede 1000 kişi, 3000 kişi, 4000 kişi var ve sen hala akort yapıyorsun var mı böyle bir şey? Bizde o yoktur
“-Sahneye geldin, çalsana kardeşim” derler. Hah, adam akort yaparken burada, daha akort’tan zaten parçaya geçiyorlar, akort bitmiyor o seslerden tak parçaya geçiliyor.
Güneşin doğuşu ile olduğunu söylemiştiniz?
Tabi en güzel akort o zaman olur.
Hocam hayatınızdaki en güzel anı hangisiydi sizin için?
Valla büyük sürprizler var, oldu tabi.
Bir tanesi var, Oslo’da çalıyorum, Norveç festivali. Don Cherry çok büyük bir trompetçiydi, onla gittik. Birde basçı Aril Andersen var. 3 kişi çaldık Aril Andersen çok eski arkadaşım benim, beraber senelerce müzikler yaptık. Bu sefer Norveç’te 3 kişi çalıyoruz. Trompet-bas- davul konserimiz bitti. Tabi millet beğendi falan, davullarımı topluyorum, eğildim, davulun pedalını söküyorum (bas davulu) omzuma birisi dokundu. Başımı bir kaldırdım baktım Solvi Olores dünyanın en büyük saksafoncusu. 2 metre boyundadır böyle çok büyük “-OKAYYY!” dedi bana. Tanışmıyoruz, kalktım tabi sarıldı bana. “-Çok güzel çaldınız!” dedi. Fantastik, this is night kabus gibi, dedim ki sizle tanışmıyorum, falan filan sarıldı bana. Çok acayip, aynı şeyi yine Stokholm’da yaptı bana. Kaç sene sonra, konserde çalıyoruz (caz konserinde) caz kulübünde, sahne’ye çıktı. “-Okay! Okay’ı tanıyor musunuz?” dedi millete, Stokholm halkına eyvah! Ne yapacağımı bilmiyorum! İsveç’te benim orkestrada Vuvis Nelson var. Çok iyi bir piyanist, Palle Danielson var benimle senelerce bas çaldı. Onların hepsi böyle iyi müzisyen, bizim İsveçlilerde şaşırdılar! Böyle anılarım var. Mesela bazı kişilerde bir saksafoncu var yine bir Paco Deluevera (Kübalı) çaldı bize. seneler işte!
Fransa’da Bir caz kulübüne girdim ‘’Be Morning’’, girdim içeriye biraz bar’a doğru yürüdüm. Dolu insanlar, bu adam gözleri açık çalıyor, insanlara bakarak çalıyor, muazzam saksafoncudur. Gördü beni, “-Okay!” diye bağırıyor, parçanın arasında bunlar çok büyük, özel şeyler yani, anlatabiliyor muyum? Ama bu hal, kariyer demiyim de benim tanınma şeklim, son derece şey nasıl söylesem? çok severler beni, çünkü ben dürüstüm ve hava atmam hiçbir zaman. Hava atan müzisyenler var aramızda bilirsiniz. Selam vermeyen mesela, buraya müzisyenler geliyor Amerikalı, Fransız, şu, bu.
Bizde de saksafoncu geliyor dünyanın iyi müzisyenleri ile, bizim saksafoncular gidip tanışmıyorlar, davulcumuz gidip tanışmıyor. Halbuki hemen gidip kendini tanıt, bizde bir şey var, çekingenlik var. Amerika’ya gidiyorlar Berklee’de tahsil yapıyorlar, oradaki müzisyenlerle grup kurmuyorlar, tanışmıyorlar.
Amerika da okuyorlar, 4 sene 5 sene. Baba parası ila ama o kültürü almıyorlar. Caz müzisyeni gider tanışır, çünkü ne kadar iyi çalarsan çal, o kadar! Neysen o’sun! Seni adam ediyor o çalma biçimi, biliyor musun? Meşhurluk, ismi büyük, korkarız, ay nedir falan filan. Sert duruyor sahnede deriz, peşin kararlar var ya! Hâlbuki hiç alakası yok. Müzisyen büyük bir müzisyen oldukça, ruhu daha yumuşuyor, daha insancıl oluyor, daha teslimkar.
Ama sen git, ben Türk saksafoncusu, Türk müzisyeniyim desen, sana sarılırlar. Sarılır herif yani, vay falan der e biz de öyle diyoruz. Yok kim? Nereden geldin? deriz. Bizde tanışma yok bizde hariciyemiz (dışarda-yurtdışında) de böyle. Bir partide Türk konsolosluğuna bir bakıyorsun, kaç defa şahit olduk Norveç’te git, Hindistan’da git bizim Türkler hep bir yerde. Dağılsanıza kardeşim! İtalyan tarafına, İngiliz tarafına, home party veriliyor tanış herkesle. Sen başka yerde, herkes başka yerde konuş böyle. Bakıyorum öbek bizimkiler 5- 6 kişi gördün mü işte onlar Türkler.

Bu bize yansımış, sanata da yansımış tabi yani bu gerçek. Bunları gördüm ben, inşallah düzelir umudundayım. Ama bu ülkenin ekonomisi ile, pasaportunun değeri ile ilgili senin paran ne kadar?
Şimdiye kadar gizli çıktık Avrupa’ya. Ben değil ama.
Ben çok çalıştım enstrümanım ile. Ben gittiğimde doğulu bakıyordu bana, hemen hürmet ettiler acayip! Şimdi ben ona güveniyorum, çalıştım, misyonum iyiydi! Ben kendimi büyük hissetmedim onun için, işte bu o para ekonomi ve politika Türkiye’nin politikası, insan hakları demokrasi şu bu falan filan bunlar ilerlese Türkler çok daha moralli olacaklar,
Zaten yurtdışına çıkarken, “-eyvah arabanın her tarafına bakacaklar!”, “-eyvah Türkler geldi!” Halen böyle, ekonomi düzeldikçe işte, Amerika nasıl olacak ?, İsveçli nasıl komplex’te!
Zaten adam veriyor pasaportu, tak geçiyor ya, ben Ecevit’le Fransa’ya gittim. Rahşan Hanım ile geçeceğiz. Benim İsveç pasaportum var, geçtim. Ecevit’le biz beraber çağrıldık; çünkü Ecevit’in takalar şiiri vardı, Senem Diyici diye bir kız vardı şarkıcı, o şiiri plak yaptı.
Neyse Ecevit’i beni çağırdılar Ecevit’te o zaman başbakan değildi, ama olacaktı.
Ecevit’i durdurdular. Adam 12 dakika kapıda bekledi, polisler bırakmadılar. Fransız gibi kaldık, böyle şeyler oluyor neyse.

Peki Okay Temiz’in müziği size göre anlaşıldı mı? Eğer anlaşılmadıysa ne zaman anlaşılacak? Ya da şöyle söyleyelim ne zaman anlaşılabilir hale gelecek?
Hayır! Hayır! Anlaşılır. İmkanı yok, anlaşılır!
Öncelikle Belediyelerin festivallerinde, konserlerinde, kültür yerlerinde, çalmamız şart.
Çünkü ben geçen Edremit festivalinde çaldım. Edremit’te bir baktım kahveler mahveler deniz kenarında hep böyle okey oynuyorlar. Hep okey, acayip.
O kahvelerin arkasında da sahne kurulu, çaldık. Bütün o insanlar geldiler, birde etraftan gelenler vardı.
Tıklım tıklım doldu. Açık hava festivalinde Oriental Wind’le çaldım. Çalış şeklimiz tamamen değişik. Show gibi çalıyoruz, tabi de ve millet peşimizi bırakmıyor. Herkes etrafta, bizim etrafımız insan doldu. Böyle sorgu sual, resim çektim, plak isteyenler yani ilgi görülüyoruz. İmkansız ama o bu şeyi yaratmak lazım, sonraki belediye başkanı gel, çal böyle olması lazım.
Şimdi Cumhurbaşkanlık Köşk’e gidiyorum, şimdi mecburen gideceğim.
Çünkü bu işleri düzeltmek için söyleyeceğim şunları yapalım . Yaptıklarım şimdi 4 duvarın içerisinde kalıyor. İnsanlara duyuramıyoruz. Her kesim sever bizim müziğimizi. Acayip şeyler! Böyle bakıyorlar zaten.
Ama benim daha çok istediğim ne biliyor musun? Popçu’nun yanında çıkmak mesela’’ Serdar Ortaç’’ mı gidiyor? Nereye mesela? Eskişehir’e bir de ‘’Okay Temiz’’ koysunlar birde “Aydın Esen” koysunlar, ne bileyim, kim var? “Erkan Oğur” koysunlar. Yani böyle modern araştırmacı, grup yok kardeşim. Böyle, değişiklik yapacak grup yok, herkes piyasacı olmuş! Aman beğenmezler diye müzik yapıyorlar.
Ben bunu çalacağım desem? Sağlam olacaksın! İnançla yapıyoruz zaten, sen inandığın zaman karşı ki inandığı zaman, muhakkak iyi çalarsın, yani mesajın vardır. Oda karşıya tesir eder kesin yani.
Onların yanında, o popçuların yanında, folklorcülerin yanında, çıksak.
Çünkü o kitle bizi seyretsin diyoruz.
7’den 70’e yapmıştı ya “Barış Manço” öyle yapacaksın o ismi vereceksin.
Yani 4’ten 70 yaşına kadar daha (yaşı da indirecen)
Okay hocam son ekleyecekleriniz neler olabilir ?
Nasıl hissediyorsunuz ?
Valla bir ümidim daha var
Son projelerinizden bahsedebilirsiniz?
Benim dünya Orkestram vardı. 2000 senesin de değişik dinlerden müzisyenler, o ülkelerin dini Protestan, Yahudi, Hindu işte İslam, işte ne kadar din varsa… Bunlardan müzisyenler mesela Yangar Breg ile konuştum. Yeni müzisyenler var dedim ,Yangar Breg tamam dedi.
 Okay gelirim dedi. çünkü “Yangar Breg” kiliselerde çalıyor. Almanya’da, İskandinavya’da, konserler veriyor. Çok güzel kiliseler de bende çaldım.
Yani insanlar geliyor. Seni sakin sakin dinliyorlar. Londra’da, Bombey’de çaldım. Almanya’da bir sürü kilisede, İsveç’te, Danimarka’da, Finlandiya’da çaldım.
İşte bunlar ve benzeri.
Hocam size saygım sonsuz çok teşekkür ediyorum

Valla çok güzel oldu çok sağol.

Basit ol kolaylıkla çözüme ulaştır …

Kafa karıştırmaya gerek yok değil mi ?
Basit olmak için karmaşıklığından sıyrılman gerek ,
Engin Noyan’ın bana  Pelin Narin Tekinsoy’un  Para koçluğu kitap imza gününde söylediği gibi ,
Öyle karmaşık hallere gerek yok 3 akor bas yeter
Şimdi susalım ve basitliğin kolay anlaşılabilir olmanın tadına varalım
Tek cümleyle …
Basit olalım …
Yıldız Kenter’in bize söylediği gibi doğallığı , sahnede yakalamak, bir ömür kendini  yakalamak için oynamalısın  deyişi ,
Mevlana’mızın bizlere söylediği gibi ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol sözcükleri de bu kapıya çıkıyor .
Bazılar bana şöyle söyler sana hayat güzel ???
Ne kadar rahat görünüyorsun.
Ne kadar rahatsın .
Bazı ortaya çıkan kazalar ve zararlar sonucudur aslında bu güzel yaşam .
Dışarıdan bakıldığında güzel görünen ikili iletişim aslında çok yük taşır içinde,
Basit ‘e doğru algılamak için karmaşıklığın içinde olmak ve zamanla algıyı genişletip çıkmak gerek
Zengin bir bireyin içindekileri anlayamamamız gibi değil mi ? Önemli olan bulunduğun konum değil içindeki hissetiğin.
İnsan kendini basit gösterir evet ama yol vardır bu içsel alanda .

Basit olalım , az konuşalım az yazalım bu kadar yetsin Az’a dair , Kolaylıkla olsun

Bir şeyler düzene konmalı yol almalı ?

Strateji belirlemeden olmuyor ,onu anladık ! Bir hedef’in olmalı , keskin virajlardan dönerken bile bu yol sürmeli,
Ana hedef ne olursa olsun ! Adım adım yol izlenmeli, hemde yazarak …
Sıra sıra gelecek olan durum bizi başarıya götürecek ,
Yazılmalı ,yazdıklarımız programlanmalı .
Ara ara çıkacak yollar ise bu hedefin dalları oluyor , (şimdi bunu ifade ediyorum ).
Çıkan her engel, bir dinlenme noktası yada yaratıcılığınızın püf noktaları,
Amaç nedir ? Yani hayattaki amaç bu soru sorulduğunda bir çok kişi bu telaffuzları rahat yapar laf üretmek kolay ,peki kolay olmayan diğer unsurlar… bu konuşmanın kaydı var mı ? veya video görüntüsüne çekildi mi ? Okuyormusun ? Fikir üretip kağıda döküyormusun ? Daha ilahi yoldan nasıl sunulur ? Zekan arttığında üretim nasıl olacak ? Bilinci geliştirmenin yolları zihinde katman katman nasıl aşama kaydedilir ? yeteneklerinden seni zorlayan kısımlar çıkarıyor ve bunun üzerine gidip yol alıp yol verebiliyormusun ? Ve tüm bu söylediklerimi alana yani gerçek yaşama taşıya biliyormusun  ?
Düşünceleri dengeleyebilityormusun ağzından çıkan ile yaptıkların birbibrin tutyormu kimi üzüyor kimi sevindiriyorsun kendine değer veriyormusun?
En sevmediğin işi yapaken bile bunu katlanılabilir hale nasıl sokuyorsun ? Ben burada olmamalıyım dediğinde kendine hangi oyunları oynuyorsun ?
Yaşam bir sürü yol ile dolu ! Bir kargaşa bir karmaşa gerçi , hayat dediğimiz kısım tamamen içe dönük olacaksa biz kimiz ‘e dönüyor ? Ne olacağız ? Nereye gidiyoruz ?
Yetilerimizi kimin hayrına dokuyoruz ?
Değişim gösterdiğimiz hangi alanlarda kendimizi ödüllendiriyoruz ?
Zaman nasıl akıp geçiyor ?
Kurguyu yarat ve dilediğin gibi oyna hep var olan o tedbirler elden gitmeden uyan çözüme ulaştır ?
Yenilik çemberlerimizi açalım !!!
Ve yeni bahçemizin kabulüne varıp sulayalım, ekelim , şekil verelim .
Yeni dünyalar korkutmasın bizi ,
Söyleyelim söylediklerimizi hedef olarak belirliyelim,
Gördüğümüz hataların düzelmesi hemen harekete geçer, biz algılayan bedenlerde .
Sunulan sahneler hep bizlerin düzelmesi için ,
Sessizlikle içimize kapanalım ki düşüncelerimiz; karmaşıklıktan ,düzen kalıbına girsin
Hayattaki amacın nedir ? Kaç dala ayrılıyorsun ? ve bu işin içinden çıkabilecekmisin ? İşi kolaylaştırmanın yolları var kimde mi ? sende, bende ,bizde ,Harekete yardımcı olan Meleklerde ,

Sevgiyle Sanatla Müzikle yol almanız isteği ile ,

"Canı sıkılan müzisyen"

Ne Yapar tabiki yeni bir üretim çalışması içine girer
Ama alan değiştirir belki sıkıldığında bir bir kadiköy moda turu atar insanlara bakar  nasıl sanat yapılır bu insanlarla diye soru sorar
Yeni bir beste zamanıdır belki
Eğer zaman esnek ise sıkıştıran ruhlar siz ile değilse bisiklet turu ile nefes açar , genelden biraz daha fazla sesi açılmış müzik dinler , yeni hayaller ile hızlanan yokuşta atıflarda bulunur,
Bulaşık yıkar ve kulak çalışması yapar tencerelerden bugün farklı bir tını mı geliyor ? Suyun ise, en yüce ses’tir onun için çatal kaşık ile birleşen tabaklar yeni şarkılar dilden döker hiç akla gelmeyecek şarkılar artık o aralar çıkagelir hiç ummadığın,
Elektro gitarını ise fişe tamadığın andır can sıkıntısı,
Yazı yazar , aşk üzerine hayat üzerine günlük kargaşa ve anı üzerine


"Gece karanlık"

Gece karanlık sadece müzik var
Ve eklediğimiz birkaç not ve yazı , bu yazı benim karanlık yolculuğumu anlatacak bu diyarda neler olacak şimdi onları dinleyeceğim , sonuç iyiye doğru olan yolda buna eminim çünkü Tanrı bizimle unutmuş değil , bu bir çözümleme , bu yüzden sürekli yazmak eğilimim oldu bu yolculuğun daha da ışığa yol almasını sağlamak için , Tanrının bize hep sevgisini verdğine inanmam gerekiyor , bu gereklilik belki korkulardan ama korkulardan kaçtığım değil de bazen ara ara uzaklaştığım oluyor,

Sanat bu yoğunlukları temel alan bir üretim alanı olmalı acıyla yoğrulmalı kabulündeyim , sevgi ile beslendiğinde  ortaya çıkan sonuçlar , karanlık ile beslendiğinde ise bambaşka sonuçlar , hayat bize uzun , dolu değerli bir çiçek sunsun ,kalabalık olsun dediğimiz müzik yolculuğu, bazen seçim zorlaştırıyor sonra hepsini sevmek belki başka deyişle hepsini kabul etmek gerekiyor,

"İYİ"

İyi mi olmak istiyorsun ?
O zaman layık olduğun yerde ol ,
Konumunu belirle koordinatları sapta ve yer al ,
Zaman ve mekan senin haznen ,
Hakettiğimizi yaşamalıyız ,
Çabalarımız çemberlerimizin dışına çıkmalı ,alan değiştirmeli ,yer bulmalı yoksa anlaşılmayanları arasında bizim işimiz ne kendi kendimize anlatır durur , Sevgili Çağatay Tekinsoy’un dediği gibi  bu adamların anlayacağı bir şey değil bu nato Kafa nato mermer sen değiştirmelisin yerini,

Uykum geliyor durmalımıyız hayır sadece bu aşamayı geçmeliyim , gücü sağlam tut ve tol al nasıl olsa rahata ereceksin, TABİ çıldırmadan... Sakin.. her an..

Sessizliğinin kimliğini dışa aktar ,

Soru sorulduğunda hemen dönme ! Bi bak kendine ne haldesin ne durumlardasın  kendi eski alışkanlıklarına ne düşünüyor ve ne kadar derine inmişsin , soru geldiğinde aynı frekansı yakala  ,buna kategoride denebilir , benzeşiklik özelliğini tamamlamışın ya olduğun gibi görünen haller ya göründüğün gibi oluşan biçimler furyasına katıl, tek çizgi belirle yolu sürdür ! Bisiklet kullanmak gibi pedal hep çeviriyoruz zorluk katmanları da değişkenlik gösteriyor ama yol ve pedal aynı sistematik çerçevede gelişip değişiyor ve yol alıyor , devam ediyor  

‘’Sevgi çiçekleri açtı bu mevsim hayırlı olsun ’’

Evet anı geldi  ! Şu an sen okurken  ! Bir sevgi çiçeği açmaya uğraşıyor içinden öncelikle zorlanıyor reddediş ile başlıyor sonra etkisi altına alıp yavaş yavaş sana işliyor,
Mevsimin tadına var bu mevsimler değişiyorsa sende değişmelisin; direndiğin her durum sana kaçamak olan  yolu yani çözüm yolunu vermez ,
Ermediğin mutluluk , henüz eremediğin durumda hep kalır yoksa ,
Bu bir hayat tecrübesi mi? Tabi parça parça hayat tecrübesi ama yol akan bilgi yolu da olabilir
Kalpler kırılmaz bu mevsimlerde , hassasiyet gösterir insan doğaya ,
Parçalayıp kırdığımız günlerin hesabını tutarız kendimizle iç hesaplaşma fazla sürmez ise mevsim tadı ile yaşanır,
Basıp geçtğimiz yerin yürek yaktığını unutmuşuzdur,
Hayatın sonuna varana kadar sevgi çiçeklerimiz açar mı hayır açmaz ! Ama biz bir durumu korumaya alırız, Bu da bir gerçek !
Şahitlerin Kimler ? Ne kadar çok şahit o kadar oluşturduğun  güvenilir kişilik sayılıyor ,
Yara almadan olmuyor,sıyrılabildiğimiz alana , bu yaraları aldıktan sonra sonra çözümleniyor
Yatırdıklarımız var bunları kaldırmak hem şu an
Melodiyi başa koymalısın , sonra narin bir dikiş atmalısın sözlere
Sevgi neymiş diye anlam vermeye mi çalışıyorsun , mevsimini değiştir  o zaman, yapraklarını koparmadan olsun ama
Bu yazı, farklı olan her kaydı,;dinledikten sonra akıp çiziliyor, çerçevesine yerleşiyor
Parçayı dinlerken resimleri takip edin ,sözleri takip edin verimi ve yoğunluğu artsın  

Sevgi çiçekleri açtı bu mevsim
Sevgi neymi
ş diye sorduğun yerde
Yoldu
ğun yapraklar şahidim oldu
Bilmeden kalbimi kırdı
ğın yerde

Hayatın sonuna daha varmadık
Mutluluk diyorlar henüz ermedik
Bir yerim mi kaldı yara görmedik
Vurma bundan sonra gördü
ğün yerde

Bilmem gözlerinin bana kastı ne
Ayrılı
ğı reva gördü mestine
Yüre
ğim yatıyor basma üstüne
Yüzünde duvakla girdi
ğin yerde

Hayatın sonuna daha varmadık
Mutluluk diyorlar henüz ermedik
Bir yerim mi kaldı yara görmedik
Vurma bundan sonra gördü
ğün yerde

Beste : Murat Kadir Gök 
Güfte : Halil Soyuer 
Makam : Hüzzâm 
Usûl : Düyek 


Aslına Kemal Akdoğan öğretmenimin hitap ettiği gibi; sözler anlaşılmalı ,hissedilmeli, şarkı söylenmeli sen aktarmalısın ,bir şarkıcı olarak duygu sana oluşur sözler  tam manası ile bu  benimde kendimden ekledğim ama Kemal öğretmenimin kökü olan bu söyleyiş bizlere sevgi mevsimini açtırsın .
Odanıza çekilip beste yazma zamanı hadi şu kaydı da dinleyin  

http://www.youtube.com/watch?v=PlorDPtgbgY  

Asl olan budur sanırım sıra ile yol almak sonra öz olan kaydı buluyorsunuz ,

Gittiğimiz yerleri sindirdikten sonra , süzgecimizden geçirdikten sonra sunalım bu kayıt en az 10 Kayıt dinledikten sonra çıkmış bir beden .