Kaan Boşnak "Yüzyüzeyken Konuşuruz" Ropörtajım

“Yüz yüzeyken konuşuruz” grubundan bildiğiniz o çok değerli insan “Kaan Boşnak” ile röportajımız Kadiköy Atölye&Hangart cafe’de oldu,
Konseri öncesi bizimle bu güzel bilgileri paylaştı,
İyi ki bu şarkılar var…
..Müzik sizinle olsun..







“Kaan Boşnak”
T.L: Benim en çok ilgimi çeken kısım; cümleler, sözcükler, kelimeler ve yapıları.
Ayrıca bunun süre gelmesi.
Tabi konumlandırılan yapının haliyle aslında arazilenmesi. Yani ne gibi düşünülebilir bu?
Hissiyat çok önemli oluyor.
Bu konuda senin hissettiğin durumlar ve senin Aşk’a olan yaklaşımın.
Çaydanlıklar, demlemeler bestelerindeki bu kalıcılık nasıl oluşuyor sence dostum?
K.B: Bir şey yok aslında. Bir şey değil.
Sembolleştirme aslında, bununla alakalı. Yeni yeni bir şeyler yazmaya başladığında ve yazabildiğini fark ettiğin zaman kullanılacak tutulacak ögelere ihtiyacın oluyor.
Bir şeylere ihtiyacın oluyor. Ben mesela ilk şarkı sözü yazmaya başladığım zamanlarda 16-17 yaşımda o öğeleri çok kullandım.
Bahsettiğim şey çaydanlıktır, çaydır, demliktir, halıdır, evdir, salondur, vesairedir…
Yatak örtüsüdür, yemek takımıdır falan.
Çünkü, Okula gitmeyen bir çocuktum. Okula gitmeyen bir ergendim ve sürekli evdeydim.
Böyle ev işleri, sinema falan vakit geçiriyordum. Başka hiçbir şey yapmıyordum. Onları yapınca da kullandığım tek şey; evin içindeki malzemeler oluyor. İşte onlar yol açtı.
O semboller, o öğeler…  Çoğu zaman kendi içimde onları metalaştırdım.
Kendim bu kadar çay muhabbeti yaptığım ve bu kadar çaydanlık muhabbeti yaptığım için bir ara çaycıya çıkmıştı adım. Ondan kurtulmam çok zor oldu yani.
T.L: Aslında bu çayın fikri de başka bir duyguya itiyor insanı. Orada çayla ilgili yakaladığın duygudaki diğer tema nedir sence?
K.B: Bir daha sorsana.
T.L: Çayla ilgili bir duygu var, orada o başka bir duygu ile eşleştiriliyor.
Bambaşka bir şey yakalıyorsun onu eşleştiriyorsun, o nedir?
K.B: İşte sanırım o, hatırlamadığım çocukluğum. Özlem duyduğum o çocukluk.
Birleştiği yer ise; orada hikaye ile edebiyatla alacağı nokta.
Ben öyle düşünüyorum, bana çocukluk gibi geliyor… Çocukluk göndergesi gibi geliyor…
T.L: Tabi bu başka bir şey. İlgilendiğin diğer dallar var, fotoğrafla da ilgilendiğin ifade ediliyor.
K.B: Çok profesyonel değilim çekiyorum. Kendim amatör fotoğrafçıyım bir şekilde fotoğrafçılıkla uğraşıyorum ama hani, profesyonel anlamda fotoğrafçı olduğumu söyleyemem.
T.L: Kaan Boşnak’ı bir yere götürmek mi istiyorsun?
 Ya da Kaan Boşnak yolculuğunda aslında rüzgar’ın götürdüğü yere mantığında mı düşünülebilir?
K.B: Başlarda öyleydi. Rüzgarın estiği yerdeydi. Yalnız sonradan yaş ilerledikçe, hayatta bazı şeylerin farkına vardıkça. Bazı gerçeklerin veya bazı sorumlulukların, zorlukların, dikkate değer olduğunu anlayınca şeyi fark ediyorsun.
Bir güç var ve o gücü kontrolsüz bir şekilde kullanırsan, kötü yerlere de gidebilir ama onu törpüleyip güzel bir şeye evrilebilirsen faydalı yararlı bir şeye çevirebilirsen. O zaman kişi içinde daha uzun süreli fayda sağlayabilir.
Anlatabildim mi?
T.L : Evet.
K.B: Hani bir yere götürmek istemiyorum. Rüzgara da bırakmak istemiyorum ama sadece durumun farkında olmak istiyorum ”Kaan Boşnak” dediğiniz kişi benim!
Yani kendim için kötü bir şey yapmak istemem tabi ki. En kısa cevap bu olur sanırım.
T.Y: Son zamanlarda yakaladığın en iyi şarkı hangisi oldu?
Gerek senin şarkılarından olsun, gerek dışarıda duyduklarımızdan olsun…
Yalnız hadi senin yakaladıklarından olsun J
K.B: Son zamanda Eypio çılgınlığı var biliyorsunuz. O şarkı bu kadar ünlü olmadan önce ben çok sevmiştim. Bayağı dinliyordum Eypio‘yu.
Önceden de çok severim zaten, şarkı çok güzelmiş ben yanılmamışım.
Bayağı tuttu. Herkes dinliyor şu an.
Son zamanlarda bir o vardı aklımda.
Bir de böyle son 3 aydır Türkçe rap çok dinledim, Türkçe rap’e biraz  sardım. Gerçekten!
İşte o “Sansar Salvo” olsun “Mode Xl” olsun, işte yeni çocuklar var bizimle aynı jenerasyonda , “Anıl Piyancı” var   “Ais ezhel” var.
Onları bayağı beğeniyorum.
Takipte ediyorum, arkadaşlarım da zaten onlar.
Yeni müzik yakalamak anlamında söyleyebileceğim şey bunlar.
T.L: Aşk teması senin anlatımın da, senin mananda nasıl olmalı? Dostum.
K.B: Nasıl olmalı… Yaratıcı ve özgün bir şekilde anlatabildiğin sürece her şey olabilir.
Anlatılabilir bence.
 Ama hani, değil!  Bence mesele şu; o ne anlatıyor? O aşk anlatıyor, diğeri ne anlatıyor?
Diğeri politikadan bahsediyor şu ne anlatıyor, o da sosyolojiden bahsediyor, falan.
 Bunları ayırıp, kalıplaştırmak biraz yanlış.
Çünkü; bir dönem bakıyorsun o dönem aşkla alakalı sıkıntılar yaşadığım bir dönem oluyor.
O dönem ürettiğin işler aşkla alakalı işler oluyor. Sonra bir dönem bakıyorsun hayatında hiç aşk meşk olmuyor.
Hiç umursamıyorsun da ama toplumsal olaylar seni çok etkiliyor.
 O dönem sadece toplumsal olaylarla alakalı işler yapıyorsun. Bana genelde böyle oluyor.
T.L: Yani yolculuğumuzda şarkılar çıkarmaya başlıyoruz.
K.B:  Yani şöyle bir şey. O anda ne anlatmak istiyorsan.
Birileri rahatsız ediyor seni; aşk, siyaset işte ne bileyim futbol bile olabilir ki oldu da.
Bir kaç şarkı da yaptım yani futbol ile alakalı şeylerden bahsettim.
O an ne hissediyorsam ona yöneliyorum…
T.L: En keyif aldığın başka deyişle aldıklarımız. Bizleri rahatlatan şeyler neler?
K.B: Benim en keyif aldığım şeyler…
 Hmm.. Onu söylersem yayınlayamazsınız sanırım. (Gülüşmeler)
T.L: O zaman bizlerin duymak istediklerini duyuralım.
K.B: Yani beni en çok rahatlatan şey, herhalde çok sıcak bir havada buz gibi suya atlamak olabilir.
Yani şu an tam olarak hissettiğim.
O kadar çok istiyorum ki! Sıcaktan,  soğuk bir suya atlamayı.
Ama ne yazık ki…
T.L: Bu arada projelerden bahsedelim önümüzde, (elimizde) neler var!
K.B: İşte bu ay bir “Single” yayınlayacağız, hatta iki “Single” yayınlayacağız.
 Sonbaharda da albümü yayınlamayı düşünüyoruz.
 “Yüz yüzeyken konuşuruz” için, onun dışında solo olarak bir şeyler yapacağım ama kafamda pek netleşmedi.
Yapacağıma dair kesin bir bilgi vermeyeyim de hatalı olmasın.
Yani yanlış bilgi vermiş olmayayım ama bir albüm geliyor. Yakında klip’te çekiyoruz.
T.Y: Önceki dönemleriniz de en tatmin olduğunuz proje hangisi oldu?
Gerek performans , konser, albüm kayıtları veya klip olarak olsun.
K.B: Şöyle söyleyeyim; grupça aslında çıkarttığımız iki albümden de memnun değiliz. Performans ve Sound olarak yine yaklaştık yapmak istediğimiz şeye ama tam olmamıştı.
 O yüzden şu ana kadar gerçekten içimize sinen bir şey olmadı bugüne kadar.
Ama hani çok iyi çaldığımız konserler oldu.
Sahneye çıkıp 6 kişi,7 kişi hadi kaç kişiyse J konserin sonunda oh be abi! Ne kadar güzeldi dediğimiz konserler olmadı!
Ama şu an işte, çok da öyle majör bir şey yok. Bizimde hani kesindir, bu güzel dediğimiz böyle bir beğenimiz yok.
Sanırım biz çok kendimizi eleştiriyoruz.
Kendimizi eleştirmekten kayıt ve şarkı üretme süresince. İşte her anlamda ve her süreçte.
Müzikle alakalı girdiğimiz her süreçte kendimize çok acımasız davranıyoruz.
O yüzden bizim yani kendi yaptığımız bir şeyi beğenmemiz biraz zor!

T.L: Gençlere ne tavsiyemiz olur?
K.B: Valla ne olabilir… Çok kasmasınlar ya yani ailelerini çok dinlemesinler. Ailelerin onlara dayatmalarına kafa kaldırsınlar başkaldırsınlar. Başka;  onların gitmek istedikleri okullara gitmesinler. Hayallerinin peşlerinden koşsunlar.
Çünkü ben Türkiye’de çok da kendimden de biliyorum ailenin çocuğu yetiştirme tarzını çok da başarılı bulmuyorum. Genelde ebevyenler’de ne kompleks , ne travma, ne hastalık varsa ailede kendi çocuklarına da geçiriyorlar.
Kendi annelerinden, babalarından gördükleri bütün yanlışları çocuklarına geçiriyorlar.
Bu yüzden sağlıksız bir jenerasyon oluşuyor. Asla kafasını kaldırmayan, yolda yürürken etrafındaki insanlarla iletişim kurmakta zorluk çeken, konuşmakta zorluk çeken, insanlardan çekinen komplekslere bürünmüş bir nesil oldu bu yüzden işte,
Ben beni dinleyen gençlere çok da ailelerini fazladan abartılı olarak dikkate almamalarını söylüyorum.
T.L: Ayrıca sunulan , şimdi ifade ettiğiniz, aile sevgisi notunuzu da ekledim.
Sevgili Deniz! (Deniz İnce Reis ) Sizin soracağınız bir soru var mıdır?
D.İ: Teşekkürler, şimdilik yok.
T.L: Artık sizi yormayalım. Konseriniz var.
K.B: Teşekkür ederim.
T.L: Son ekleyecekleriniz var mı?
K.B: İşte sağlık, güzellik, sevgi, sağduyu.
T.L: Çok teşekkürler.
K.B: Eyvallah, kendine iyi bak, rica ederim memnun oldum. J
T.L: Tayfun ben, hoşça kal…

Sohbetimiz noktalandı ve bir yüz yüzeyken konuşma da, son saniyesine yaklaşır.
Şimdi sıradaki parça…
Kediler,
Haydi iyi seyirler.
Atölye Hangart  Cafe’ye katkılarından ve müziğe verilen desteklerinden  dolayı,
Müziği her geçen an var ettiği için sonsuz teşekkür ederiz.
Ve tüm narin emekleri için.


5 şubat Cuma 20:00 22:00  konseri
Atölye&Kafe Hangart Cafe
Rasimpaşa Mahallesi, İskele Sk No:54/2-A, 34716 Kadıköy/İstanbul
Tayfun Lübeten, “Kaan Boşnak” Ropörtajı


Berko Çocuk Tiyatrosu, Koruncuk Vakfı Ziyaretiyle Sezonu Açtı


Berko Çocuk Tiyatrosu yeni sezonda çocuklarla buluşmaya devam ediyor. Berko Çocuk Tiyatrosu’nun oyunu “Berfu’nun Rüyası” sezon açılışını Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı (TKMCV) Koruncukköy Bolluca’da yaptı. Berko İlaç kurumsal iletişim ekibi ve Berko Çocuk Tiyatrosu ekibi, Koruncukköy Bolluca’yı ve çocukları ziyaret etti.






Çocukları sanatla buluşturmak ve çocuklara tiyatroyu sevdirmek amacıyla kurulan Berko Çocuk Tiyatrosu’nun oyunu “Berfu’nun Rüyası” perdelerini açtı. Yeni sezonun ilk oyunu, Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı (TKMCV) Koruncukköy Bolluca Kültür Merkezi’nde oynandı. Oyun sonrası Koruncukköy Bolluca’yı gezen Berko İlaç kurumsal iletişim ekibi ve tiyatro ekibi çocuklarla sohbet edip vakit geçirme fırsatı yakaladı.

“23 ayrı sahnede toplam 42 oyun”

İlk olarak seyircisiyle 2014 yılında buluşan Berko Çocuk Tiyatrosu’nun ilk oyunu “Berfu’nun Rüyası”, Türkiye’de bütün iller kapsamında okullarda, belediyelerde, kültür merkezlerinde ve çeşitli sahnelerde çocuklara ve ailelerine ücretsiz bir şekilde ulaşıyor. İki sezondur 23 ayrı sahnede toplam 42 oyun olarak sahnelenen ve Deniz Yeşil Mavi’nin yönetmenliğini yaptığı “Berfu’nun Rüyası” tek perdelik gösterimde; Aykut İspir, Çağla Buldak, Deniz Özbay, Mukaddes Kurmuş, Gamze Özyol ve Cihan Ayhan rol alıyor. Çocuklar tarafından büyük ilgi ve beğeniyle karşılanan oyunda yemek yeme ile arası iyi olmayan ve sağlıklı beslenme konusunda gıda takviyesi alması gereken küçük bir kız çocuğunun bir gece gördüğü rüya anlatılıyor.

“Sağlıklı beslenme konusunda toplum bilinci oluşturmak amaçlanıyor”

Berko Çocuk Tiyatrosu ile çocukların sosyal gelişimine katkı sağlamak, çocukların ve ailelerinin sanat gelişimine aracı olmak ve sağlıklı beslenmenin önemi hakkında toplum bilinci oluşturmak amaçlanıyor. “Berfu’nun Rüyası”, Berko İlaç’ın katkılarıyla Türkiye’de bütün iller kapsamında; okullarda, belediyelerde, kültür merkezleri ve çeşitli sahnelerde 2016 - 2017 sezonu içerisinde ücretsiz olarak oynanmaya devam edecek.



Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı Hakkında
1979 yılında gönüllü kişiler tarafından kurulan Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı (TKMÇV), her çocuğun şefkat, sevgi ve anlayış görme, yeterli beslenme ve sağlıklı bir ortamda yaşama, oyun ve eğlence olanaklarından yararlanma, çağdaş bir eğitim alma ve yeteneklerini geliştirme, kısaca insan haysiyetine yakışır bir şekilde yaşama hakkı olduğuna inanmaktadır. Amacı, korunma ihtiyacında olan çocukları (Koruncukları), “Çocuk Köyleri”nde hazırladığı aile ortamıyla toplumda başarılı bireyler haline getirmek ve ülkemizde yaşanan “korunma ihtiyacındaki çocuk” sorununa da çözüm sunarak örnek teşkil etmektir. Vakıf 24 yıldır hizmet veren İstanbul’daki Bolluca Çocuk Köyü’nün yanı sıra inşaatı devam eden ve Türkiye’nin 2. Çocuk köyü olan Koruncukköy Urla için var gücüyle çalışmaktadır. / www.koruncuk.org

Berko Çocuk Tiyatrosu Hakkında
Sosyal sorumluluk projelerine önem veren Berko İlaç’ın bu alandaki önceliği, topluma ve sanata katkı sağlayan projeler üretmektir. Berko İlaç bu yaklaşımdan yola çıkarak Berko Çocuk Tiyatrosu’nu kurmuştur. İlk olarak seyircisiyle 2014 yılında buluşan Berko Çocuk Tiyatrosu’nun ilk oyunu “Berfu’nun Rüyası”, Türkiye’de bütün iller kapsamında okullarda, belediyelerde, kültür merkezlerinde ve çeşitli sahnelerde çocuklara ve ailelerine ücretsiz bir şekilde ulaşmıştır ve ulaşmaya devam edecektir. Berko Çocuk Tiyatrosu ile çocukların sosyal gelişimine katkı sağlamak, çocukların ve ailelerinin sanat gelişimine aracı olmak ve sağlıklı beslenmenin önemi hakkında toplum bilinci oluşturmak amaçlanmaktadır. “Berfu’nun Rüyası” iki sezondur 23 ayrı sahnede toplam 42 oyun olarak sahnelenmiştir.

Berko İlaç Hakkında
Ecz. Berat Beran tarafından 1970’li yıllarda eczane eczacılığıyla başlayan ve 1984 yılında Berko İlaç ve Kimya Sanayi Ltd. Şti. olarak ilaç sanayindeki yerini alan Berko İlaç, toplum sağlığını geliştirmek için çalışmaya ve üretmeye devam etmektedir. Piyasada olmayan yenilikçi ürünleri sektöre ve Türk tıbbına kazandıran Berko İlaç, aynı zamanda geliştirdiği kaşık formu gibi pek çok yenilikçi pazarlama uygulamalarıyla da ön plana çıkmaktadır. 2015 yılı satışları 19 milyon kutu ve 105,3 milyon TL şeklinde olan Berko İlaç’ın 2016 yılı hedefleri ise 22,6 milyon kutu ve 142,7 milyon TL olarak planlanmaktadır. Berko İlaç, 60 ürünü, 550’ye yakın çalışanı ve toplamda 10 bin metrekare kapalı alanı olan 2 üretim tesisiyle son yılların en hızlı büyüyen firmasıdır. 11 bin metrekare kapalı alana sahip 3. üretim tesisinin inşaatı devam etmektedir. / www.berkoilac.com.tr




“PERİHAN KOCA ROPÖRTAJ” Yani onları köprü kurup besliyorsun kendinde olanı da açığa çıkartıyor.




“PERİHAN KOCA ROPÖRTAJ”
Sevgili Ressam Perihan Koca ile birlikte yaptığımız bu ropörtaj günü bizler için zenginlik doluydu , hem sohbet hem konuşma tadında olan bu ropörtaj sonrası ise Haydarpaşa garında kitap fuarında olan Sanatçı dost sohpetleri ise tad kattı,
İyi ki Sanat var.

Bilmeden bilmek, ne bildiğimi ben bilmiyorum. Baktığım zaman görebiliyorum.
“Görünmeyen görünür ,olmayan göz çıkarır”
Yani onları köprü kurup besliyorsun kendinde olanı da açığa çıkartıyor.



P.K Müzik aletlerimi gördün mü?         
T.L Evet. Ud’unuzu gördüm.
P.K Daha var.
T.L Evet.
P.K Elektro gitar var.
T.L Vay…
P.K Klasik gitar var, onlar da kızı’mın. Evet, içeride bağlamamız var.
T.L Harikasınız. Sizinle tanışmak. Bu eserlerin, kitapların, resimlerin, enstrümanların içinde olmak harika bir şey.
P.K Burada öyle bir dostum var, böyle bir arkadaşım var.
T.L Çok güzel.
P.K Zaman içinde tanıyacaksınız, o dostluk benim için esastır. O sanatın güzelliği, mesela geçtin yolun düştü bir şey oldu.
T.L Evet. Ne kadar özel.
P.K Evet. Perihan ablam’ a bir şey sorayım, bir sorayım. Ya da karşılaşmalar oluyor bazen.
T.L Evet.
P.K Hüsnü hoca’ nın ( Hüsnü Üstün) kulakları çınlasın. O çok der ya; Perihan bak şimdi, nasıl vesile oldun. Tanıştık..
T.L Evet.
P.K Karşılaştın bir şey oldu. Onun için her zaman !! Sanat’ta çoğalmak diyorum!
T.L Ne kadar haklısınız.
P.K Onun için! Bunun duygusu bir başka.
T.L Hep beraber söylüyorlar. İşin durumu neticesiyle; insan zaman zaman çelişkili düşüncelerle karşılaşır. Birlik, Beraberlik, Kardeşlik, Hoşgörü, Sevgi, Saygı.
P.K Hiç olmaz.
T.L Kopmamak.
Hatta konuşurlar. Ama her şey’ in ne kadar lafta kaldığını görürüm.
Yalnız; Dostluk, Sevgi, Saygı, Hoşgörü, Birlik, Beraberlik duygusu’ nu; İnsan’ ın benimseyebilmesi ve bunu taşıyabilmesi ne kadar değer gören bir durumdur.
Ayrıca bunu yürütebilmesi için gerekli olan uğraşları ayrı tabi ki…
P.K Peki uygulamasına ne demeli?
T.L Bunu uygulayabilmesi için gerçekten bir uğraş gerekiyor,
Bunu hayatımda hep gördüm. Telefon görüşmeleri, randevuları, iletişimi, söylediğin sözün arkasında durma, takip edip neticelendirme.
P.K Takip edip arkasında durması. Daha dün konuştuk değil mi ? (Sevgili Yaşar Sütçü’ ye bakılır ve hafif bir gülümseme ile söylenir)
T.L Birden fazla sorumluluk gerekiyor. İnsan olunca işin içinden çıkmak daha bir zorlaşıyor. Hatta çıkamıyor. Bazen çok zor. Bazılarımız için ise her zaman!!
Kolaylıkla olması dileği ile…
P.K Daha dün hatta birde bugün. Bak ne söylemek ister! Hüsnü hoca’ nın selamları var, İşte dün aradı. Yaşar bey ile konuştuk. İşte bu müzik camiasında müzikten soğumam ama insanlardan soğudum. Ben bu yıl içinde belki koro çalışmasına; belki giderim; belki hiç gitmem. Artık bırakabilirim sıkıldım artık dedim. Yani bu kadar! Ne kadar üzücü ki anlaşmalı mı insanlar? Sürekli yanar döner; sürekli olarak ,yüze başka, arkadan başka.
T.L Evet
P.K Farklı yuvalanmalar var yani.
T.L Evet işte! İletişimler de, ilişkiler de çok dengeli ve hassas olmak gerektiğini, yaşım geçtikçe daha da anlamaya, kavramaya, benimsemeye başladım. Çok dikkate değer bir şey.
P.K Çok.
T.L Kime ne söylüyorsunuz? Kime ne hissettiriyorsunuz? Söylediğin tarafta; karşı taraf nasıl algılıyor. Bunların hepsini öğrenmek gerekiyor.
Ayrıca anlamanız ve uygulamanız.
P.K Bunları nasıl algılıyor? Nasıl yansıtıyor? Nereye ulaştırmış?
T.L Beklentiler neler? Çok özel şey bunlar.
P.K Çok.





T.L Yani durumu gereği, çok hassas konular.
P.K Müthiş! Müthiş! Müthiş! Yani.
T.L Verdiğiniz selamın bile ne kadar büyük manası olurken. (Fala bakılır).Burada da bana bir adam çıktı.
P.K Aa… faldan anlıyor musun?
T,L Faldan anlıyorum. Sanat’tır o görsellerde sonuçta izlenip algı yaratılabiliyor.(Güleriz)
P.K Bilsem kapatırdım. Gene kapatırım. Hadi kurtardın (Gülüşmeler)
Yaşar Kaba : Bir şey demiyorum. Şimdi bak geldi! Aramaya gerek yok.
P.K Ud dersi için Hüsnü Üstün hoca teşvik etti.
T.L Bana kızımın ailesinden miras kalmıştı. Halası rahmetli olunca udu bana verdiler.
T.L Çok güzel.
P.K Geçen gün kaybettik Ayşe Can’ın halasını.
O da” Üsküdar musiki Cemiyeti’ne” giderdi. Şiir yazıyor. Bana emanet ettiler, şiirlerinin hepsi bendedir. Gerçek söylüyorum! Şiirleri var! İleride düzenleyeceğim.
İşte! Hüsnü hoca ben ders veririm dedi. Sanırım bir ders falan verdi. Bir türlü olmadı.
Ondan sonra; zaman geçti niyetiyle; o oldu, bu oldu; baktık yarım kaldı.
Ders verirken başkasına da gitmemi istemedi. Biliyorsun! O konuda başkasına da gidemedim, yarım kaldı işte! Müzik çalışmalarıma Tezcan’ın(Tezcan Feyyaz Günday) orada başladım.
O da işte; çalışmaydı, oydu, buydu derken, pek verimli geçmedi.
Belki onun dışında, farklı bir çalışmaya giderim. Bağlamaya da eş zamanlı başlamıştım. Hüsnü bey, öyle dediğinde bağlamayı da bıraktım zaten. Gitmiyordu! Zaman yetmiyordu! Yarım kalan ukdelerim onlar.
T.L Ah! Evet benim bir duyumum aklıma gelmişken söylemek isterim.
Benim duyumuma; hayalime, duyguma, düşünceme, bilgime, hep bu halde; fikrime gelirler.
Ayrıca da yapmak istediklerim gelir. Bunlar hiç durmak bilmez. Onu yapayım! Perihan Hanım’a röportaj yapsak, işte yaşar bey ile bu proje de yer alsak, hep gelir bu düşünce akışı.
Bunlar olsun veya olmasın ben hep yazmaktayım. Ayrıca da hayal yazılarım vardır; onları Tıkır tıkır yazarım, bir gün gelir ki; Özel gerçeklikler ve öncelikler haricinde, hemen bakarım yazdıklarıma yani oraya;(Not defteri gösterilir)en önce hangisi yapılması gerekiyor! Tık yaparım.
P.K Tabi. Çok güzel
T.L Beni sonsuz ve yalnız bir düşünce; geceleri uyandırıyor “Fikret Kızılok’un” söylediği gibi gecelerim uyandırır beni diyor ya !!
P.K Çok Güzel.
T.L Hayallerimden uyandıran sözler.
P.K Çok güzel.
T.L Hemen uyandırır beni. Gecelere yazarım onu ben.
P.K Gerçek üretenler zaten geceden. Ben kendimden bilirim. Gece kuşu işte, yarasa.
T.L Evet.
P.K Gece işte, gece.
T.L Çok hızlı girdi düşünceler. İnanılmaz! Hızlı bir akış ile giriyor, sürüyor, gidiyor.
P.K Şimdi en çok kendinle yalnız kalıyorsun baş başa ’sın.
T.L Ya o zaman; siz bunu sormak istiyor iken;
Ben ilk sorumu sorarım.
T.L Gecelerin Dünyası ile sizin resimlerinizin ilişkisi nedir?
P.K Geceleri kendinle baş başa kalmış olup ayrıca da kendimle baş başa kaldığımda. İçsel yolculuğumu seyahate çıkıyorum ama ; kendi kontrolüm dışında olan bir şey kendiliğinden açılan bir yol ve yine o yolda karşılaştığım renkler, figürler ve her neyse resimlere de yansıyan o. Kurgusuz, plansız, programsız ortaya çıkar. Resimlerim de öyle şiirde de öyle.
T.L Sanatçılar için en verimli alanlar, yani siz sanatçılar için geceler olmalı değil mi?
P.K Bütün doğuşları gece yaşıyorum, gündüz çok nadir. Şiir de doğuş yaşayabiliyorum. Sabah kalktığımda, kahvemi içtim arınmışlık bir yandan, telefonla kimseyle temasım yok ve o gecenin şekli devam ediyor. Sükunet ’ i bazen, sabahları ise şiir de doğuş yaşayabiliyorum, asıl doğuşlarım geceleri oluyor.
T.L Perihan hocam; İlham aldığınız dışarıdaki kaynaklar nelerdir?
P.K İlham olarak... Böyle öykündüğüm ve böyle aldığım diyemeyeceğim; Açıkçası hani öyle tespit ettiğim bir şey yok, çünkü onlar tamamen gün içinde, yaşadıkça süzülüp gelen haller, hani içeride falan farkına vararak veya varmadan süzülüp birikiyor. Hani diyorum ki sandığım da birikiyor, sandıkta biriken şey, Hani gece yol bulup çıkıyorsa. İşte tamda o çıkıyor zaten.
T.L Yani beslendiğiniz alanlar aslında nelerdir?
P.K Gözümün gördüğü.
T.L Gözünüzün gördüğü mü?
P.K Benim için ruhumun dokunduğu, ama farkına vararak ama farkına varmadan olan her şey.
T.L Gündüzler ile ilişkiniz nasıldır?
P.K Gündüzler ile ilişkim, insan içine çıkmayı da çok seviyorum tabi ki, Her şeyi insanları, doğayı.
İnsan içine çıktığım zaman aralarında mümkün olduğunca kısa kalmayı seviyorum, uzun kalamıyorum nedeni ise beni yoruyor.
T.L Ne yoruyor?
Çünkü onların hislerini, kederlerini, sevinçlerini, kısaca her şeyini görüp yaşayabiliyorum.
T.L Yakından da hissediyorsunuz tabi.
P.K Hissediyorum bu da beni yoruyor tabi. Kendim yaşamış kadar beslediği kadar da yoruyor.
T.L Zaten resimlerinizin içeriğine bakıldığında da doğa ile olan iç içe olmak kavramı, keskin hatlarla belirgin bir şekilde hatta ve hatta çarpıcı bir şekilde belli.
P.K İç içe zaten hepsi.
T.L Peki bu çarpıcılığı bilerek mi kullanıyorsunuz?
P.K O benim elimde değil.
T.L Keskin ve çarpıcı olanı ön plana atıyorsunuz.
Kadın objesinin ve çıplaklığının seçim’ i ve bir Şahin’in belirginliği.
T.L Karmaşık olan lacivert ve siyah rengin bulanıklığı. Bunlar nasıl çıkıyor?
P.K Hiç bilmiyorum. Planlamadan çıkıyor. Onlar bile kendiliğinden. Hani o renkler, kendiliğinden bir araya geliyor, figürler, o dokunuşlar, hepsi kendiliğinden geliyor. Mesela ertesi gün olduğun da, şurada bir doğuş var burada ise ayrıca bir doğuş.
Bu resimde ne yapıyorum? Gündüzleri çalışma sistemim de ise gece doğdu yattım, gündüz kalktım. Bakıyorum ne yapmışım? Ve ben resme ne diyorum? Bir böyle bakıyorum birde böyle bakıyorum.
T.L Bütün açıları kontrol ediyorsunuz. İşte tam da böyle kontrol ediyorsunuz.(Resimler gösterilir)
P.K Nedir? Diyorum. Orada olan şey nedir? Bana ne anlattı? Hani nasıl doğduğun? Bebeğe doğmadan değil ama doğduktan sonra bütünleştiriyorsun ya onun gibi.
Gündüz sadece işçiliğini yapıyorum sonrasında ise ince eliyorum. İşçiliğine bakıyorum, nedir o ya burada adam var ama adamın bacağının böyle olması lazım adamdır bu işte işçilik.
T.L Evet tabi, Perihan hocam.
P.K Gündüz işçilik yapıyorum veya yazı yazıyorum. Ertesi gün imla hatalarına falan bakarsın hani işçiliğini yaparsın. Resimlerim de de öyle şiirlerim de de. Öyledir, gündüz işçiliğini yaparım gündüz ile ilişkimdir o. Gece o doğuşta ise emek kısmını yaparım.

T.L Hangi duygular sizin için ön plandadır? İnsani duygulardan bahsedersek; resmimizi yaparken sevinç, öfke, mutluluk, keyif, haz gibi duygular var mıdır?
P.K Mutluluklar alt yapıdadır; hani gizli olan, bir kere o sandıkta sevinç ve sevgi olmalı. Sevgisizlik içeren hiçbir şey bana göre değil! Birincisi sevgi olacak! Fakat bu duyguları çabuk tetikleyip açığa çıkaran şey daha çok hüzündür, hiç tanımadığım sokakta ki bir insanın kirpiğinde gördüğüm hüzün gözüyle bile sesiyle bile kendi bile farkında değil hüzün hele hele kendim yaşamışsam zaten.
T.L Hayatın İstanbul’un hangi semtleri bu konuda sizi zengin eder?
P.K İnsan faktörünün olduğu her yerde her şey var. Semt olarak inan hiç bilmiyorum insanın olduğu her yerde çünkü ;insanlar gittiği yeri burası ile gidiyor burası ile geliyor.
T.L Kalbiyle ve zihniyle gidiyor.
P.K Evet, Dolayısıyla gittiği her yerde o enerjiyi hissedebiliyorsun.
T.L Bize hem Perihan Koca’dan hem de Ressam Perihan Koca’dan bahsedebilir misiniz? Sizce ikisinin ayrımı nedir?
P.K İkisinin birleştiği önemli unsur aynı aslında. İnsan esaslı yaratanı seviyorum. Yaratanın yarattığı her şeyi çok seviyorum. Yeter ki onları görebilmeyi, hissedebilme yeteneğim olsun, Perihan bu hislerle yoğrulmuş birisi. Ressam olan “Perihan” ise onları icraya dönüştüren birisi. Aralarındaki tek fark sadece bu, biri hissiyat biri uyguluyor icraata dönüştürüyor.
T.L Birçok kimliği, kişiliği de artık bir arada tutuyorsunuz. Bu arada bu konusu aklıma gelmişken sormak isterim. Şimdi bu gibi durumlarda genç sanatçılar psikolojisini nasıl korumalı?  Çünkü  üretken’ lik içinde, birçok kimliği kişiliği içerisinde barındıracak  ayrıca birçok duyguyu da hüzün’ ü ve sevgiyi de içerisinde tutacak. Nasıl olmalı?
P.K Doğru.
T.L Bunu dengelemek için sizce ne yapmalılar?
P.K Kendileri gibi olmalılar. İkincisi eğilip bükülmeliler. Kendi duygusuna sahip çıkmalılar. Eğer ki sanatçı yaptığı sanat alanı müzik , resim , edebiyat ve adı her neyse hangi ne alan olursa olsun, o anda hüzünlü birisiyse hüznüne sahip çıkmalı,  O an ayıp oluyor; bana ne diyecekler?  Bana böyle diyecekler yok böyle, Sahip çıkacak onu işleyecek arkasında duracak. Hiç bir zaman hiç bir şey karşısında en yücesinden en yenisine varıncaya kadar hiç bir sanatçı hiç bir sanatçı karşısında eğilmez, Saygı duyar haddimizi biliriz, eğilmemesi lazım ki ,kendi kimliğini kemikleşinceye kadar güzel oluştursun, bugün bir yere eğilir yarın daha büyük bir yere eğilmesi gerekir. Gerek yok tamah etmemesi lazım!
T.L Çok güzel. İcra ettiğiniz kaç resim vardır hocam?
P.K Resim adedi olarak inan bakmıyorum! Deftere bakmam lazım oda 70-80 civarı olması gerekiyor.
T.L Sanat yaşamınız kaç sene oldu? Tabi sizi araştırmak isteyen, bilmek isteyen birileri vardır elbet.
P.K  Çok eski değil! Sanat yaşamımı toplasan 4 yıl aşağı yukarı falan var, onun öncesini de reddetmiyorum tabi ki. Hepimizin bir ölçüsüdür, İlkokul, ortaokul yaşamında ben şiir yazıyordum. Şiirlerim aslında daha eskidir, Zaman zaman duraklama dönemlerine girmişliğim var. Ama gün ışığına edebiyat dönemine çıkartmışlığım var. Günlük yaşam eş dost’ a çıkarmam. Kaç yılların’ daydı ? 90- 99 sanırım bir dergide makale şiirlerimi gün ışığına çıkarttım 2 dergi sonra geri çektim. Yok dedim bana göre değil ara ara gün ışığına çıkarmışlığım var. Ben çalışma dönemi geçirdim oradan emekli oldum. Kamu sektöründen işte o dönemde de kitap evleri resim galerileri, onlar benim alanımdı zaten, gezi alanımdı alt yapıyı beslediğim biriktirdiğim icraya dönüştürdüğüm 4 yıl.
T.L Şimdi ayrıca şiirle enstrümanlarla , müzikle ilgileniyorsunuz  değil mi ?
P.K Evet.
T.L Tabi bir çok sanat çevrenizde var müzisyen çevrenizde var değil mi ?
P.K Var evet.
T.L Besleniyorsunuz. Haliyle ilişkiler iletişimler içerisindesiniz doğru mu ?
P.K Onlarda da Tayfun inan haliyle seçici olmak gerekiyor değil mi ? Yani kimyamı bozuyor, mesela çok laf, çok dedikodu daha demin senin tanımladığın tanıklıklar, Kesinlikle onlar benim kimyamı bozuyor. Önce sanat konuşulmalı, önce sanat konuşulsun ki; sanat estetiği ile insanlar birbirinin ruhuna dokunsun.
Estetik olsun ve o estetik yok olmasın.
T.L Tabi bu sizin hassasiyetiniz. Tabir eğer caiz ise bu derin düşünüşünüze haliyle hassasiyet inse ayrıntıları gözlemleyişiniz, yıpranmalara haliyle sebebiyet verir.
P.K Çok, tabi.
T.L Bunun da korumanın yöntemini haliyle söylediniz.
Günlük yaşamınızda stabil neler yapıyorsunuz ? Film izlemek, tiyatroya gitmek, benzeri şeyler?
P.K Günlük yaşamımda çok uzun bir boşluk kalmıyor. Ama sevdiğim şeyler mesela beste denemeleri yapıyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Bahsettiğimiz gibi makaleler, hani böyle ne denir? Garip gelecek ama sana; gece doğuş olur gündüzleri de diyelim bir yere gittim; iki saat uzak kaldım, Şiirlerimin gözlerine böyle dokunurum onları öperim. Hepsini baştan aşağı, o an sıra hangisindeyse onu okurum. Gündüzleri faaliyetlerim, veya mümkün olduğu kadar dostların faaliyetleri var diyelim. Yanlarında olmaya çalışıyorum yardımcı olmaya spora çok eskisi kadar vakit ayıramıyorum. Bir dönem spora gittim ,tenis çok severdim ,bisiklet çok severdim, birde Latin danslarına da çok giderdim. Bir süredir onlara maalesef zaman ayıramıyorum.
T.L Sergileriniz olacak mı? Ya da bunun gibi bir etkinlikleriniz var mı işte bu şubatta solo sergim vardı; bitti, iki karma sergi arka arkaya oldu, iki gün önce de karma sergim bitti, artık yaz dönemine girdik.
T.L Haziran , Mayıs?
P.K Mayıs ayında finali yapmış olduk. Bu yıl sonuna doğru tekrardan bir kişisel sergim olacağına emin değilim açıkçası, yani normalde bir tane olması daha oturaklı.
T.L Peki kendinizi inzivaya çekecek misiniz?
 P.K Çekeceğim bekliyorum. Bu haziran’ın ilk haftasından sonra. İnziva; tatile gitme şeklinde değildir. O tamamen kendimle baş başa kalıştır.
T.L Evet kendinizle tamamen baş başa…
P.K Mümkün olduğunca görüşmeleri azaltıp, o yolculuğuma artık çıkmak istiyorum!
T.L Sizin verimli olduğunuz dönemler ne zamandır? Hangi mevsimdir?
P.K Mevsim çok büyük etken değil.
T.L Gün sene zaman ya da benzeri şeyler.
P.K Hiç birisi etken değil! Sadece geceleri evet !
T.L Aa.
P.K Mevsim yok! Geceleri mevsimi, kendi içimde yaşıyorum.
T.L Çalışmalarınızı yaparken, müzik dinleyerek verim alıyor musunuz?
P.K Hayır.
T.L Tamamen yalnız, tamamen doğal.
P.K Çalışırken hatta onu abartalım, iğne düşse iğnenin sesini duyarsın. O kadar stabil bir ses. Sessizlik vardır. Çünkü bağlantı kuruyor gibi çalışıyorum.
T.L Çok güzel, harikasınız .
P.K Öyleyim!  Bende mevsimlerin onun için bir anlamı yoktur. Farkındalığım yoktur. Farkına varmadan varsa bilemem! Ama zaten içimde, bende 4 mevsimi yaşamış olurum, kendi kendime icat ediyorum, 5.mevsimimi kuruyorum 5.mevsimim benim; o içinde yaşadığım 4 mevsim diyelim, bu yolculuktaki ortaya konan şeyler ve o karşılaştıklarım, benim 5.mevsimim aslında! 5.mevsimimi yaratmış oluyorum.
T.L Hani böyle ruhani boyutta veya maneviyat boyutunda, sanki bir görev biçimi gibi düşündüğünüz oldu mu?
P.K  Evet mistik boyut’ ta onu yaratan herkese yaradan veriyor. Bana da böyle bir vazife bahşetmiş. Yeter ki onun ; o sanatının dışında beni almasın. Benim üzerimden donatılarını almasın.
 Bana verdiği bu vazifeyi, çalışarak yerine getirebileyim. Bu da hizmet çünkü.
Herhalde mümkün olduğunca onun yaptığını iyi muhafaza edip; üstüne eklemeye çalışarak çoğalmam lazım.
T.L Eğitim veriyor musunuz?
P.K Eğitim çok kısa bir dönem verdim. İçinde üniversite öğrencileri yeğenim de vardı, buradaydı fakat benim ev atölye oldukça çok verimli olmuyor. Geçen yıldı galiba, çok kısa bir dönem evde hocayla birlikte. Erol hoca’nın atölyesinde ders verdik.
T.L Erol hoca kimdi Perihan hanım?
P.K “Erol Deneç”. Fantastik resim alanında sadece ülkemiz değil dünyanın önde gelen sanatçılarından birisidir. Ona da gideriz bir gün beraber.
T.L Evet. Tabi ki
P.K İstersen gideriz. Hem salacakta evi var. Hem de moda da atölyesi var ayarlarız bir gün. Haberleşiriz.
T.L Erol bey? (Hatırlamaya çalışıyoruz )
P.K Saçları beyaz olan. Muhakkak bilirsin.
T.L Üsküdar salacaktı sanırım.
P.K Evet , evet Üsküdar salacak.
T.L Kız kulesinin yukarısı, sanırım evine gittik.
P.K Tamam tanıyorsun.
T.L Bıyıklar beyaz, saçlar beyaz, keman çalıyor.
P.K Keman çalıyor evet.
T.L Uğur bey tamam (Hatırlanır, Uğur Cuci hoca vesilesi ile olduğu)
P.K Evet,evet gittim.
P.K Onunla biz mesela “Türk sanatçılar” diye bir grup kurduk. O sayfada hani oda yönetmen. Çalışmalarını ben yürütmüş oluyorum. Yürüttüğümüz bu alandaki sanat çalışmalarına, birde böyle hizmetimiz var.
T.L Çok harika uğraşlar.
P.K Kitap paylaşımı, kitap çıkartmaya başlayacağız.
T.L Ne kadar değerli.
P.K Hani grup, birlik, beraberlik dedik ya! O duyguyla, o ruhla. Amaç önce Sanat’a hizmet sonra sanatçıları bir araya getirmek. İyileri ile ilham verip içlerinde ki geridekilere biraz örnek teşkil etsin diye.
T.L Dünya Sanatçıları ile ilgili ne söylersiniz?
Resim sanatçıları ile ilgili sizi etkileyen ayrıca heyecan duyduğunuz kişiler kimler?
P.K  “Salvador Dali” diğeri de “Gustav Klimt” . Resmini müzede görmüştüm. Onun beni tetikleyen ve o ilk kıvılcımı çakan bir resmi var. Hakikaten çok önde gelen sanatçılar var. Bakıp ta şunun gibi yapabilsem dediğim değil! Bendeki duygu sadece o güzelliği görmek, gördüğünde kendim yapmış kadar mutlu olurum. Heyecan hissederim. Hissetme dediğim öykünme gibi bir şey. Nasıl benim adım farklı , tenim farklı ,kendi tenimde kendi acımı farklı hissediyorsam; başkalarının acısının sadece olabilirliğini hissedebilirim. Duygusunu bilebilirim ama gerçeği kendisi hissediyor. Benimde sanatım da kendime göre bir tavrım var. Üslubum var dolayısıyla diğer geri kalanın hepsini görüp takdir edebilirim. Ama onun da böyle falan deyip içimden duygusu geçmez.
Ben zaten mükemmelim.
T.L Çocukluğunuzdan biraz bahsedebilir miyiz ?
P.K Çocukluğumu çok uzun uzun hatırlamıyorum aslında. İşte karşıda (Avrupa yakası) doğmuşum ben. İlkokul aşamasın da Ankara’ya geçmişiz. Babam “Ankara” da idi. İşte emekli oldu. “Ankara” da yaklaşık 3.5 yıl kadar kalıp oradan İstanbul’a. Çocukluğum çok özgürdü, kız çocuklarıyla kısmen erkek çocuklarıyla kısmen arkadaşlık kurardım. Daha çok orada kendi içsel yaratıcılığım ile başladım. Oyunlar oynardım. Çok kardeştik, kardeşler arasında bir araya geldiğimizde bile bir süre aralarında kalıp; Kendi yalnızlığıma çekilirdim, kendi kendime bir şeyler üretmeye çalışırdım.
T.L Kendi üretkenliğinizin tohumları orada değil mi?
P.K Yani hiçbir şey yapmasam bebek yapardım, kız çocuğu bebek değil de! Onlara ne yapılabilir? Gibi düşüncelerim vardı. Bebek giysisi, ayağımıza giydiğimiz çorap var ya? Orasını burasını keserdim, bebeklere elbise yapardım. İşte böyle şeyler yapardım.
T.L Yani işte baktığımız da. Mesela süreç içerisinde insan arar ya gerek sanatta olsun gerek psikolojide olsun veya yetişkinlik çağında olsun, Dönüş yapmak ister çocukluğuna ve çocukluğundaki verimli alanların çalışmalarına, sonra bu verimli dönemlerine yansır.
Sizin öyle hissiyatlarınız oluyor muydu ?
P.K Yok yok. Her gün kendi içimde o kadar güzel yaşadım ki!  Hiçbir dönemim de, yalnız şu yaşımda olsam dönemime dönsem gibi bir düşünce yoktur! Çektiğim acı.. Tabi ki insan’ız ıstıraplarda yaşadık, güzelliklerde yaşadık.O günlere dönsem dediğim hiçbir an yok. İyi ki de olmuş dediğim gibi.Tam tersi, olmasaydı, şimdiki ben olmazdım diyorum. O yüzden geri dönmek istemem. Zaten olamam!
T.L Resim Sanat’ının sizce insanlara topluma , gençlere faydası neler oluyor?
P.K Resim zaten kopya resim olmadıkça; kopya resim nedir? Yapılabilirliği göstermektir, her an gerçek anlamda üretkenliğini, yaratıcılığını sanatın küçük alanında , yani yapılan bir şeyin tekrarıdır. O’nun çok bir  faydası yok!En fazla; o sanat ile boş gezeceğine sanat’la iştikal ediyor. İyidir ,yalnız büyük bir kazanım sağlaması gerçek anlamdaki yaratıcılığını etkiler mi ? İşte sen dedin ya! Hayal gücü diye o hayal gücünü devreye sokup yeteneği ile birleştirip yaratıcılığını ortaya koyan gerçek resim sanatçısının resim sanatına faydası var. İnsanlar bakarken görmeyi öğreniyorlar. Benim en çok vurguladığım şey görülmeyeni görmektir. Görünmeyenin arkasında da görünmeyen şeyler var çünkü. Aynı zamanda onun için detaycı bir ressamımdır, Asıl detayda gizli bütün bu güzellikler.
T.L En son gösterdiğiniz oluşum sürecinde olan bu resim’ e dikkatli bakıldığında bu karışıklığın özü asıl şimdi ortaya çıkmaya başlıyor. Aslında baktıkça ve siz düşünsel olarak kurcaladıkça, farkedilebilir belki.
P.K Ben ona dokundukça o kendini rahat bırakıyor. Pişiriyor, pişer sen istersen.
T.L Başka ekleyecekleriniz neler olur? Perihan hocam.
P.K  Sanat’ ın bu güzelliğini  herkes hakikaten anlamalı. Sanat benim için güzelliktir , güzellik tarifi halk tabiri ile şekilsel olan, kadında yada erkekteki fiziki güzellik değil! İfade ettiğim fiziksel bir güzellik değil! ruhsal güzelliktir. “Sanat” zaten güzelliktir, insanların o güzelliğinin farkına varıp etrafında toplaşması ruhunun güzelliğidir.O ise apayrı bir sanattır. Ekleyeceğim o ki o sanatın o güzelliğinden uzak kalmayalım. Sanatın etrafında ifade oturtulacak. “Sanat” sadece tabi ki sınırlı değil; genel olarak sanatı ve sanatçının etrafında olunduğu sürece, başkaldırılar her zaman yüksek olacak. Herkes birey olduğunun farkında olacak! Sürü psikolojisinden çıkacak. Hem ilerlememiz için hem de daha ileri çağlara kendimizi taşıyabilmemiz için kendimizi geçmişe adamak ve sahip olduğumuz bilincin uyanması için sanatın gerçekten, yaşaması lazım!
T.L Şimdi biz zaten şimdi röportajımıza, sohbet tadında, an tadında böyle soruları sıraya koymadan karışık bir şekilde konuşuyoruz.
P.K Güzeli anda gelişen zaten.
T.L Anda gelişen güzelin toplumdaki yerini zaten görüyoruz. O halde düşünmeden konuşayım. Bir sıraya koymak isteseydik hayatı nasıl bir sıralama olurdu sizce?
P.K İrademizin içinde olmazdı ki o zaten. Hiç bir şey doğmadan büyümeyeceğine göre büyümeden de belli bir ergenliğe olgunlaşmaya erişmeyecek. Ve belli bir olgunluğa eriştikten sonrada yok olmayacağına göre, demek önce doğacağız büyüyeceğiz büyürken ;  yaşayacağız, göreceğiz  olgunlaşacağız, üretip ortaya koyacağız , sonra veda edeceğiz bu dünyaya.
T:L Böyle.
P.K Sıraya koyabiliriz; hem yaşamsaldır, hem kültürel, hem sanatsaldır, doğmadan zaten olunmaz.
T. L Yani olmamız gerektiği sürece, doğal olarak yaşamamız.
P.K Evet o döngü her doğuşun, her insanın, nasıl diyoruz? Her kitap, her doğuş aslında bir yaşam doğuş olmadan zaten yaşam olmaz. Yaşam var evet tamam. Evren yaşıyor da bireye indiriyoruz onu Diyoruz koca bir alem, alem içinde sen, ben, biz, bir alemiz aslında. Bir dünya insanıyız. Bizimde kendi içimizde bir dünyamız var! O yüzden alem içinde alemiz o tür şeyler iç içe.
T.L Dünyada birçok olumsuz ifade doğru olmayan fiiliyatlar süre geliyor. Ve sürdürülüyor, zaten çok yansıyor. Türkiyeye’de, Dünyaya’da çok yansıdı.Bunlar hakkında söyleyecekleriniz neler olabilir?
P.K Sanatı yine evrensel dil kurtaracak. Çünkü sanatın o dilini bilmez ise aynı dili bilmen gerekmiyor. Aynı kültürde olman, aynı toplumda olman aynı toprakta olman gerekmiyor ki zaten sanat evrensel. Bir müziği dinlediğinizde tercümesini yaptığınızda bu nedir? Diyor muyuz? Hayır! Sadece senin ruhuna, duyguna dokunan.
Bu duruma bakıyorsun! Sende bu hangi duyguyu tetikliyor? Veya bir resim’e baktığında kim yapmış ona göre bakmıyorsun ki! Ya ben İngilizce bilmiyorum! İngiliz’in resmine bakmam demiyorsun! En fazla yazının dilinde dil kısıtlayıcı olabilir! Ama Sanat’ın diğer alanlarında kısıtlayıcı değil, evrensel dil olduğu için sanat her zaman birleştiricidir. Ortak çözüm “Sanat” çünkü barışı da beraberinde getiriyor uyanışı da beraberinde  getiriyor.
T.L Çok güzel! ben enerjiniz için size çok teşekkür ediyorum.
P.K Teşekkür ediyorum.
T.L Zaten ben şimdi kayıt etme süreme devam edeceğim. Yani eklemek istedikleriniz söylemek istedikleriniz; olursa diye.( Sohbetimiz başlar)
T.L 23 Mayıs gazetesinde İstanbul Flash’ta.
P.K Burada var bi ropörtaj evet
T.L Var evet en arka sayfada.
P.K Burada da
T.L Bir yıldız yükseliyor
P.K Evet tanımlamak gereken bir şey olduğunda.
Yaşar Kaba :O iyi bir ropörtaj.
T.L Evet
P.K Oradan da alıntı yapabilirsin ilave yapabilirsin.
Yaşar sütçü: Makaleleri ayrıca var. Onların da bunlarla ilgili kaydı var.
T.L Bir de burada ilk sayfa da yazımız var “Görünmeyen görünür ,olmayan göz çıkarır” adı altında.
P.K Evet bu işte! O deminki sorunun Türkiye’ye indirgenmiş hali.
Yaşar Kaba: Diğer makalelere de “İstanbul Flash” web sitesi sayfasından alt alta görebilirsiniz
T.L Görebiliyoruz.
T.L “İstanbul Flash” gazetesine ait makaleniz varsa ben Blog sayfamda bir de internet sitesinde yayınlayabilirim. Baktım İstanbul’un adına yapılan bir gazete.
P.K Yaşar bey yazarlıkta beni özgür bırakıyor. Hani konuştuğumuz gibi anda gelişen dedik ya; doğru ve doğuşla birlikte ne zaman gelirse; o zaman.  
Yaşar Kaba : Bayağı olmuş bu makaleler
T.L Bu bilgiyi de aldığımız iyi oldu. Bazen hiç ropörtaj da çıkmayan bilgiler ummadık sohbet anında dökülüyor ve çıkıyor.
P.K Doğru.
T.L O yüzden ben ropörtajların “Hüsnü Üstün” hocamla arabaya doğru yol aldık, Hocam dedim ud’unuzu verin lütfen dedim eşlik edeyim size (gülüşmeler) Oo Tayfun’cuğum dedi ben seni çok sevdim. Dedim gidiyoruz. Sonrasında ise konuşmaya devam ediyoruz. Hemen bir konu açıldı ,işte eski çocukluğundan, performanslarından, konserlerinden. Devam ediyoruz hocam dedim açtım kaydı onları da ekledim.
P.K Böyle çok direkt soruldu. Sorudan uzaklaşıp, kendi anını paylaşmak. Gelişen neyse onu.
Onda da o var. İşte o yüzden biz birbirimizi çok iyi anlıyoruz
T.L Ya asıl zenginlik, en ılıman ortam mı diyeyim? en böyle boşluk ortam da  mı? Zenginlik denen olgu.
P.K Doğal ortamda samimiyet çıkıyor o zaman. Samimiyetle gelişen her şey diyebiliriz.
T.L Tabi.
P.K Sevgi ve samimiyet olacak öbür türlüsüne ne denir? Yazı diliyle bu, tut ki zaten sizin tabiatınız böyle olmasa; hadi yani Yaşar bey’in de odur mesela. Özgür bırakır diye, fikrin kendisi de o yapıda. Bazıları  ise kitabı dile o kadar sadık ki yazıyor. Diyor ki işte; kaç yaşında doğdunuz? İllaki onun istediği gibi cevap vereceksin. Yani çoğunluğun teşkil ettiği o insanlar bana göre değil.
T.L O kaçırır uzaklaştırır beni, mesela olmadı, başka bir cevap veririm gazetelerdeki, dergilerdeki, röportajlara.
P.K Çok mekanik.
T.L Aynı sorular ,aynı hep.
P.K Evet.
T.L Emin olun hep böyle, % 70 sorular aynıdır.
Yaşar Kaba : Söyleşi’yi tercih etmişimdir. Onun için söyleşiyi anlatırken; hep o pencereyle devam edersiniz orada dirilişlerin, ya da yazılmamışların, gün yüzüne çıkmamışları, yakalama olanağınız var.
P.K Doğal, kendiliğinden gelir.
Yaşar Kaba: Söyleşi de iki saat program yapıyorduk canlı. O iki saat nasıl geçiyordu anlamıyorduk. Kişiler bize televizyondan yazmaya başlıyordu.
Yaşar Kaba : Ne konuşacaksın ? Hani ne konuşacaksın?  Olduğumuz gibi girelim boş ver. Sohbet edeceğiz, önce bir kamera korkusu vardır. Öyle , ama sohbet bir başlıyor. Kaynıyor.
P.K En güzeli o hakikaten. Ben onu seviyorum. Öbür türlü seni yönlendiriyor, sıkıştırıyor. O durum güzel değil ki!
Yaşar Kaba : Vereceğiniz cevapları da bulamıyorsunuz.
P.K O zaman mükemmeli arıyorsunuz. Acaba ne desem de doğru olur. Kendi içinizde lafın arkasına, önüne bakıyorsunuz. O güzel değil! Orada samimiyetten çıkıyorsun. Doğallıktan çıkıyor, istediğin kadar süslü kelimeler harika cümleler kur. Sen değilsin ki o sadece olmak istediğin, ama öbürü olduğun. Güzel olanda o.
T.L Çok güzel.
Yaşar Kaba: Bir halk müziği açar. Müzikle mi uğraşıyorsunuz?
T.L  Evet 96 yılından bu yana eğitim verdim, performanslar oldu, sanatla iç içeydim; zaten bir sürü konsere gittim, yazılar yazdım, Ropörtaj’lar yaptım, sonra kendim performans yaptım, 850 tane öğrenci yetiştirmişimdir, devam ediyorum derslere, bu sene 65-70 ‘e yakın öğrenci yetiştirdim geçen sene 90 tane.
Yaşar Kaba : Nasıl yapıyorsun bunu ?
T.Y Sanat merkezlerinde, stüdyolarda, müzik merkezlerinde,derneklerde,vakıflarda müzik mağazalarında, kolejlerde .
Yaşar Kaba :Nasıl oluyor.
T.L Çağdaş yaşam’a gönüllü olarak yapıyorum bazı yerlerde ücret almıyorum, sanat merkezlerinin fiyatları değişiyor ,toplu dersler oluyor ,değişiyor tabi, anlaşmaya göre de bağlı kişiyle anlaşmaya göre kurumla anlaşmaya göre. Benim vaktimle orantılı .Kurumlarda oluyor, çok keskin hatlarım yok, bazen esnek bırakıyorum o fiyatları  iniyorum ,geçen sene çok uygun fiyata, özel ders fiyatı verdiğim olmuştu. Kişiye göre, zamana göre, duruma göre, ama bir yere gidildiğinde orada özel ders alakası olmalı.
P.K Avrasya şizofrenlere devam ediyorum, Uğur bey ile ( Uğur Cuci )
T.L Orada da çalıyorum ve destek oluyorum.
P.K Gideceğiz “Yaşar bey” ile inşallah gideriz. Çünkü iki sokak ötemiz’ miş geçen hafta Uğur bey (Uğur cuci) aradı geçen haftada hakikaten, benim faaliyetim sergi alanım vardı. Artık bundan sonra olsun.
T.L Çok ilginç bir zihin yapıları var. Bende dönemimde zamanında duygular ile alakalı olan Bipolar durumunu araştırdım. Bunu anlamlandırmaya çalıştım. Yani bu çok ilginç bir şey çünkü. Dedim ki bizlerin, normalde bir gerçekliği var biz bu gerçekliği görmüşüz ve bunu kabul etmişiz. Bu bana göre gerçek; ben bunu anlayarak kesin kanıya varmışım.Kendi içimde başkası ifade ettiğinde anlaşılmıyor.
Bende bunu anlayabilmek ve tamamen anlamlandırabilmek için kesin cevap bulabilmek adına işte öğretilerden faydalandım, Sanat’tan faydalandım. İnsanlardan faydalandım. İşin aslında kesinlikle bir hastalık olmadığını sadece başka bir yapı olduğu gerçekliği açıkça ortada.
O yüzden şizofrenliğin başka bir kapısı düşünce bilinç yapısı var. Mesela şöyle bakıyorum artık yapıya; şu cümle bende kesin tınlamaya başladı. Zihnimde şimdi insan olarak yaklaşırsam ve bu yapıya insan olarak yaklaştığımda şizofrenlerin hasta olarak dediklerini, insanlar zafiyet ve üstüne titreyerek bakıyorlar. Otobüste yüksek sesle konuşmak gibi bir şey oysaki gerçek insan dediğimiz yada normal insan diye tabir ettiğimiz eğer gerçekten tabiri caiz ise onların hastalıklı oldukları apaçık ortada ve onların rahatsız edici olduğu. Çünkü yeni gözlemliyorum, sürekli iyiler iyi insanlar. Yani sürekli olumlular.
P.K Çünkü onlar da , akıl devre dışı olarak hareket ediyorlar. Diğer insanlar ise kontrol etmeye çalışıyorlar. Diğerlerinin şizofrenlerinin gibi fiziki yapılarına duyguları yansıyor. Ama normal insanlar onu kontrol etmeye çalıştıkları için, yansıdığında örtülüler aslında. Sadece örtüyorlar. Birbirinden farkı o kadar yok, dediğim gibi gözlem açık.
T.L Hep olumluya çeviriyorlar yaşanan durumları.
P.K Evet bir gün gidelim Avrasya Şizofrenler derneğine. Çok arzu ettim. Kardelen sanat dergisinde haberini koymaya çalıştım. Bu ayki sayıda yazı çıktı da, Kardelen Sanat’ta şizofrenlerin konserlerine gittik ya daha açıp fırsat olmadı. Bakıp fotoğrafı alıp göndereceğim.
Yaşar Kaba :  Aşağı yukarı, yarısı ayrılmış.
P.K Ama onu; gidip ropörtaj gibi yapacağız. İnşallah. Sen psikoloğun haberini koydun, oranın ya haberini Yaşar bey koydu, sağ olsun geldi ya şizofrenlerin konserini izlemeye.
Yaşar Kaba : Bayağı ilgi gördü.
T.L “Kardelen Sanat” neredeydi?
P.K Kardelen Sanat dergisi. Gideceğiz ya! Grubu var. Evet onların çıkarttığı interaktif bir dergi oda yaklaşık 46_48 sayfa yanılmıyorsam küçük bir kitap mı ?
T.L Bir tane öyle kendime bir sanat dergisi geçmişti, öyle ağır bir sanat dergisiydi.
 E. H. GombrichSanatın Öyküsü kitabı
P.K Sonra onun mesela yaptıkları, Müjdat Gezeni’ de konuk olarak ağırladık o gün gelemedi oraya.
T.L Siz şarkı söylüyorsunuz. Hangi enstrümanları çalıyordunuz Perihan hocam?
P.K Şiir okuyordum, şarkı söylemeyi ise bu koro çalışmalarında öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenemedim şarkı söylemeyi.
T.L Sefer Kocakaya’da eski bir sanatçı olması gerekiyor.
P.K Nasıl?
T.L Sefer Kocakaya.
P.K Oda işte şiirlerde yer alıyor.Kendi şiirlerini yazıyor.
T.L Ne kadar muazzam bir kültürü taşıyoruz. İstanbul içinde, çok zengin bir ülke ve çok güçlü.
Yaşar Kaba: O zenginliklerini yaşatacak  ne yazık ki ,o donanımlı kültür mevcut değil.
P.K Dergi bu (Kardelen dergisi) fakat bunu yaygınlaştıramıyorlar. Daha sonra şu dergi mesela bahsettiğim. İşte bu yazarların şiir etkinliği olacak, o gruptayım da aynı zamanda. Şimdilik bunlara devam ediyorum.
T.L Nerelere ulaşıyor bu dergi acaba? Hatıra saklayacağım, Ne güzel, ne kadar bilgi birikimi yüklü bir yazılar, ne kadar fazla.
P.K Çok
T.L Bakın, siz! (gazeteyi gösteriyorum)
P.K Orada da makalem var, işte!
T.L Harikasınız  (Yazıda yazıyorsunuz)
P.K Bu ayki yazı da, onlarda Ropörtaj yaptılar. Daha paylaşmadım, indirmedim! bir kısmını alacam hatıra saklıyayım değil mi ? Zaten “İstanbul Flash ‘ta” benzer yerleri var. Hangisi senin ropörtajın ? (Gazetede gösterilir) Ondan sonra böyle oturuyorum mesela açıyorum izliyorum uzayı kendiliğinden alıyor beni izledikten sonra hangi boyuta gitmişim? Neyim ? Devam ediyorum.
Yaşar Kaba :Yerli malı haftasını konuşuyoruz; şile bezini gündeme getirdiğiniz program.Bu “şile bezi” için bir tek dokuma tezgahı yok ama biz bir tane var dedik orada, Yasemini aldık programa,hatta ikinci bölümde olması lazım ve şu an belediye ile bu işi tam  anlamıyla yüklendik beraber yapıyoruz. Şimdi yaygınlaştı şile bezi programdan sonra kendi hayat buldu.
P.K Çok güzel ki, şile bezi çokta pahalı.
Yaşar sütçü: El dokuması.
P.K Ben severim.
Yaşar Sütçü : Şile bezi diye satılanlar, aslında denizden getiriyorlar. Şile bezi diye satıyorlar.Kendine özgü özelliği var. O kültür bitmek üzereyken, kısmen artık bitmiş. Tezgahlar şimdi desteklediler.
P.K Çok iyi. Bizim Atılay’da Şile’li oda çok hisli bir adam ( Gülüşme ) (Atılay Önge)  O da çok güzel bir insan, şairler öyle , mesela kendimde yazdığım için rahat söylüyorum ki, çünkü zaten içindeyim fakat şairler ve müzikle uğraşanlar kadar çabuk duygusal geçiş yaşıyorlar, mesela yazarlar da biraz dengelidir ,gazetecilerde dengelidir onların içinden de irdeleyip’te etkisi altında kalıp veya eğilip bükülenler var diyelim. Onları saymassak, geri kalanlar düzgün,  fakat şair ve müzisyenler ruhlarındaki o gel git’leri yaşamlarına öyle çabuk yansıtıyorlar ki. Her an dengeli gitmiyor. Kendim içinde olduğum içinde rahat söylüyorum ki yakın dostlarda var onlarla da çok tartışırım, bazen kızdırırım onları yine de sevdiğim insanlar.
Resimlerime döneyim; bunlar şimdi iki gün önce sergi bitti ya, paketlerini açmadım. Çalışmalarım mesela bunun ismi “Doğa’nın gözyaşları” burada insan, burada gördüğümüz yüzü var. İçimiz gidiyor dışımız gitmiyor. Kuş orada! burada doğaya yapılan katliam var. Bunlar plansızca gelişen resimler.
T.L Duygunun içeriği hemen resimden yansıyor. Duygu denen kısım hemen içeriğe akıp gidiyor. Ancak bunu duygusal insanlar anlar gibi sanki.
P.K Evet. Gönül gözünle bakacaksın akıl ile baktın mı? Bu insan’ın burası niye yamuk burası niye eğri dersin.
T.L Geçen gün müzisyenleri izledim “Lynyrd skynyrd”. O adamlar, kiloda almışlar ama duyguyu içinde barındırıyor; ve nasıl oluyor da duyguyu böyle hareket ettirdikleri.
Gösterdiğiniz bu resimde, dış dünyası karmaşası belirgin, iç dünyası ise; işte bu resme yansıyor çok güzel çizmişsiniz.
P.K Evet oda mistik bir resim Ankara’yı bilir misin? O da mistik bir durumda. İnsanın mistik olduğunu o kitaptan konulu bir olgu idi. Resim sergisi için bakabilirsin alttakilere onun altındaki de öyle.
 Mesela bir karınca; orada ise bir karıncanın dünyası.
T.L  Belgesellerden takip ettiğiniz oluyor mu ?
P.K Çok az izliyorum, o da.. Allah öyle bir şey vermiş ki; mesela bazen yazılara da taşıyorum onu. Bilmeden bilmek, ne bildiğimi ben bilmiyorum. Baktığım zaman görebiliyorum. 
T.L  Zaten şöyle deniyor, her şeyin bilgisine sahip olduğumuz. Hatırlayarak yol almak “Sokrates” ayrıca “Tasavvufun öğretisinde” bahsedildiği gibi bir mana yok.
P.K Evet.
T.L Sadece kapatılıyor.. İşte cep telefonu ve benzeri cihazların yaptığı gibi.
P.K Yönlendiriliyor ,kapatılıyor evet.
T.L Siz işte çalışmalarınızla hiçbir şey ilgilenmeyin der gibi, açlıklarda, oruçlarda ya da benzeri şeylerde yada nasıl ifade edilir? İbadet ederken de bunlar tamamen ortaya çıkarılacak şeylerdir.
P.K Burada da evet ortaya böyle bir tema çıktı. Ne demişim ben; sevgi tohumları mı? Bunlar da hepsi sevgi teması, şu hariç! (Resim gösterilir) buna sevgi tohumları demişim, doğada her şey bir tohum gibi. Bir zerreyiz aslında hepimiz zerreden geliyoruz.
T.L İlk sene ile şimdi 4. Sene arasındaki değişim sizce nasıl?
P.K Kısmen fark var! Mesela bunlar ilk yaptığım resimler, çok büyük fark yok!
T.L Şunun tamamlanmamış resminiz mi olduğunu ifade ettiniz ?
P.K O üzerinde çalıştığım resim. Bu sıralar hep faaliyetler falan vardı yarım kaldı.
T.L Bazen tamamlanmamış olarak bırakmamız gerekir mi? Baksanıza bambaşka bir şey çıkmış çok farklı.
P.K Bak orada mesela kadın var. Şuradan bakarsan; sen dur bak, yerlerini tespit ettiğim iki tane baş var biri niye eğilmiş? Burada mesela kadın vücudu var. Bak ben görüyorum! Su gibi mesela, sanki onun bu evren. Bir boşluk yalnız. Hiç bilmiyorum evren ne olacak! Şu ana kadar gördüğümü söylüyorum. Kadın ve erkek bir bütün aslında. Su gibi akacak, bak bu erkek oluyor! Kadın ! Hepsi birbirini tamamlayan şeyler! Bir bütün !
T.L Boyalarınız herhalde! (Resim malzemelerinin olduğu bölüme yönelinir) Şimdi anladığım kadarıyla resim sanatında yüzlerce binlerce çeşit çeşit boya fırça çeşidi var. Sizin öyle denemeleriniz oluyor mu? Farklı farklı fırçalar boyalar gibi ?
P.K Yok yok mesela. Bu çalıştığım fırçalar aşağı yukarı bunlar. Bunlar ise sık kullandıklarım yerini aldıkça kullandıklarım. En az kullandıklarımız şöyle; küçük fırçalar, boyalar, bu böyle aşağı yukarı iki aylık paletimdi, Normalde hani bazı ressamlar biraz daha hırçın çalışır ve bir günde bu hale gelir. Benimki burada.
T.L ilişkiniz tabi. Fırçalarla veya malzemelerle bir oluyorsunuz.
P.K Bütünleşiyorsun yani bambaşka bir boyuta geçiyorsun.
T.L Harikasınız.
P.K Çalışma alanım burası.
T.L Bu resimdeki siz misiniz?
P.K Bu taraftakiler ben ve kızım.
T.L Buradaki resimde.
P.K Bu da evet bana ait. Resim yapmaya karşı ilgin var mı? Tayfun
T.L Ben resmi çok basit düzeyde yapıyorum.
P.K  Yazın buralarda olursan, yaparsın.
T.L Evet.
P.K Haberleşirsin atölyeye gelirsin. Ben sana, birkaç teknik gösteririm bakarsın o yolda ilerlersin.
T.L Tabi ki.
P.K Yolda ilerlersin, benimkilerinin alt yapısının olduğu gibi.
T.L Benim öğrencilerim hep bana resim yapıyorlar. Küçükler! Hediye olsun diye onları hep ben duvarlarıma asıyorum. Onların yaptığı resimleri duvarlarıma asıyorum, yalnız mandalalar yapıyorum. Biliyorsunuz mandalaları değil mi? Kendim yapıyorum ama basit çizimler. Yuvarlaklar, kareler üçgenler. Ben resim sanatının her tekniğini ve her türlü çizimini kabul etmiş bir insanımdır. Basittir profesyoneldir diye bakmıyorum.
P.K Duygu önemli.
T.L Tabi. Hepsinin farklı bir anlamı var. Anlatımı var kesinlikle.
P.K Şu var mesela resim sanatında; Fantastik, realizm diye bilinen akıma sürreal derim ben. Aynı şey realizmde.
Biraz daha detaylı hali; zaten resmin en üst kısmında ve öbürlerinde. Kısmen yaratıcılığın yolu yetenek, baktığını yapıyorsun doğaya mesela manzara resmi  mi yaptın? Gördüğünü bire bir yapmak gibi yaratıcılık orada, gördüğünü zenginleştirmek ve rengini değiştirmek.
T.L Benim en çok ilgimi çeken; Resim sanatın da Sanatın öyküsü adında  bir kitabı vardır. “Gombrich ‘in” okumuştum. Bir yaprak ya da ağaç, yada çiçek belirgin bir şekilde gözüküyor. Aynısını hatta aynı objeyi yaprakları birebir çizim yapan, önceki dönemlerde barok dönemlerde, bire bir yapan ressamlar oluyordu.
P.K Var evet.
T.L  Çok ilginç geliyor, her zaman bana direkt çizilebilen o yaprakları.

P.K O zamandan beri var onlar.
Şu bakımından çok önemli !
O zaman ki; doğa yapısı. O zaman ki; doğa aktarımı.
Sanat en büyük aktarım zaten. Sanat ki geçmişi geleceğe taşıyandır. Sadece ne yapıyor değil !
Ruhsal boyutta da değil!
Sosyal boyutta.Yani anlaşılan; ekonomik boyutunu ve coğrafik yapısı ile var olan.
Ve her ne ise onu oraya aktarıyor.
Ressam resme aktarıyor.
Oradaki resmin niteliğini yaşayan bir resimse; kaçıncı yüzyıldan günümüze kadar gelebiliyor? Ayrıcalıklı kılan o !
Yani yalnızca resim deyip geçmiyoruz! Sanatı onun için tercih ediyoruz.
Hatta demin sormuştun ya.. Sanat en önemlisi çünkü; unsur birleştirici, taşıyıcı, unsur geçmişi, bugüne, bugünü de, geleceğe taşıyan unsur.
Resimde ne yapıyor. Bunu da görsel alanda sunuyor, yani yaprak dedik ya..
O zamanki, o coğrafik yapıyı yaygınlaştırıyor. Hangi ülkede ne var? Bakış açısını ne yaptı? Oraya sabit tuttu veya reddetti.
Günümüze kadar yaşadı. Ressam mahiyetinde, o duyguyu yaşayabilmiş ki aktarabiliyor ki olmasaydı. Hiç mi güzel ressam yoktu? Ee.. vardı! Herkeste o özellik yok! Buradan bu çıkıyor.
 Hani bu resimde farklı kılanda ne! O biraz önce konuştuğumuz teknik becerileri yetenekleştiriyor; ruhunun gördüğünü aktarırken, hayal dünyası da devreye giriyor.
 Hayal dünyası da devreye girdiği zaman, ortaya böyle şeyler çıkmış oluyor.
O yüzden resimdeki en üst sınır bu. Dolayısıyla bu alandaki gerçek sanatçılar diyeyim. Elbette bu alanda iyi ressam olmaya çalışanlar var.
Ama bu alandaki gerçek sanatçılar, resim sanatında ki çalışmalarını yadsımasın! Ayrıca küçümsemesin kabullenir olmalı!
Ne olduğunu bilmeli! Zaten onlar; kendi sanatlarının da, fantastik sanatında abisi veya babası olduğunu da bilir.
Diğer alandaki diyelim ki gerçek ressamlarda aynı şekilde yadsımaz.
 İfade eder, hakkını teslim eder, baş göz eder bilirler. Aynı o şizofren tanımlar gibi, bilmeyen başka türlü yaklaşıyor.
Benim görmediğimi o görüyor, o hissediyor, aslında kendi yaşıyor.
Onlar başkasının duygusunu yaşamıyor ki; onlar kendi duygularını yaşadıkları için.
Hep pat diye anlar mı? Anlayamaz.
T.L Ya siz ressamlar sektör içinde büyük bir kaynak ve ilham teşkil ediyorsunuz insanların yaptıkları meselelerde, Özel ve büyük  bir katkı sağlarsınız. Gerek aile yaşamına olsun, gerek parasal yaşamına olsun. Bir resmin  bile çok özel bir yeri vardır! Ne kadar değerlisiniz!
P.K Mesela yaratıcılık! Ne yapıyorsun mesela? Kumaş sektörü, kullandığın çarşafında diyelim ki her yerini peçeteye yaydın, o gördüğün tekstilde de yaratıcılık var.  O işte! içinde gördüğün gibi,çiçeği ne yapıyor eğiyor, büküyor, yaprağını eziyor, farklı bir boyuta taşıyor.
 Onun içinde de sanat var.
Sanat eserini başka bir tasarım ile tamamlayarak, yapılan işin içine asıl estetik girdiğinde oluyor.
 Estetik nedir? Hani en kaba tabir ile 90- 60- 90 ‘ki estetik bütünündeki güzelliktir, estetik zerafettir.
 Çok zarif bir bayan görürsünüz, amanın bir konuşmaya başlar, argo dökülür dilinden aman Allah dersin kaçarsın estetiği yoktur.
T.L İçsel ve dışsal dünyanın bir bütün teşkil etmesi lazım.
P.K Evet elbette. Estetik o’dur hani öbür türlü düşününce, insanların hemen aklına şey gelir.
Hani böyle 90 -60- 90 veya operasyonel.
Yalnız bu değil ki o estetik değil. O yanıltmaca.
Bir bütünün güzelliği estetik sanat’ın her alanında da olmalı.
O zaten müzikte olmalı, resimde olmalı.
 Müzikte mesela sen bilirsin! Senin de alanın müzikte, bir sözsüz melodiyi dinlerken.
 Eğer o melodinin içine, dinleyici giriyorsa, sadece senin verdiğini değil, kendisinde olanı da orada bulduğu için giriyor.
Kendisinde olmayan bir şeyi sen süper bir şey de yapsan duygularla süslediğin eğer o kişide o donanım yeteri kadar onda yoksa giremez.
 Onun içine mümkün değil! Sözlü müziklerde de böyle kişi müziğin içindeki sözlerde eğer o günkü duygu hali aşk ise bir sevdiğini kaybetmişse veya canı yanmışsa şarkının sözlerine yönelir biliyor musun?
 Dinlerken melodiyi değil aslında sözleri dinler.
 Baştan aşağı müziği dinler ama sözlere takılır. Ama ruh hali çok içten dingin neşeli yani bu tür şeylerle o an şeyler değil olağan bir günü o zaman sözlü müziği dinler sözlü müzikler söylüyorum sözlere takılı kalmaz gerçekten müziğini dinler insanların ruh yapısı ile alakalı onun için değişkendir .
Değerlendirmeler belli başlı hani mecralara başvurulur.
 Fikir müziği % 100 sağlıklı bir şey değildir.
Onların fikirleri çünkü o anki değerlendirmesine bağlı tıpkı bu sınavlarda eğitimden geçip 2 saate mahkum olmaları gibi üniversite sınavlarına giriyorlar kaderlerini belirliyor o çocuk başarısız mı yoksa o çocuk başarılı mı değil ki aslında onun gibi Sanat’ta böyle bakanla o ikisinin arasındaki ilişkiye bağlı.
T.L Sanatçıya da buradan da ne kadar büyük görev düştüğü, bir bütün ile ilgilenmek gerektiği çıkıyor.
P.K Sanatçıların vericilerinin açık olması lazım o yüzden.
T.Y Uykular ya da benzeri şeyler.
P.K O birde o kişi kendisini bilmek zorunda.
T.L Evet.
P.K Yani ben mesela diyorum ki; aynaya baktığım zaman sadece saçımı gözümü düzelttiğim değil gözüm içine bakıp kendi yüreğimi görmem lazım.
 Eğer ben kendime ulaşamıyorsam Tayfun’a hiçbir zaman ulaşamayacağım demektir.
 Ya sen kendini tanıyamıyorsun, ulaşamıyorsun ki nasıl ulaşacaksın Tayfun’a? Mümkün değil?
 Ulaşamassın bir yere kadar gidersin geri dönersin ulaşamassın ki.
 Onun gibi ya sanatçılarında duygu dünyalarını çok iyi tanımaları beslemeleri kendi zafiyetlerini bilmeleri lazım.
 Artısını eksisini bilmesi lazım. Bilmeyen birisi ne yapacak ki? Bilmeden nasıl bilebilirsin ki? Başkasını bilemessin ki. Baştan ve onun durumunu muhafaza edeceksin koruyacaksın.
 Rolleri kendi oyununun içinde kendi elinde tutmayı başarman lazım.
 Başarmadığın zaman abuk sabuk durumlar çıkıyor ortaya.
 Ya ne yapıyor işte fazla eleştirel yaklaşımlar fazla dedikodular fazla şeyler başlıyor.
 Çünkü anlamaya çalışmaktan uzaklaşıyorsun.
 İnsanlardan ithamlar başlıyor.
 Bugün sanatın hani sıkça tanık olduğumuz durumu, bundan ibaret niye olduğu gibi kabul etmiyorsun. Onun gördüğün fazlası varsa al, kendi eksiğini fark et, onun gibi olma. Ama kendi eksiğini fark et, eksiği varsa kendi eksiğindeki fazlandaki şey törpüle, düzelt, bunu yapmıyorlar.
Tam tersi yahu önce dimi kişi kendine bir baksın, ondan sonra kişi başkalarından bir şeyler öğrenmeye gayret etsin, ona da öğrenmek diyorum fazla böyle yerden yere vurmak, hiç öyle bir şey yapmaz ki bir şeyi alçaltmaz kendine yapar aslında böyle bir handikap’ ı var.
T.L Ne kadar olumsuz ifadelerle yüklüyüz ve bunları yansıtan bireyiz
P.K  Öyle mi?
T.L İşte ne yapacağız? Dünyadaki farklı enerji boyutları birbirleri ile çarpışma ve çatışma halindeler.
P.K İşte mesela korumada ne yapıyorsun tayfun? Mümkün olduğunca kendi enerjine yakın insanlarla bir araya gelirsin.
Dün mesela Yaşar bey ile sohbetimiz oldu. Dedi ki..  O şeyler vardır böyle bizim görmediğimiz gözle görülmeyen bağlar var, enerjiler var kişilerin birbiri ile kurduğu dünya hani algına düşen tanı tanıma kişilerle kurduğun bağlar var.
Etrafındaki o bulunduğun ortamlarda ve o insanlarda bulduğun negatifler sende harici boyuttaki insanlarda varsa bir süre sonra onlar seni yutuyor.
Seni senlikten çıkartıyor ama sana benzer seni besleyecek şeyler varsa; mümkün olduğunca etrafımda onları tutmak isterim ki, eksiltmesin beni arttırsın.
 Yani şey diyorum ya, kimyam bozuldu fazla kalamıyorum diye. Mümkün olduğunca çevremi öyle tutmaya çalışıyorum. Onun için kısa kalır ya da o tür insanlarla biraz daha derinleşmek isterim.
 Çünkü bana daha çok faydası var. Yani onları köprü kurup besliyorsun kendinde olanı da açığa çıkartıyor. Aynı zamanda sohbet ediyoruz neden böyle sohbet ediyoruz birbirimizi açığa çıkardık işte.
T.L Evet.
P.K Onun gibi güzel olanda bu.
T.L Harika şeyler ya.
P.K Ama çok farklı boyutlarda olsaydık hiç sanmıyordum ki böyle birbirimizle oturalım sohbet edelim.
 Etmezdik! Yani, farklı boyutlardayız nasıl o kanallar kurulsun, o yollar birbiriyle birleşsin ki yani hepimizin böyle bir özelliği var.
Böyle görünmeyen iskeleleri var o iskeleler geldi buluştu güzel olan bu.
T.L Doğru İnsanlara yansıtılması bununla ilgili projeler yapılması.
 Katkı sağlaması, işlem malzemeler yapılması.
P.K Evet.
T.L Ne kadar özel olur.
P.K Çok.
T.L Standart yaşayan.
P.K  İşte, o insanların o bilince o şeye ulaşması lazım. Yani her zaman onun gözle görülmeyen şeyi kabul etmek zor olur.
Mesela şeylerde orada yazdım ki diyorum ki; ya kalbimiz var gözümle şu an görüyor muyum?
 Sadece biliyorum ki kalbim var! Kalbimin çarpışını ritmini ben hissedebiliyor muyum? Nabzımı tutarsam hissederim bir alete bağlanırsam görürüm.
Heyecanlandığımdaki ritim ile uyurken ki ritim aynı mı? Değil!
Yaşayan her şey de kendi içinde zaten bir ritmi var.
Kalbi var diyorum, işte kalpten kalbe yolculuk önemli olan, o ritmi hissetmek.
T.L Evet. Bazen belli bir süreç sonra bu dünya üzerindeki sistem insanlarını ve o akışları fark etmeye başlıyorsunuz.
P.K Hepsi aşama, aşama. Yol aldıkça, yol aldıkça.
T.L Evet bir hesap kapanmadan, diğer hesap açılmıyor.
P.K Değil mi ?
T.L Sırası gelen oluyor.
P.K Doğru.
T.L Ama sonrasında hissedebiliyorsunuz.
P.K Doğru.
T.L İnsanların söylediklerini sonradan düşünüp, siz kendi içinizde de karar verebiliyorsunuz.
P.K (T.L)  Sanatçıların en özel hissediş yolu.(Senkronize ifade ile aynı anda söyledik)
P.K Doğru. O bambaşka bir dünya.
Yaşar Kaba : (Bilgisayar’a yöneliriz.) Aa kapat, kapat şöyle yap. Seninle ilgili bir şey yok orada hepsini kapatabilirsin.
P.K Sende benim gibi pencere açarak okuyorsun, bende böyle yapıyorum kontrol tuşu ile yan yana pencereleri açıyoruz ya.
T.L Öyle güzel teknikler var ki. Benim böyle danışanlarım, öğrencilerim, arkadaşlarım var. Klavye üzerinden olsun, birde menü üzerinden olsun, çok hızlı ve özel teknikleri kullanıyorlar. Onları öğrenmek bilgisayar ile, hemen tık tık tık.Hemen kontrol tuşuyla hamle yapıyor olmak.
Yaşar Kaba :Tam bilmiyoruz, her tuşun bir hüneri var.
T.L Evet ya çok ilginç, pencereler açılıyor Extra menüleri büyültüyorsunuz, küçültüyorsunuz, bilgisayar ilginç bir şey, Facebook ‘un filmi vardı biliyorsunuz! Kimdi? Mark Zuckerberg
P.K Kurucularından.
T.L Kurucularından, evet o ekibi kurarken bir şekilde mesleğinde yetenekli ve aktif olan kişileri, ilk başta hanesine almış (şirkete) ,mesela bakın ne yaptırıyor .
Çocuk kendi içinde , çok inanılmaz yüksek derecede ,hızlı aktif kullanıma sahip. Ona bakın ne yaptırıyorlar ?Partide bir şişe kadar likör veya votka içirip. İç bakalım üzerine bu işi yapabiliyor musun ?
 O alkolik hareketle, bünyeyle,  o işlemi yapabiliyor musun?
Öyle bir yarış yaptırıyor hepsine. Tabi o haldeyken bile hızlı şekilde hareket edebiliyor. Öyle çılgın denemeleri oluyor Amerika’da insanların.
Yaşar Kaba :Refleksini her şartta kullanabilen kişi
T.L Sanırım Boğaziçi veya ODTÜ’de sizi etkileyen müziklerin üzerine siz konuşma yapabiliyor musunuz?
Metinler okuyabiliyor musunuz?
İlişki kurabiliyor musunuz?
İletişim kurabiliyor musunuz?
Bu kontrol ediliyordu.
Bu konular konuşuluyordu, müzik hemen kolonlarla veriliyor etkileyen müzikler duygusal durumda’da siz hareket mekanizmanızı işletebiliyor musunuz?
Öyle denemeler oluyordu bir sürü insanlar üzerinde.
P.K Bilmediğimiz daha neler neler var.
Yaşar Kaba : Televizyonu, telefonu kitaplardan tanıyan nesiliz biz.
Siz şanslısınız ya ondan sonra gel bugünkü bilgi çağına bizim üstümüzden şimdiki çocuklar
bilgisayarla hayata başlıyor.
P.K Öyle
T.L  Çocuk şey yapıyor mesela, ilk I-Pad’lar çıktığında çocuk kağıt parçası veriyorlar.
 Kağıt parçasını büyültmeye veya küçültmeye çalışıyor.
 Sonra sinirlenip yırtıyor ve atıyor herşey’i.
 Hatta bakın ne hatırladım. Sarıyer’de markette görmüştüm  cep telefonları ilk piyasaya sürüldüğünde bilgisayarlar dokunmatik ekrana ilk daha geldiğinde çocuk açılır kapanır kapıyı elleriyle dokunarak açmaya çalışıyor,sürterek.
Öyle kargaşalar oldu ya. insanlar şaşırdılar bende zaten ekranı böyle parmağımla iterek açmaya çalışıyordum.

P.K Ya doğru Nereden? Nereye? ilk Bilgisayarlar kurulduğunda. Masaüstü oğlum diyor baksana! Masa üstüne (anne masaüstüne bakıyor ya pencereyi aç anne gidiyor odanın penceresini açıyor) kendim yaşadım gözümle tanık oldum.
 Ayşecan’ın kızımın yani. Ayşecan’ın dedesi cep telefonu çıkıyor ya artık kullanımını öğrenmeye çalışıyor.
 Ayşecan’da gösteriyor gençler büyüklerini çabuk anlayabildiğini bildiğini sanıyorlar.
Kullanmadığı bir şeyi nasıl bilsin.
Her şey yabancı ona dedecim diyor;
Şimdi şu tuşa bas diyor, dedecim diyor;
 Şimdi diyor ki oradaki tuşa bas .
Bak sana diyor ki; dur bakim ne diyor ; J
 ya hoş geldin diye birşey vardı ya.
 Ekran açılınca bi şimdi söyle.
Onu diyor.
 Bak açılacak dede o söylediğini.
Algılamıyor dede
 Diyor buraya.
Hoş geldin hoş geldin..
 sende hoş geldin diyerek karşılık veriyor.

 Daha akıllı telefonlar çıkmamıştır. Ama bu konu uzun süre Ayşecan’ la espri konusu oldu.
 Kızım dedim yapma dedim. Yani bak adam bu kadarını başarıyor işte kuşak kuşaktır yani teknoloji onun adı. Doğan algısı başka ,sonradan gören söylem başka.
Yaşar Kaba : Farklı.
P.K Farklı yani yaşadık. Yani hakikaten yaşanıyor. Evet paylaşımımızı da yaptık .Gören beni bak hemen takip ediyor, paylaşır paylaşmaz paylaşımlarıma bakıyor.
T.L Ama inanılmaz bir hız var, cep telefonu ve iletişimde cep telefonu zaten tıkır tıkır.
 Ben geçen seneki ve ondan önceki maaşımın yarısını, sadece cep telefonum sayesinde kazandım.
P.K Tabi canım doğru.
T.L Kazandığım bütçenin sadece yarısını cep telefonunu baktım.
 Bu cep telefonuyla nereden nereye girebiliyorum?
Kimle nasıl iletişim kurabiliyorum? ne yapabilirim ?
P.K Şimdi ne güzel, yaygın.
T.L iletişim ilişkilerim buluşmalarım eğitimlerim hepsini hallediyorsunuz.
P.K Öğrenemedim daha hala.
T.L Ben şimdi birde hızlı kullanmaya başladım. Bunda klavye var, teknik şöyle; tek hamle ile kelime yazıyor swift key.
 Tayfun kelimesini mesela yazıyorsunuz,Bakın ! Çok hızlı yazmaya başladınız, sonra parmak ile yolunuzu çizer gibi.
Nasıl iletişimler kuruyordum,taşıtlarda böyle tıkır tıkır tıkır tıkır bunu birde şöyle yapıyorlar.
Kızları görüyorum, cadde bostanda inanılmaz hızlılar, tek hamle , arkadaşım vardı. Bankacıydı ben söz yazıyorum arşiv biriktiriyorum.
Arkadaşım tek bir hamlede klavye yazardı. Bankacı olduğu için böyle yazabiliyordu. Bütün bir cümleyi yazardı bir hamlede 10 parmak. Tek hamle, şöyle küçücük bir dokunuşla.
P.K Doğru doğru.
Yaşar Kaba : Yeni nesli eleştriyorlar, biz daha bir pencere takip edemiyorken çocuk bana bir yandan cevap veriyor bi yandan da 6 tane pencereye yanıt yetiştiriyor.
T.L Birçok işi birlikte yapıyor.  Önemli klüplerin etkinliğinde, el yazısıyla belgeler önlerine gelir. yazarlar ,çizerler, ama yeni neslin tamamen cep telefonuyla toplantılarını yaptığı, imzalarını attığı görüşmelerini tek bir c“PERİHAN KOCA ROPÖRTAJ”
Sevgili Ressam Perihan Koca ile birlikte yaptığımız bu ropörtaj günü bizler için zenginlik doluydu , hem sohbet hem konuşma tadında olan bu ropörtaj sonrası ise Haydarpaşa garında kitap fuarında olan Sanatçı dost sohpetleri ise tad kattı,
İyi ki Sanat var.

Bilmeden bilmek, ne bildiğimi ben bilmiyorum. Baktığım zaman görebiliyorum.
“Görünmeyen görünür ,olmayan göz çıkarır”
Yani onları köprü kurup besliyorsun kendinde olanı da açığa çıkartıyor.



P.K Müzik aletlerimi gördün mü?         
T.L Evet. Ud’unuzu gördüm.
P.K Daha var.
T.L Evet.
P.K Elektro gitar var.
T.L Vay…
P.K Klasik gitar var, onlar da kızı’mın. Evet, içeride bağlamamız var.
T.L Harikasınız. Sizinle tanışmak. Bu eserlerin, kitapların, resimlerin, enstrümanların içinde olmak harika bir şey.
P.K Burada öyle bir dostum var, böyle bir arkadaşım var.
T.L Çok güzel.
P.K Zaman içinde tanıyacaksınız, o dostluk benim için esastır. O sanatın güzelliği, mesela geçtin yolun düştü bir şey oldu.
T.L Evet. Ne kadar özel.
P.K Evet. Perihan ablam’ a bir şey sorayım, bir sorayım. Ya da karşılaşmalar oluyor bazen.
T.L Evet.
P.K Hüsnü hoca’ nın ( Hüsnü Üstün) kulakları çınlasın. O çok der ya; Perihan bak şimdi, nasıl vesile oldun. Tanıştık..
T.L Evet.
P.K Karşılaştın bir şey oldu. Onun için her zaman !! Sanat’ta çoğalmak diyorum!
T.L Ne kadar haklısınız.
P.K Onun için! Bunun duygusu bir başka.
T.L Hep beraber söylüyorlar. İşin durumu neticesiyle; insan zaman zaman çelişkili düşüncelerle karşılaşır. Birlik, Beraberlik, Kardeşlik, Hoşgörü, Sevgi, Saygı.
P.K Hiç olmaz.
T.L Kopmamak.
Hatta konuşurlar. Ama her şey’ in ne kadar lafta kaldığını görürüm.
Yalnız; Dostluk, Sevgi, Saygı, Hoşgörü, Birlik, Beraberlik duygusu’ nu; İnsan’ ın benimseyebilmesi ve bunu taşıyabilmesi ne kadar değer gören bir durumdur.
Ayrıca bunu yürütebilmesi için gerekli olan uğraşları ayrı tabi ki…
P.K Peki uygulamasına ne demeli?
T.L Bunu uygulayabilmesi için gerçekten bir uğraş gerekiyor,
Bunu hayatımda hep gördüm. Telefon görüşmeleri, randevuları, iletişimi, söylediğin sözün arkasında durma, takip edip neticelendirme.
P.K Takip edip arkasında durması. Daha dün konuştuk değil mi ? (Sevgili Yaşar Sütçü’ ye bakılır ve hafif bir gülümseme ile söylenir)
T.L Birden fazla sorumluluk gerekiyor. İnsan olunca işin içinden çıkmak daha bir zorlaşıyor. Hatta çıkamıyor. Bazen çok zor. Bazılarımız için ise her zaman!!
Kolaylıkla olması dileği ile…
P.K Daha dün hatta birde bugün. Bak ne söylemek ister! Hüsnü hoca’ nın selamları var, İşte dün aradı. Yaşar bey ile konuştuk. İşte bu müzik camiasında müzikten soğumam ama insanlardan soğudum. Ben bu yıl içinde belki koro çalışmasına; belki giderim; belki hiç gitmem. Artık bırakabilirim sıkıldım artık dedim. Yani bu kadar! Ne kadar üzücü ki anlaşmalı mı insanlar? Sürekli yanar döner; sürekli olarak ,yüze başka, arkadan başka.
T.L Evet
P.K Farklı yuvalanmalar var yani.
T.L Evet işte! İletişimler de, ilişkiler de çok dengeli ve hassas olmak gerektiğini, yaşım geçtikçe daha da anlamaya, kavramaya, benimsemeye başladım. Çok dikkate değer bir şey.
P.K Çok.
T.L Kime ne söylüyorsunuz? Kime ne hissettiriyorsunuz? Söylediğin tarafta; karşı taraf nasıl algılıyor. Bunların hepsini öğrenmek gerekiyor.
Ayrıca anlamanız ve uygulamanız.
P.K Bunları nasıl algılıyor? Nasıl yansıtıyor? Nereye ulaştırmış?
T.L Beklentiler neler? Çok özel şey bunlar.
P.K Çok.





T.L Yani durumu gereği, çok hassas konular.
P.K Müthiş! Müthiş! Müthiş! Yani.
T.L Verdiğiniz selamın bile ne kadar büyük manası olurken. (Fala bakılır).Burada da bana bir adam çıktı.
P.K Aa… faldan anlıyor musun?
T,L Faldan anlıyorum. Sanat’tır o görsellerde sonuçta izlenip algı yaratılabiliyor.(Güleriz)
P.K Bilsem kapatırdım. Gene kapatırım. Hadi kurtardın (Gülüşmeler)
Yaşar Kaba : Bir şey demiyorum. Şimdi bak geldi! Aramaya gerek yok.
P.K Ud dersi için Hüsnü Üstün hoca teşvik etti.
T.L Bana kızımın ailesinden miras kalmıştı. Halası rahmetli olunca udu bana verdiler.
T.L Çok güzel.
P.K Geçen gün kaybettik Ayşe Can’ın halasını.
O da” Üsküdar musiki Cemiyeti’ne” giderdi. Şiir yazıyor. Bana emanet ettiler, şiirlerinin hepsi bendedir. Gerçek söylüyorum! Şiirleri var! İleride düzenleyeceğim.
İşte! Hüsnü hoca ben ders veririm dedi. Sanırım bir ders falan verdi. Bir türlü olmadı.
Ondan sonra; zaman geçti niyetiyle; o oldu, bu oldu; baktık yarım kaldı.
Ders verirken başkasına da gitmemi istemedi. Biliyorsun! O konuda başkasına da gidemedim, yarım kaldı işte! Müzik çalışmalarıma Tezcan’ın(Tezcan Feyyaz Günday) orada başladım.
O da işte; çalışmaydı, oydu, buydu derken, pek verimli geçmedi.
Belki onun dışında, farklı bir çalışmaya giderim. Bağlamaya da eş zamanlı başlamıştım. Hüsnü bey, öyle dediğinde bağlamayı da bıraktım zaten. Gitmiyordu! Zaman yetmiyordu! Yarım kalan ukdelerim onlar.
T.L Ah! Evet benim bir duyumum aklıma gelmişken söylemek isterim.
Benim duyumuma; hayalime, duyguma, düşünceme, bilgime, hep bu halde; fikrime gelirler.
Ayrıca da yapmak istediklerim gelir. Bunlar hiç durmak bilmez. Onu yapayım! Perihan Hanım’a röportaj yapsak, işte yaşar bey ile bu proje de yer alsak, hep gelir bu düşünce akışı.
Bunlar olsun veya olmasın ben hep yazmaktayım. Ayrıca da hayal yazılarım vardır; onları Tıkır tıkır yazarım, bir gün gelir ki; Özel gerçeklikler ve öncelikler haricinde, hemen bakarım yazdıklarıma yani oraya;(Not defteri gösterilir)en önce hangisi yapılması gerekiyor! Tık yaparım.
P.K Tabi. Çok güzel
T.L Beni sonsuz ve yalnız bir düşünce; geceleri uyandırıyor “Fikret Kızılok’un” söylediği gibi gecelerim uyandırır beni diyor ya !!
P.K Çok Güzel.
T.L Hayallerimden uyandıran sözler.
P.K Çok güzel.
T.L Hemen uyandırır beni. Gecelere yazarım onu ben.
P.K Gerçek üretenler zaten geceden. Ben kendimden bilirim. Gece kuşu işte, yarasa.
T.L Evet.
P.K Gece işte, gece.
T.L Çok hızlı girdi düşünceler. İnanılmaz! Hızlı bir akış ile giriyor, sürüyor, gidiyor.
P.K Şimdi en çok kendinle yalnız kalıyorsun baş başa ’sın.
T.L Ya o zaman; siz bunu sormak istiyor iken;
Ben ilk sorumu sorarım.
T.L Gecelerin Dünyası ile sizin resimlerinizin ilişkisi nedir?
P.K Geceleri kendinle baş başa kalmış olup ayrıca da kendimle baş başa kaldığımda. İçsel yolculuğumu seyahate çıkıyorum ama ; kendi kontrolüm dışında olan bir şey kendiliğinden açılan bir yol ve yine o yolda karşılaştığım renkler, figürler ve her neyse resimlere de yansıyan o. Kurgusuz, plansız, programsız ortaya çıkar. Resimlerim de öyle şiirde de öyle.
T.L Sanatçılar için en verimli alanlar, yani siz sanatçılar için geceler olmalı değil mi?
P.K Bütün doğuşları gece yaşıyorum, gündüz çok nadir. Şiir de doğuş yaşayabiliyorum. Sabah kalktığımda, kahvemi içtim arınmışlık bir yandan, telefonla kimseyle temasım yok ve o gecenin şekli devam ediyor. Sükunet ’ i bazen, sabahları ise şiir de doğuş yaşayabiliyorum, asıl doğuşlarım geceleri oluyor.
T.L Perihan hocam; İlham aldığınız dışarıdaki kaynaklar nelerdir?
P.K İlham olarak... Böyle öykündüğüm ve böyle aldığım diyemeyeceğim; Açıkçası hani öyle tespit ettiğim bir şey yok, çünkü onlar tamamen gün içinde, yaşadıkça süzülüp gelen haller, hani içeride falan farkına vararak veya varmadan süzülüp birikiyor. Hani diyorum ki sandığım da birikiyor, sandıkta biriken şey, Hani gece yol bulup çıkıyorsa. İşte tamda o çıkıyor zaten.
T.L Yani beslendiğiniz alanlar aslında nelerdir?
P.K Gözümün gördüğü.
T.L Gözünüzün gördüğü mü?
P.K Benim için ruhumun dokunduğu, ama farkına vararak ama farkına varmadan olan her şey.
T.L Gündüzler ile ilişkiniz nasıldır?
P.K Gündüzler ile ilişkim, insan içine çıkmayı da çok seviyorum tabi ki, Her şeyi insanları, doğayı.
İnsan içine çıktığım zaman aralarında mümkün olduğunca kısa kalmayı seviyorum, uzun kalamıyorum nedeni ise beni yoruyor.
T.L Ne yoruyor?
Çünkü onların hislerini, kederlerini, sevinçlerini, kısaca her şeyini görüp yaşayabiliyorum.
T.L Yakından da hissediyorsunuz tabi.
P.K Hissediyorum bu da beni yoruyor tabi. Kendim yaşamış kadar beslediği kadar da yoruyor.
T.L Zaten resimlerinizin içeriğine bakıldığında da doğa ile olan iç içe olmak kavramı, keskin hatlarla belirgin bir şekilde hatta ve hatta çarpıcı bir şekilde belli.
P.K İç içe zaten hepsi.
T.L Peki bu çarpıcılığı bilerek mi kullanıyorsunuz?
P.K O benim elimde değil.
T.L Keskin ve çarpıcı olanı ön plana atıyorsunuz.
Kadın objesinin ve çıplaklığının seçim’ i ve bir Şahin’in belirginliği.
T.L Karmaşık olan lacivert ve siyah rengin bulanıklığı. Bunlar nasıl çıkıyor?
P.K Hiç bilmiyorum. Planlamadan çıkıyor. Onlar bile kendiliğinden. Hani o renkler, kendiliğinden bir araya geliyor, figürler, o dokunuşlar, hepsi kendiliğinden geliyor. Mesela ertesi gün olduğun da, şurada bir doğuş var burada ise ayrıca bir doğuş.
Bu resimde ne yapıyorum? Gündüzleri çalışma sistemim de ise gece doğdu yattım, gündüz kalktım. Bakıyorum ne yapmışım? Ve ben resme ne diyorum? Bir böyle bakıyorum birde böyle bakıyorum.
T.L Bütün açıları kontrol ediyorsunuz. İşte tam da böyle kontrol ediyorsunuz.(Resimler gösterilir)
P.K Nedir? Diyorum. Orada olan şey nedir? Bana ne anlattı? Hani nasıl doğduğun? Bebeğe doğmadan değil ama doğduktan sonra bütünleştiriyorsun ya onun gibi.
Gündüz sadece işçiliğini yapıyorum sonrasında ise ince eliyorum. İşçiliğine bakıyorum, nedir o ya burada adam var ama adamın bacağının böyle olması lazım adamdır bu işte işçilik.
T.L Evet tabi, Perihan hocam.
P.K Gündüz işçilik yapıyorum veya yazı yazıyorum. Ertesi gün imla hatalarına falan bakarsın hani işçiliğini yaparsın. Resimlerim de de öyle şiirlerim de de. Öyledir, gündüz işçiliğini yaparım gündüz ile ilişkimdir o. Gece o doğuşta ise emek kısmını yaparım.

T.L Hangi duygular sizin için ön plandadır? İnsani duygulardan bahsedersek; resmimizi yaparken sevinç, öfke, mutluluk, keyif, haz gibi duygular var mıdır?
P.K Mutluluklar alt yapıdadır; hani gizli olan, bir kere o sandıkta sevinç ve sevgi olmalı. Sevgisizlik içeren hiçbir şey bana göre değil! Birincisi sevgi olacak! Fakat bu duyguları çabuk tetikleyip açığa çıkaran şey daha çok hüzündür, hiç tanımadığım sokakta ki bir insanın kirpiğinde gördüğüm hüzün gözüyle bile sesiyle bile kendi bile farkında değil hüzün hele hele kendim yaşamışsam zaten.
T.L Hayatın İstanbul’un hangi semtleri bu konuda sizi zengin eder?
P.K İnsan faktörünün olduğu her yerde her şey var. Semt olarak inan hiç bilmiyorum insanın olduğu her yerde çünkü ;insanlar gittiği yeri burası ile gidiyor burası ile geliyor.
T.L Kalbiyle ve zihniyle gidiyor.
P.K Evet, Dolayısıyla gittiği her yerde o enerjiyi hissedebiliyorsun.
T.L Bize hem Perihan Koca’dan hem de Ressam Perihan Koca’dan bahsedebilir misiniz? Sizce ikisinin ayrımı nedir?
P.K İkisinin birleştiği önemli unsur aynı aslında. İnsan esaslı yaratanı seviyorum. Yaratanın yarattığı her şeyi çok seviyorum. Yeter ki onları görebilmeyi, hissedebilme yeteneğim olsun, Perihan bu hislerle yoğrulmuş birisi. Ressam olan “Perihan” ise onları icraya dönüştüren birisi. Aralarındaki tek fark sadece bu, biri hissiyat biri uyguluyor icraata dönüştürüyor.
T.L Birçok kimliği, kişiliği de artık bir arada tutuyorsunuz. Bu arada bu konusu aklıma gelmişken sormak isterim. Şimdi bu gibi durumlarda genç sanatçılar psikolojisini nasıl korumalı?  Çünkü  üretken’ lik içinde, birçok kimliği kişiliği içerisinde barındıracak  ayrıca birçok duyguyu da hüzün’ ü ve sevgiyi de içerisinde tutacak. Nasıl olmalı?
P.K Doğru.
T.L Bunu dengelemek için sizce ne yapmalılar?
P.K Kendileri gibi olmalılar. İkincisi eğilip bükülmeliler. Kendi duygusuna sahip çıkmalılar. Eğer ki sanatçı yaptığı sanat alanı müzik , resim , edebiyat ve adı her neyse hangi ne alan olursa olsun, o anda hüzünlü birisiyse hüznüne sahip çıkmalı,  O an ayıp oluyor; bana ne diyecekler?  Bana böyle diyecekler yok böyle, Sahip çıkacak onu işleyecek arkasında duracak. Hiç bir zaman hiç bir şey karşısında en yücesinden en yenisine varıncaya kadar hiç bir sanatçı hiç bir sanatçı karşısında eğilmez, Saygı duyar haddimizi biliriz, eğilmemesi lazım ki ,kendi kimliğini kemikleşinceye kadar güzel oluştursun, bugün bir yere eğilir yarın daha büyük bir yere eğilmesi gerekir. Gerek yok tamah etmemesi lazım!
T.L Çok güzel. İcra ettiğiniz kaç resim vardır hocam?
P.K Resim adedi olarak inan bakmıyorum! Deftere bakmam lazım oda 70-80 civarı olması gerekiyor.
T.L Sanat yaşamınız kaç sene oldu? Tabi sizi araştırmak isteyen, bilmek isteyen birileri vardır elbet.
P.K  Çok eski değil! Sanat yaşamımı toplasan 4 yıl aşağı yukarı falan var, onun öncesini de reddetmiyorum tabi ki. Hepimizin bir ölçüsüdür, İlkokul, ortaokul yaşamında ben şiir yazıyordum. Şiirlerim aslında daha eskidir, Zaman zaman duraklama dönemlerine girmişliğim var. Ama gün ışığına edebiyat dönemine çıkartmışlığım var. Günlük yaşam eş dost’ a çıkarmam. Kaç yılların’ daydı ? 90- 99 sanırım bir dergide makale şiirlerimi gün ışığına çıkarttım 2 dergi sonra geri çektim. Yok dedim bana göre değil ara ara gün ışığına çıkarmışlığım var. Ben çalışma dönemi geçirdim oradan emekli oldum. Kamu sektöründen işte o dönemde de kitap evleri resim galerileri, onlar benim alanımdı zaten, gezi alanımdı alt yapıyı beslediğim biriktirdiğim icraya dönüştürdüğüm 4 yıl.
T.L Şimdi ayrıca şiirle enstrümanlarla , müzikle ilgileniyorsunuz  değil mi ?
P.K Evet.
T.L Tabi bir çok sanat çevrenizde var müzisyen çevrenizde var değil mi ?
P.K Var evet.
T.L Besleniyorsunuz. Haliyle ilişkiler iletişimler içerisindesiniz doğru mu ?
P.K Onlarda da Tayfun inan haliyle seçici olmak gerekiyor değil mi ? Yani kimyamı bozuyor, mesela çok laf, çok dedikodu daha demin senin tanımladığın tanıklıklar, Kesinlikle onlar benim kimyamı bozuyor. Önce sanat konuşulmalı, önce sanat konuşulsun ki; sanat estetiği ile insanlar birbirinin ruhuna dokunsun.
Estetik olsun ve o estetik yok olmasın.
T.L Tabi bu sizin hassasiyetiniz. Tabir eğer caiz ise bu derin düşünüşünüze haliyle hassasiyet inse ayrıntıları gözlemleyişiniz, yıpranmalara haliyle sebebiyet verir.
P.K Çok, tabi.
T.L Bunun da korumanın yöntemini haliyle söylediniz.
Günlük yaşamınızda stabil neler yapıyorsunuz ? Film izlemek, tiyatroya gitmek, benzeri şeyler?
P.K Günlük yaşamımda çok uzun bir boşluk kalmıyor. Ama sevdiğim şeyler mesela beste denemeleri yapıyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Bahsettiğimiz gibi makaleler, hani böyle ne denir? Garip gelecek ama sana; gece doğuş olur gündüzleri de diyelim bir yere gittim; iki saat uzak kaldım, Şiirlerimin gözlerine böyle dokunurum onları öperim. Hepsini baştan aşağı, o an sıra hangisindeyse onu okurum. Gündüzleri faaliyetlerim, veya mümkün olduğu kadar dostların faaliyetleri var diyelim. Yanlarında olmaya çalışıyorum yardımcı olmaya spora çok eskisi kadar vakit ayıramıyorum. Bir dönem spora gittim ,tenis çok severdim ,bisiklet çok severdim, birde Latin danslarına da çok giderdim. Bir süredir onlara maalesef zaman ayıramıyorum.
T.L Sergileriniz olacak mı? Ya da bunun gibi bir etkinlikleriniz var mı işte bu şubatta solo sergim vardı; bitti, iki karma sergi arka arkaya oldu, iki gün önce de karma sergim bitti, artık yaz dönemine girdik.
T.L Haziran , Mayıs?
P.K Mayıs ayında finali yapmış olduk. Bu yıl sonuna doğru tekrardan bir kişisel sergim olacağına emin değilim açıkçası, yani normalde bir tane olması daha oturaklı.
T.L Peki kendinizi inzivaya çekecek misiniz?
 P.K Çekeceğim bekliyorum. Bu haziran’ın ilk haftasından sonra. İnziva; tatile gitme şeklinde değildir. O tamamen kendimle baş başa kalıştır.
T.L Evet kendinizle tamamen baş başa…
P.K Mümkün olduğunca görüşmeleri azaltıp, o yolculuğuma artık çıkmak istiyorum!
T.L Sizin verimli olduğunuz dönemler ne zamandır? Hangi mevsimdir?
P.K Mevsim çok büyük etken değil.
T.L Gün sene zaman ya da benzeri şeyler.
P.K Hiç birisi etken değil! Sadece geceleri evet !
T.L Aa.
P.K Mevsim yok! Geceleri mevsimi, kendi içimde yaşıyorum.
T.L Çalışmalarınızı yaparken, müzik dinleyerek verim alıyor musunuz?
P.K Hayır.
T.L Tamamen yalnız, tamamen doğal.
P.K Çalışırken hatta onu abartalım, iğne düşse iğnenin sesini duyarsın. O kadar stabil bir ses. Sessizlik vardır. Çünkü bağlantı kuruyor gibi çalışıyorum.
T.L Çok güzel, harikasınız .
P.K Öyleyim!  Bende mevsimlerin onun için bir anlamı yoktur. Farkındalığım yoktur. Farkına varmadan varsa bilemem! Ama zaten içimde, bende 4 mevsimi yaşamış olurum, kendi kendime icat ediyorum, 5.mevsimimi kuruyorum 5.mevsimim benim; o içinde yaşadığım 4 mevsim diyelim, bu yolculuktaki ortaya konan şeyler ve o karşılaştıklarım, benim 5.mevsimim aslında! 5.mevsimimi yaratmış oluyorum.
T.L Hani böyle ruhani boyutta veya maneviyat boyutunda, sanki bir görev biçimi gibi düşündüğünüz oldu mu?
P.K  Evet mistik boyut’ ta onu yaratan herkese yaradan veriyor. Bana da böyle bir vazife bahşetmiş. Yeter ki onun ; o sanatının dışında beni almasın. Benim üzerimden donatılarını almasın.
 Bana verdiği bu vazifeyi, çalışarak yerine getirebileyim. Bu da hizmet çünkü.
Herhalde mümkün olduğunca onun yaptığını iyi muhafaza edip; üstüne eklemeye çalışarak çoğalmam lazım.
T.L Eğitim veriyor musunuz?
P.K Eğitim çok kısa bir dönem verdim. İçinde üniversite öğrencileri yeğenim de vardı, buradaydı fakat benim ev atölye oldukça çok verimli olmuyor. Geçen yıldı galiba, çok kısa bir dönem evde hocayla birlikte. Erol hoca’nın atölyesinde ders verdik.
T.L Erol hoca kimdi Perihan hanım?
P.K “Erol Deneç”. Fantastik resim alanında sadece ülkemiz değil dünyanın önde gelen sanatçılarından birisidir. Ona da gideriz bir gün beraber.
T.L Evet. Tabi ki
P.K İstersen gideriz. Hem salacakta evi var. Hem de moda da atölyesi var ayarlarız bir gün. Haberleşiriz.
T.L Erol bey? (Hatırlamaya çalışıyoruz )
P.K Saçları beyaz olan. Muhakkak bilirsin.
T.L Üsküdar salacaktı sanırım.
P.K Evet , evet Üsküdar salacak.
T.L Kız kulesinin yukarısı, sanırım evine gittik.
P.K Tamam tanıyorsun.
T.L Bıyıklar beyaz, saçlar beyaz, keman çalıyor.
P.K Keman çalıyor evet.
T.L Uğur bey tamam (Hatırlanır, Uğur Cuci hoca vesilesi ile olduğu)
P.K Evet,evet gittim.
P.K Onunla biz mesela “Türk sanatçılar” diye bir grup kurduk. O sayfada hani oda yönetmen. Çalışmalarını ben yürütmüş oluyorum. Yürüttüğümüz bu alandaki sanat çalışmalarına, birde böyle hizmetimiz var.
T.L Çok harika uğraşlar.
P.K Kitap paylaşımı, kitap çıkartmaya başlayacağız.
T.L Ne kadar değerli.
P.K Hani grup, birlik, beraberlik dedik ya! O duyguyla, o ruhla. Amaç önce Sanat’a hizmet sonra sanatçıları bir araya getirmek. İyileri ile ilham verip içlerinde ki geridekilere biraz örnek teşkil etsin diye.
T.L Dünya Sanatçıları ile ilgili ne söylersiniz?
Resim sanatçıları ile ilgili sizi etkileyen ayrıca heyecan duyduğunuz kişiler kimler?
P.K  “Salvador Dali” diğeri de “Gustav Klimt” . Resmini müzede görmüştüm. Onun beni tetikleyen ve o ilk kıvılcımı çakan bir resmi var. Hakikaten çok önde gelen sanatçılar var. Bakıp ta şunun gibi yapabilsem dediğim değil! Bendeki duygu sadece o güzelliği görmek, gördüğünde kendim yapmış kadar mutlu olurum. Heyecan hissederim. Hissetme dediğim öykünme gibi bir şey. Nasıl benim adım farklı , tenim farklı ,kendi tenimde kendi acımı farklı hissediyorsam; başkalarının acısının sadece olabilirliğini hissedebilirim. Duygusunu bilebilirim ama gerçeği kendisi hissediyor. Benimde sanatım da kendime göre bir tavrım var. Üslubum var dolayısıyla diğer geri kalanın hepsini görüp takdir edebilirim. Ama onun da böyle falan deyip içimden duygusu geçmez.
Ben zaten mükemmelim.
T.L Çocukluğunuzdan biraz bahsedebilir miyiz ?
P.K Çocukluğumu çok uzun uzun hatırlamıyorum aslında. İşte karşıda (Avrupa yakası) doğmuşum ben. İlkokul aşamasın da Ankara’ya geçmişiz. Babam “Ankara” da idi. İşte emekli oldu. “Ankara” da yaklaşık 3.5 yıl kadar kalıp oradan İstanbul’a. Çocukluğum çok özgürdü, kız çocuklarıyla kısmen erkek çocuklarıyla kısmen arkadaşlık kurardım. Daha çok orada kendi içsel yaratıcılığım ile başladım. Oyunlar oynardım. Çok kardeştik, kardeşler arasında bir araya geldiğimizde bile bir süre aralarında kalıp; Kendi yalnızlığıma çekilirdim, kendi kendime bir şeyler üretmeye çalışırdım.
T.L Kendi üretkenliğinizin tohumları orada değil mi?
P.K Yani hiçbir şey yapmasam bebek yapardım, kız çocuğu bebek değil de! Onlara ne yapılabilir? Gibi düşüncelerim vardı. Bebek giysisi, ayağımıza giydiğimiz çorap var ya? Orasını burasını keserdim, bebeklere elbise yapardım. İşte böyle şeyler yapardım.
T.L Yani işte baktığımız da. Mesela süreç içerisinde insan arar ya gerek sanatta olsun gerek psikolojide olsun veya yetişkinlik çağında olsun, Dönüş yapmak ister çocukluğuna ve çocukluğundaki verimli alanların çalışmalarına, sonra bu verimli dönemlerine yansır.
Sizin öyle hissiyatlarınız oluyor muydu ?
P.K Yok yok. Her gün kendi içimde o kadar güzel yaşadım ki!  Hiçbir dönemim de, yalnız şu yaşımda olsam dönemime dönsem gibi bir düşünce yoktur! Çektiğim acı.. Tabi ki insan’ız ıstıraplarda yaşadık, güzelliklerde yaşadık.O günlere dönsem dediğim hiçbir an yok. İyi ki de olmuş dediğim gibi.Tam tersi, olmasaydı, şimdiki ben olmazdım diyorum. O yüzden geri dönmek istemem. Zaten olamam!
T.L Resim Sanat’ının sizce insanlara topluma , gençlere faydası neler oluyor?
P.K Resim zaten kopya resim olmadıkça; kopya resim nedir? Yapılabilirliği göstermektir, her an gerçek anlamda üretkenliğini, yaratıcılığını sanatın küçük alanında , yani yapılan bir şeyin tekrarıdır. O’nun çok bir  faydası yok!En fazla; o sanat ile boş gezeceğine sanat’la iştikal ediyor. İyidir ,yalnız büyük bir kazanım sağlaması gerçek anlamdaki yaratıcılığını etkiler mi ? İşte sen dedin ya! Hayal gücü diye o hayal gücünü devreye sokup yeteneği ile birleştirip yaratıcılığını ortaya koyan gerçek resim sanatçısının resim sanatına faydası var. İnsanlar bakarken görmeyi öğreniyorlar. Benim en çok vurguladığım şey görülmeyeni görmektir. Görünmeyenin arkasında da görünmeyen şeyler var çünkü. Aynı zamanda onun için detaycı bir ressamımdır, Asıl detayda gizli bütün bu güzellikler.
T.L En son gösterdiğiniz oluşum sürecinde olan bu resim’ e dikkatli bakıldığında bu karışıklığın özü asıl şimdi ortaya çıkmaya başlıyor. Aslında baktıkça ve siz düşünsel olarak kurcaladıkça, farkedilebilir belki.
P.K Ben ona dokundukça o kendini rahat bırakıyor. Pişiriyor, pişer sen istersen.
T.L Başka ekleyecekleriniz neler olur? Perihan hocam.
P.K  Sanat’ ın bu güzelliğini  herkes hakikaten anlamalı. Sanat benim için güzelliktir , güzellik tarifi halk tabiri ile şekilsel olan, kadında yada erkekteki fiziki güzellik değil! İfade ettiğim fiziksel bir güzellik değil! ruhsal güzelliktir. “Sanat” zaten güzelliktir, insanların o güzelliğinin farkına varıp etrafında toplaşması ruhunun güzelliğidir.O ise apayrı bir sanattır. Ekleyeceğim o ki o sanatın o güzelliğinden uzak kalmayalım. Sanatın etrafında ifade oturtulacak. “Sanat” sadece tabi ki sınırlı değil; genel olarak sanatı ve sanatçının etrafında olunduğu sürece, başkaldırılar her zaman yüksek olacak. Herkes birey olduğunun farkında olacak! Sürü psikolojisinden çıkacak. Hem ilerlememiz için hem de daha ileri çağlara kendimizi taşıyabilmemiz için kendimizi geçmişe adamak ve sahip olduğumuz bilincin uyanması için sanatın gerçekten, yaşaması lazım!
T.L Şimdi biz zaten şimdi röportajımıza, sohbet tadında, an tadında böyle soruları sıraya koymadan karışık bir şekilde konuşuyoruz.
P.K Güzeli anda gelişen zaten.
T.L Anda gelişen güzelin toplumdaki yerini zaten görüyoruz. O halde düşünmeden konuşayım. Bir sıraya koymak isteseydik hayatı nasıl bir sıralama olurdu sizce?
P.K İrademizin içinde olmazdı ki o zaten. Hiç bir şey doğmadan büyümeyeceğine göre büyümeden de belli bir ergenliğe olgunlaşmaya erişmeyecek. Ve belli bir olgunluğa eriştikten sonrada yok olmayacağına göre, demek önce doğacağız büyüyeceğiz büyürken ;  yaşayacağız, göreceğiz  olgunlaşacağız, üretip ortaya koyacağız , sonra veda edeceğiz bu dünyaya.
T:L Böyle.
P.K Sıraya koyabiliriz; hem yaşamsaldır, hem kültürel, hem sanatsaldır, doğmadan zaten olunmaz.
T. L Yani olmamız gerektiği sürece, doğal olarak yaşamamız.
P.K Evet o döngü her doğuşun, her insanın, nasıl diyoruz? Her kitap, her doğuş aslında bir yaşam doğuş olmadan zaten yaşam olmaz. Yaşam var evet tamam. Evren yaşıyor da bireye indiriyoruz onu Diyoruz koca bir alem, alem içinde sen, ben, biz, bir alemiz aslında. Bir dünya insanıyız. Bizimde kendi içimizde bir dünyamız var! O yüzden alem içinde alemiz o tür şeyler iç içe.
T.L Dünyada birçok olumsuz ifade doğru olmayan fiiliyatlar süre geliyor. Ve sürdürülüyor, zaten çok yansıyor. Türkiyeye’de, Dünyaya’da çok yansıdı.Bunlar hakkında söyleyecekleriniz neler olabilir?
P.K Sanatı yine evrensel dil kurtaracak. Çünkü sanatın o dilini bilmez ise aynı dili bilmen gerekmiyor. Aynı kültürde olman, aynı toplumda olman aynı toprakta olman gerekmiyor ki zaten sanat evrensel. Bir müziği dinlediğinizde tercümesini yaptığınızda bu nedir? Diyor muyuz? Hayır! Sadece senin ruhuna, duyguna dokunan.
Bu duruma bakıyorsun! Sende bu hangi duyguyu tetikliyor? Veya bir resim’e baktığında kim yapmış ona göre bakmıyorsun ki! Ya ben İngilizce bilmiyorum! İngiliz’in resmine bakmam demiyorsun! En fazla yazının dilinde dil kısıtlayıcı olabilir! Ama Sanat’ın diğer alanlarında kısıtlayıcı değil, evrensel dil olduğu için sanat her zaman birleştiricidir. Ortak çözüm “Sanat” çünkü barışı da beraberinde getiriyor uyanışı da beraberinde  getiriyor.
T.L Çok güzel! ben enerjiniz için size çok teşekkür ediyorum.
P.K Teşekkür ediyorum.
T.L Zaten ben şimdi kayıt etme süreme devam edeceğim. Yani eklemek istedikleriniz söylemek istedikleriniz; olursa diye.( Sohbetimiz başlar)
T.L 23 Mayıs gazetesinde İstanbul Flash’ta.
P.K Burada var bi ropörtaj evet
T.L Var evet en arka sayfada.
P.K Burada da
T.L Bir yıldız yükseliyor
P.K Evet tanımlamak gereken bir şey olduğunda.
Yaşar Kaba :O iyi bir ropörtaj.
T.L Evet
P.K Oradan da alıntı yapabilirsin ilave yapabilirsin.
Yaşar sütçü: Makaleleri ayrıca var. Onların da bunlarla ilgili kaydı var.
T.L Bir de burada ilk sayfa da yazımız var “Görünmeyen görünür ,olmayan göz çıkarır” adı altında.
P.K Evet bu işte! O deminki sorunun Türkiye’ye indirgenmiş hali.
Yaşar Kaba: Diğer makalelere de “İstanbul Flash” web sitesi sayfasından alt alta görebilirsiniz
T.L Görebiliyoruz.
T.L “İstanbul Flash” gazetesine ait makaleniz varsa ben Blog sayfamda bir de internet sitesinde yayınlayabilirim. Baktım İstanbul’un adına yapılan bir gazete.
P.K Yaşar bey yazarlıkta beni özgür bırakıyor. Hani konuştuğumuz gibi anda gelişen dedik ya; doğru ve doğuşla birlikte ne zaman gelirse; o zaman.  
Yaşar Kaba : Bayağı olmuş bu makaleler
T.L Bu bilgiyi de aldığımız iyi oldu. Bazen hiç ropörtaj da çıkmayan bilgiler ummadık sohbet anında dökülüyor ve çıkıyor.
P.K Doğru.
T.L O yüzden ben ropörtajların “Hüsnü Üstün” hocamla arabaya doğru yol aldık, Hocam dedim ud’unuzu verin lütfen dedim eşlik edeyim size (gülüşmeler) Oo Tayfun’cuğum dedi ben seni çok sevdim. Dedim gidiyoruz. Sonrasında ise konuşmaya devam ediyoruz. Hemen bir konu açıldı ,işte eski çocukluğundan, performanslarından, konserlerinden. Devam ediyoruz hocam dedim açtım kaydı onları da ekledim.
P.K Böyle çok direkt soruldu. Sorudan uzaklaşıp, kendi anını paylaşmak. Gelişen neyse onu.
Onda da o var. İşte o yüzden biz birbirimizi çok iyi anlıyoruz
T.L Ya asıl zenginlik, en ılıman ortam mı diyeyim? en böyle boşluk ortam da  mı? Zenginlik denen olgu.
P.K Doğal ortamda samimiyet çıkıyor o zaman. Samimiyetle gelişen her şey diyebiliriz.
T.L Tabi.
P.K Sevgi ve samimiyet olacak öbür türlüsüne ne denir? Yazı diliyle bu, tut ki zaten sizin tabiatınız böyle olmasa; hadi yani Yaşar bey’in de odur mesela. Özgür bırakır diye, fikrin kendisi de o yapıda. Bazıları  ise kitabı dile o kadar sadık ki yazıyor. Diyor ki işte; kaç yaşında doğdunuz? İllaki onun istediği gibi cevap vereceksin. Yani çoğunluğun teşkil ettiği o insanlar bana göre değil.
T.L O kaçırır uzaklaştırır beni, mesela olmadı, başka bir cevap veririm gazetelerdeki, dergilerdeki, röportajlara.
P.K Çok mekanik.
T.L Aynı sorular ,aynı hep.
P.K Evet.
T.L Emin olun hep böyle, % 70 sorular aynıdır.
Yaşar Kaba : Söyleşi’yi tercih etmişimdir. Onun için söyleşiyi anlatırken; hep o pencereyle devam edersiniz orada dirilişlerin, ya da yazılmamışların, gün yüzüne çıkmamışları, yakalama olanağınız var.
P.K Doğal, kendiliğinden gelir.
Yaşar Kaba: Söyleşi de iki saat program yapıyorduk canlı. O iki saat nasıl geçiyordu anlamıyorduk. Kişiler bize televizyondan yazmaya başlıyordu.
Yaşar Kaba : Ne konuşacaksın ? Hani ne konuşacaksın?  Olduğumuz gibi girelim boş ver. Sohbet edeceğiz, önce bir kamera korkusu vardır. Öyle , ama sohbet bir başlıyor. Kaynıyor.
P.K En güzeli o hakikaten. Ben onu seviyorum. Öbür türlü seni yönlendiriyor, sıkıştırıyor. O durum güzel değil ki!
Yaşar Kaba : Vereceğiniz cevapları da bulamıyorsunuz.
P.K O zaman mükemmeli arıyorsunuz. Acaba ne desem de doğru olur. Kendi içinizde lafın arkasına, önüne bakıyorsunuz. O güzel değil! Orada samimiyetten çıkıyorsun. Doğallıktan çıkıyor, istediğin kadar süslü kelimeler harika cümleler kur. Sen değilsin ki o sadece olmak istediğin, ama öbürü olduğun. Güzel olanda o.
T.L Çok güzel.
Yaşar Kaba: Bir halk müziği açar. Müzikle mi uğraşıyorsunuz?
T.L  Evet 96 yılından bu yana eğitim verdim, performanslar oldu, sanatla iç içeydim; zaten bir sürü konsere gittim, yazılar yazdım, Ropörtaj’lar yaptım, sonra kendim performans yaptım, 850 tane öğrenci yetiştirmişimdir, devam ediyorum derslere, bu sene 65-70 ‘e yakın öğrenci yetiştirdim geçen sene 90 tane.
Yaşar Kaba : Nasıl yapıyorsun bunu ?
T.Y Sanat merkezlerinde, stüdyolarda, müzik merkezlerinde,derneklerde,vakıflarda müzik mağazalarında, kolejlerde .
Yaşar Kaba :Nasıl oluyor.
T.L Çağdaş yaşam’a gönüllü olarak yapıyorum bazı yerlerde ücret almıyorum, sanat merkezlerinin fiyatları değişiyor ,toplu dersler oluyor ,değişiyor tabi, anlaşmaya göre de bağlı kişiyle anlaşmaya göre kurumla anlaşmaya göre. Benim vaktimle orantılı .Kurumlarda oluyor, çok keskin hatlarım yok, bazen esnek bırakıyorum o fiyatları  iniyorum ,geçen sene çok uygun fiyata, özel ders fiyatı verdiğim olmuştu. Kişiye göre, zamana göre, duruma göre, ama bir yere gidildiğinde orada özel ders alakası olmalı.
P.K Avrasya şizofrenlere devam ediyorum, Uğur bey ile ( Uğur Cuci )
T.L Orada da çalıyorum ve destek oluyorum.
P.K Gideceğiz “Yaşar bey” ile inşallah gideriz. Çünkü iki sokak ötemiz’ miş geçen hafta Uğur bey (Uğur cuci) aradı geçen haftada hakikaten, benim faaliyetim sergi alanım vardı. Artık bundan sonra olsun.
T.L Çok ilginç bir zihin yapıları var. Bende dönemimde zamanında duygular ile alakalı olan Bipolar durumunu araştırdım. Bunu anlamlandırmaya çalıştım. Yani bu çok ilginç bir şey çünkü. Dedim ki bizlerin, normalde bir gerçekliği var biz bu gerçekliği görmüşüz ve bunu kabul etmişiz. Bu bana göre gerçek; ben bunu anlayarak kesin kanıya varmışım.Kendi içimde başkası ifade ettiğinde anlaşılmıyor.
Bende bunu anlayabilmek ve tamamen anlamlandırabilmek için kesin cevap bulabilmek adına işte öğretilerden faydalandım, Sanat’tan faydalandım. İnsanlardan faydalandım. İşin aslında kesinlikle bir hastalık olmadığını sadece başka bir yapı olduğu gerçekliği açıkça ortada.
O yüzden şizofrenliğin başka bir kapısı düşünce bilinç yapısı var. Mesela şöyle bakıyorum artık yapıya; şu cümle bende kesin tınlamaya başladı. Zihnimde şimdi insan olarak yaklaşırsam ve bu yapıya insan olarak yaklaştığımda şizofrenlerin hasta olarak dediklerini, insanlar zafiyet ve üstüne titreyerek bakıyorlar. Otobüste yüksek sesle konuşmak gibi bir şey oysaki gerçek insan dediğimiz yada normal insan diye tabir ettiğimiz eğer gerçekten tabiri caiz ise onların hastalıklı oldukları apaçık ortada ve onların rahatsız edici olduğu. Çünkü yeni gözlemliyorum, sürekli iyiler iyi insanlar. Yani sürekli olumlular.
P.K Çünkü onlar da , akıl devre dışı olarak hareket ediyorlar. Diğer insanlar ise kontrol etmeye çalışıyorlar. Diğerlerinin şizofrenlerinin gibi fiziki yapılarına duyguları yansıyor. Ama normal insanlar onu kontrol etmeye çalıştıkları için, yansıdığında örtülüler aslında. Sadece örtüyorlar. Birbirinden farkı o kadar yok, dediğim gibi gözlem açık.
T.L Hep olumluya çeviriyorlar yaşanan durumları.
P.K Evet bir gün gidelim Avrasya Şizofrenler derneğine. Çok arzu ettim. Kardelen sanat dergisinde haberini koymaya çalıştım. Bu ayki sayıda yazı çıktı da, Kardelen Sanat’ta şizofrenlerin konserlerine gittik ya daha açıp fırsat olmadı. Bakıp fotoğrafı alıp göndereceğim.
Yaşar Kaba :  Aşağı yukarı, yarısı ayrılmış.
P.K Ama onu; gidip ropörtaj gibi yapacağız. İnşallah. Sen psikoloğun haberini koydun, oranın ya haberini Yaşar bey koydu, sağ olsun geldi ya şizofrenlerin konserini izlemeye.
Yaşar Kaba : Bayağı ilgi gördü.
T.L “Kardelen Sanat” neredeydi?
P.K Kardelen Sanat dergisi. Gideceğiz ya! Grubu var. Evet onların çıkarttığı interaktif bir dergi oda yaklaşık 46_48 sayfa yanılmıyorsam küçük bir kitap mı ?
T.L Bir tane öyle kendime bir sanat dergisi geçmişti, öyle ağır bir sanat dergisiydi.
 E. H. GombrichSanatın Öyküsü kitabı
P.K Sonra onun mesela yaptıkları, Müjdat Gezeni’ de konuk olarak ağırladık o gün gelemedi oraya.
T.L Siz şarkı söylüyorsunuz. Hangi enstrümanları çalıyordunuz Perihan hocam?
P.K Şiir okuyordum, şarkı söylemeyi ise bu koro çalışmalarında öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenemedim şarkı söylemeyi.
T.L Sefer Kocakaya’da eski bir sanatçı olması gerekiyor.
P.K Nasıl?
T.L Sefer Kocakaya.
P.K Oda işte şiirlerde yer alıyor.Kendi şiirlerini yazıyor.
T.L Ne kadar muazzam bir kültürü taşıyoruz. İstanbul içinde, çok zengin bir ülke ve çok güçlü.
Yaşar Kaba: O zenginliklerini yaşatacak  ne yazık ki ,o donanımlı kültür mevcut değil.
P.K Dergi bu (Kardelen dergisi) fakat bunu yaygınlaştıramıyorlar. Daha sonra şu dergi mesela bahsettiğim. İşte bu yazarların şiir etkinliği olacak, o gruptayım da aynı zamanda. Şimdilik bunlara devam ediyorum.
T.L Nerelere ulaşıyor bu dergi acaba? Hatıra saklayacağım, Ne güzel, ne kadar bilgi birikimi yüklü bir yazılar, ne kadar fazla.
P.K Çok
T.L Bakın, siz! (gazeteyi gösteriyorum)
P.K Orada da makalem var, işte!
T.L Harikasınız  (Yazıda yazıyorsunuz)
P.K Bu ayki yazı da, onlarda Ropörtaj yaptılar. Daha paylaşmadım, indirmedim! bir kısmını alacam hatıra saklıyayım değil mi ? Zaten “İstanbul Flash ‘ta” benzer yerleri var. Hangisi senin ropörtajın ? (Gazetede gösterilir) Ondan sonra böyle oturuyorum mesela açıyorum izliyorum uzayı kendiliğinden alıyor beni izledikten sonra hangi boyuta gitmişim? Neyim ? Devam ediyorum.
Yaşar Kaba :Yerli malı haftasını konuşuyoruz; şile bezini gündeme getirdiğiniz program.Bu “şile bezi” için bir tek dokuma tezgahı yok ama biz bir tane var dedik orada, Yasemini aldık programa,hatta ikinci bölümde olması lazım ve şu an belediye ile bu işi tam  anlamıyla yüklendik beraber yapıyoruz. Şimdi yaygınlaştı şile bezi programdan sonra kendi hayat buldu.
P.K Çok güzel ki, şile bezi çokta pahalı.
Yaşar sütçü: El dokuması.
P.K Ben severim.
Yaşar Sütçü : Şile bezi diye satılanlar, aslında denizden getiriyorlar. Şile bezi diye satıyorlar.Kendine özgü özelliği var. O kültür bitmek üzereyken, kısmen artık bitmiş. Tezgahlar şimdi desteklediler.
P.K Çok iyi. Bizim Atılay’da Şile’li oda çok hisli bir adam ( Gülüşme ) (Atılay Önge)  O da çok güzel bir insan, şairler öyle , mesela kendimde yazdığım için rahat söylüyorum ki, çünkü zaten içindeyim fakat şairler ve müzikle uğraşanlar kadar çabuk duygusal geçiş yaşıyorlar, mesela yazarlar da biraz dengelidir ,gazetecilerde dengelidir onların içinden de irdeleyip’te etkisi altında kalıp veya eğilip bükülenler var diyelim. Onları saymassak, geri kalanlar düzgün,  fakat şair ve müzisyenler ruhlarındaki o gel git’leri yaşamlarına öyle çabuk yansıtıyorlar ki. Her an dengeli gitmiyor. Kendim içinde olduğum içinde rahat söylüyorum ki yakın dostlarda var onlarla da çok tartışırım, bazen kızdırırım onları yine de sevdiğim insanlar.
Resimlerime döneyim; bunlar şimdi iki gün önce sergi bitti ya, paketlerini açmadım. Çalışmalarım mesela bunun ismi “Doğa’nın gözyaşları” burada insan, burada gördüğümüz yüzü var. İçimiz gidiyor dışımız gitmiyor. Kuş orada! burada doğaya yapılan katliam var. Bunlar plansızca gelişen resimler.
T.L Duygunun içeriği hemen resimden yansıyor. Duygu denen kısım hemen içeriğe akıp gidiyor. Ancak bunu duygusal insanlar anlar gibi sanki.
P.K Evet. Gönül gözünle bakacaksın akıl ile baktın mı? Bu insan’ın burası niye yamuk burası niye eğri dersin.
T.L Geçen gün müzisyenleri izledim “Lynyrd skynyrd”. O adamlar, kiloda almışlar ama duyguyu içinde barındırıyor; ve nasıl oluyor da duyguyu böyle hareket ettirdikleri.
Gösterdiğiniz bu resimde, dış dünyası karmaşası belirgin, iç dünyası ise; işte bu resme yansıyor çok güzel çizmişsiniz.
P.K Evet oda mistik bir resim Ankara’yı bilir misin? O da mistik bir durumda. İnsanın mistik olduğunu o kitaptan konulu bir olgu idi. Resim sergisi için bakabilirsin alttakilere onun altındaki de öyle.
 Mesela bir karınca; orada ise bir karıncanın dünyası.
T.L  Belgesellerden takip ettiğiniz oluyor mu ?
P.K Çok az izliyorum, o da.. Allah öyle bir şey vermiş ki; mesela bazen yazılara da taşıyorum onu. Bilmeden bilmek, ne bildiğimi ben bilmiyorum. Baktığım zaman görebiliyorum. 
T.L  Zaten şöyle deniyor, her şeyin bilgisine sahip olduğumuz. Hatırlayarak yol almak “Sokrates” ayrıca “Tasavvufun öğretisinde” bahsedildiği gibi bir mana yok.
P.K Evet.
T.L Sadece kapatılıyor.. İşte cep telefonu ve benzeri cihazların yaptığı gibi.
P.K Yönlendiriliyor ,kapatılıyor evet.
T.L Siz işte çalışmalarınızla hiçbir şey ilgilenmeyin der gibi, açlıklarda, oruçlarda ya da benzeri şeylerde yada nasıl ifade edilir? İbadet ederken de bunlar tamamen ortaya çıkarılacak şeylerdir.
P.K Burada da evet ortaya böyle bir tema çıktı. Ne demişim ben; sevgi tohumları mı? Bunlar da hepsi sevgi teması, şu hariç! (Resim gösterilir) buna sevgi tohumları demişim, doğada her şey bir tohum gibi. Bir zerreyiz aslında hepimiz zerreden geliyoruz.
T.L İlk sene ile şimdi 4. Sene arasındaki değişim sizce nasıl?
P.K Kısmen fark var! Mesela bunlar ilk yaptığım resimler, çok büyük fark yok!
T.L Şunun tamamlanmamış resminiz mi olduğunu ifade ettiniz ?
P.K O üzerinde çalıştığım resim. Bu sıralar hep faaliyetler falan vardı yarım kaldı.
T.L Bazen tamamlanmamış olarak bırakmamız gerekir mi? Baksanıza bambaşka bir şey çıkmış çok farklı.
P.K Bak orada mesela kadın var. Şuradan bakarsan; sen dur bak, yerlerini tespit ettiğim iki tane baş var biri niye eğilmiş? Burada mesela kadın vücudu var. Bak ben görüyorum! Su gibi mesela, sanki onun bu evren. Bir boşluk yalnız. Hiç bilmiyorum evren ne olacak! Şu ana kadar gördüğümü söylüyorum. Kadın ve erkek bir bütün aslında. Su gibi akacak, bak bu erkek oluyor! Kadın ! Hepsi birbirini tamamlayan şeyler! Bir bütün !
T.L Boyalarınız herhalde! (Resim malzemelerinin olduğu bölüme yönelinir) Şimdi anladığım kadarıyla resim sanatında yüzlerce binlerce çeşit çeşit boya fırça çeşidi var. Sizin öyle denemeleriniz oluyor mu? Farklı farklı fırçalar boyalar gibi ?
P.K Yok yok mesela. Bu çalıştığım fırçalar aşağı yukarı bunlar. Bunlar ise sık kullandıklarım yerini aldıkça kullandıklarım. En az kullandıklarımız şöyle; küçük fırçalar, boyalar, bu böyle aşağı yukarı iki aylık paletimdi, Normalde hani bazı ressamlar biraz daha hırçın çalışır ve bir günde bu hale gelir. Benimki burada.
T.L ilişkiniz tabi. Fırçalarla veya malzemelerle bir oluyorsunuz.
P.K Bütünleşiyorsun yani bambaşka bir boyuta geçiyorsun.
T.L Harikasınız.
P.K Çalışma alanım burası.
T.L Bu resimdeki siz misiniz?
P.K Bu taraftakiler ben ve kızım.
T.L Buradaki resimde.
P.K Bu da evet bana ait. Resim yapmaya karşı ilgin var mı? Tayfun
T.L Ben resmi çok basit düzeyde yapıyorum.
P.K  Yazın buralarda olursan, yaparsın.
T.L Evet.
P.K Haberleşirsin atölyeye gelirsin. Ben sana, birkaç teknik gösteririm bakarsın o yolda ilerlersin.
T.L Tabi ki.
P.K Yolda ilerlersin, benimkilerinin alt yapısının olduğu gibi.
T.L Benim öğrencilerim hep bana resim yapıyorlar. Küçükler! Hediye olsun diye onları hep ben duvarlarıma asıyorum. Onların yaptığı resimleri duvarlarıma asıyorum, yalnız mandalalar yapıyorum. Biliyorsunuz mandalaları değil mi? Kendim yapıyorum ama basit çizimler. Yuvarlaklar, kareler üçgenler. Ben resim sanatının her tekniğini ve her türlü çizimini kabul etmiş bir insanımdır. Basittir profesyoneldir diye bakmıyorum.
P.K Duygu önemli.
T.L Tabi. Hepsinin farklı bir anlamı var. Anlatımı var kesinlikle.
P.K Şu var mesela resim sanatında; Fantastik, realizm diye bilinen akıma sürreal derim ben. Aynı şey realizmde.
Biraz daha detaylı hali; zaten resmin en üst kısmında ve öbürlerinde. Kısmen yaratıcılığın yolu yetenek, baktığını yapıyorsun doğaya mesela manzara resmi  mi yaptın? Gördüğünü bire bir yapmak gibi yaratıcılık orada, gördüğünü zenginleştirmek ve rengini değiştirmek.
T.L Benim en çok ilgimi çeken; Resim sanatın da Sanatın öyküsü adında  bir kitabı vardır. “Gombrich ‘in” okumuştum. Bir yaprak ya da ağaç, yada çiçek belirgin bir şekilde gözüküyor. Aynısını hatta aynı objeyi yaprakları birebir çizim yapan, önceki dönemlerde barok dönemlerde, bire bir yapan ressamlar oluyordu.
P.K Var evet.
T.L  Çok ilginç geliyor, her zaman bana direkt çizilebilen o yaprakları.

P.K O zamandan beri var onlar.
Şu bakımından çok önemli !
O zaman ki; doğa yapısı. O zaman ki; doğa aktarımı.
Sanat en büyük aktarım zaten. Sanat ki geçmişi geleceğe taşıyandır. Sadece ne yapıyor değil !
Ruhsal boyutta da değil!
Sosyal boyutta.Yani anlaşılan; ekonomik boyutunu ve coğrafik yapısı ile var olan.
Ve her ne ise onu oraya aktarıyor.
Ressam resme aktarıyor.
Oradaki resmin niteliğini yaşayan bir resimse; kaçıncı yüzyıldan günümüze kadar gelebiliyor? Ayrıcalıklı kılan o !
Yani yalnızca resim deyip geçmiyoruz! Sanatı onun için tercih ediyoruz.
Hatta demin sormuştun ya.. Sanat en önemlisi çünkü; unsur birleştirici, taşıyıcı, unsur geçmişi, bugüne, bugünü de, geleceğe taşıyan unsur.
Resimde ne yapıyor. Bunu da görsel alanda sunuyor, yani yaprak dedik ya..
O zamanki, o coğrafik yapıyı yaygınlaştırıyor. Hangi ülkede ne var? Bakış açısını ne yaptı? Oraya sabit tuttu veya reddetti.
Günümüze kadar yaşadı. Ressam mahiyetinde, o duyguyu yaşayabilmiş ki aktarabiliyor ki olmasaydı. Hiç mi güzel ressam yoktu? Ee.. vardı! Herkeste o özellik yok! Buradan bu çıkıyor.
 Hani bu resimde farklı kılanda ne! O biraz önce konuştuğumuz teknik becerileri yetenekleştiriyor; ruhunun gördüğünü aktarırken, hayal dünyası da devreye giriyor.
 Hayal dünyası da devreye girdiği zaman, ortaya böyle şeyler çıkmış oluyor.
O yüzden resimdeki en üst sınır bu. Dolayısıyla bu alandaki gerçek sanatçılar diyeyim. Elbette bu alanda iyi ressam olmaya çalışanlar var.
Ama bu alandaki gerçek sanatçılar, resim sanatında ki çalışmalarını yadsımasın! Ayrıca küçümsemesin kabullenir olmalı!
Ne olduğunu bilmeli! Zaten onlar; kendi sanatlarının da, fantastik sanatında abisi veya babası olduğunu da bilir.
Diğer alandaki diyelim ki gerçek ressamlarda aynı şekilde yadsımaz.
 İfade eder, hakkını teslim eder, baş göz eder bilirler. Aynı o şizofren tanımlar gibi, bilmeyen başka türlü yaklaşıyor.
Benim görmediğimi o görüyor, o hissediyor, aslında kendi yaşıyor.
Onlar başkasının duygusunu yaşamıyor ki; onlar kendi duygularını yaşadıkları için.
Hep pat diye anlar mı? Anlayamaz.
T.L Ya siz ressamlar sektör içinde büyük bir kaynak ve ilham teşkil ediyorsunuz insanların yaptıkları meselelerde, Özel ve büyük  bir katkı sağlarsınız. Gerek aile yaşamına olsun, gerek parasal yaşamına olsun. Bir resmin  bile çok özel bir yeri vardır! Ne kadar değerlisiniz!
P.K Mesela yaratıcılık! Ne yapıyorsun mesela? Kumaş sektörü, kullandığın çarşafında diyelim ki her yerini peçeteye yaydın, o gördüğün tekstilde de yaratıcılık var.  O işte! içinde gördüğün gibi,çiçeği ne yapıyor eğiyor, büküyor, yaprağını eziyor, farklı bir boyuta taşıyor.
 Onun içinde de sanat var.
Sanat eserini başka bir tasarım ile tamamlayarak, yapılan işin içine asıl estetik girdiğinde oluyor.
 Estetik nedir? Hani en kaba tabir ile 90- 60- 90 ‘ki estetik bütünündeki güzelliktir, estetik zerafettir.
 Çok zarif bir bayan görürsünüz, amanın bir konuşmaya başlar, argo dökülür dilinden aman Allah dersin kaçarsın estetiği yoktur.
T.L İçsel ve dışsal dünyanın bir bütün teşkil etmesi lazım.
P.K Evet elbette. Estetik o’dur hani öbür türlü düşününce, insanların hemen aklına şey gelir.
Hani böyle 90 -60- 90 veya operasyonel.
Yalnız bu değil ki o estetik değil. O yanıltmaca.
Bir bütünün güzelliği estetik sanat’ın her alanında da olmalı.
O zaten müzikte olmalı, resimde olmalı.
 Müzikte mesela sen bilirsin! Senin de alanın müzikte, bir sözsüz melodiyi dinlerken.
 Eğer o melodinin içine, dinleyici giriyorsa, sadece senin verdiğini değil, kendisinde olanı da orada bulduğu için giriyor.
Kendisinde olmayan bir şeyi sen süper bir şey de yapsan duygularla süslediğin eğer o kişide o donanım yeteri kadar onda yoksa giremez.
 Onun içine mümkün değil! Sözlü müziklerde de böyle kişi müziğin içindeki sözlerde eğer o günkü duygu hali aşk ise bir sevdiğini kaybetmişse veya canı yanmışsa şarkının sözlerine yönelir biliyor musun?
 Dinlerken melodiyi değil aslında sözleri dinler.
 Baştan aşağı müziği dinler ama sözlere takılır. Ama ruh hali çok içten dingin neşeli yani bu tür şeylerle o an şeyler değil olağan bir günü o zaman sözlü müziği dinler sözlü müzikler söylüyorum sözlere takılı kalmaz gerçekten müziğini dinler insanların ruh yapısı ile alakalı onun için değişkendir .
Değerlendirmeler belli başlı hani mecralara başvurulur.
 Fikir müziği % 100 sağlıklı bir şey değildir.
Onların fikirleri çünkü o anki değerlendirmesine bağlı tıpkı bu sınavlarda eğitimden geçip 2 saate mahkum olmaları gibi üniversite sınavlarına giriyorlar kaderlerini belirliyor o çocuk başarısız mı yoksa o çocuk başarılı mı değil ki aslında onun gibi Sanat’ta böyle bakanla o ikisinin arasındaki ilişkiye bağlı.
T.L Sanatçıya da buradan da ne kadar büyük görev düştüğü, bir bütün ile ilgilenmek gerektiği çıkıyor.
P.K Sanatçıların vericilerinin açık olması lazım o yüzden.
T.Y Uykular ya da benzeri şeyler.
P.K O birde o kişi kendisini bilmek zorunda.
T.L Evet.
P.K Yani ben mesela diyorum ki; aynaya baktığım zaman sadece saçımı gözümü düzelttiğim değil gözüm içine bakıp kendi yüreğimi görmem lazım.
 Eğer ben kendime ulaşamıyorsam Tayfun’a hiçbir zaman ulaşamayacağım demektir.
 Ya sen kendini tanıyamıyorsun, ulaşamıyorsun ki nasıl ulaşacaksın Tayfun’a? Mümkün değil?
 Ulaşamassın bir yere kadar gidersin geri dönersin ulaşamassın ki.
 Onun gibi ya sanatçılarında duygu dünyalarını çok iyi tanımaları beslemeleri kendi zafiyetlerini bilmeleri lazım.
 Artısını eksisini bilmesi lazım. Bilmeyen birisi ne yapacak ki? Bilmeden nasıl bilebilirsin ki? Başkasını bilemessin ki. Baştan ve onun durumunu muhafaza edeceksin koruyacaksın.
 Rolleri kendi oyununun içinde kendi elinde tutmayı başarman lazım.
 Başarmadığın zaman abuk sabuk durumlar çıkıyor ortaya.
 Ya ne yapıyor işte fazla eleştirel yaklaşımlar fazla dedikodular fazla şeyler başlıyor.
 Çünkü anlamaya çalışmaktan uzaklaşıyorsun.
 İnsanlardan ithamlar başlıyor.
 Bugün sanatın hani sıkça tanık olduğumuz durumu, bundan ibaret niye olduğu gibi kabul etmiyorsun. Onun gördüğün fazlası varsa al, kendi eksiğini fark et, onun gibi olma. Ama kendi eksiğini fark et, eksiği varsa kendi eksiğindeki fazlandaki şey törpüle, düzelt, bunu yapmıyorlar.
Tam tersi yahu önce dimi kişi kendine bir baksın, ondan sonra kişi başkalarından bir şeyler öğrenmeye gayret etsin, ona da öğrenmek diyorum fazla böyle yerden yere vurmak, hiç öyle bir şey yapmaz ki bir şeyi alçaltmaz kendine yapar aslında böyle bir handikap’ ı var.
T.L Ne kadar olumsuz ifadelerle yüklüyüz ve bunları yansıtan bireyiz
P.K  Öyle mi?
T.L İşte ne yapacağız? Dünyadaki farklı enerji boyutları birbirleri ile çarpışma ve çatışma halindeler.
P.K İşte mesela korumada ne yapıyorsun tayfun? Mümkün olduğunca kendi enerjine yakın insanlarla bir araya gelirsin.
Dün mesela Yaşar bey ile sohbetimiz oldu. Dedi ki..  O şeyler vardır böyle bizim görmediğimiz gözle görülmeyen bağlar var, enerjiler var kişilerin birbiri ile kurduğu dünya hani algına düşen tanı tanıma kişilerle kurduğun bağlar var.
Etrafındaki o bulunduğun ortamlarda ve o insanlarda bulduğun negatifler sende harici boyuttaki insanlarda varsa bir süre sonra onlar seni yutuyor.
Seni senlikten çıkartıyor ama sana benzer seni besleyecek şeyler varsa; mümkün olduğunca etrafımda onları tutmak isterim ki, eksiltmesin beni arttırsın.
 Yani şey diyorum ya, kimyam bozuldu fazla kalamıyorum diye. Mümkün olduğunca çevremi öyle tutmaya çalışıyorum. Onun için kısa kalır ya da o tür insanlarla biraz daha derinleşmek isterim.
 Çünkü bana daha çok faydası var. Yani onları köprü kurup besliyorsun kendinde olanı da açığa çıkartıyor. Aynı zamanda sohbet ediyoruz neden böyle sohbet ediyoruz birbirimizi açığa çıkardık işte.
T.L Evet.
P.K Onun gibi güzel olanda bu.
T.L Harika şeyler ya.
P.K Ama çok farklı boyutlarda olsaydık hiç sanmıyordum ki böyle birbirimizle oturalım sohbet edelim.
 Etmezdik! Yani, farklı boyutlardayız nasıl o kanallar kurulsun, o yollar birbiriyle birleşsin ki yani hepimizin böyle bir özelliği var.
Böyle görünmeyen iskeleleri var o iskeleler geldi buluştu güzel olan bu.
T.L Doğru İnsanlara yansıtılması bununla ilgili projeler yapılması.
 Katkı sağlaması, işlem malzemeler yapılması.
P.K Evet.
T.L Ne kadar özel olur.
P.K Çok.
T.L Standart yaşayan.
P.K  İşte, o insanların o bilince o şeye ulaşması lazım. Yani her zaman onun gözle görülmeyen şeyi kabul etmek zor olur.
Mesela şeylerde orada yazdım ki diyorum ki; ya kalbimiz var gözümle şu an görüyor muyum?
 Sadece biliyorum ki kalbim var! Kalbimin çarpışını ritmini ben hissedebiliyor muyum? Nabzımı tutarsam hissederim bir alete bağlanırsam görürüm.
Heyecanlandığımdaki ritim ile uyurken ki ritim aynı mı? Değil!
Yaşayan her şey de kendi içinde zaten bir ritmi var.
Kalbi var diyorum, işte kalpten kalbe yolculuk önemli olan, o ritmi hissetmek.
T.L Evet. Bazen belli bir süreç sonra bu dünya üzerindeki sistem insanlarını ve o akışları fark etmeye başlıyorsunuz.
P.K Hepsi aşama, aşama. Yol aldıkça, yol aldıkça.
T.L Evet bir hesap kapanmadan, diğer hesap açılmıyor.
P.K Değil mi ?
T.L Sırası gelen oluyor.
P.K Doğru.
T.L Ama sonrasında hissedebiliyorsunuz.
P.K Doğru.
T.L İnsanların söylediklerini sonradan düşünüp, siz kendi içinizde de karar verebiliyorsunuz.
P.K (T.L)  Sanatçıların en özel hissediş yolu.(Senkronize ifade ile aynı anda söyledik)
P.K Doğru. O bambaşka bir dünya.
Yaşar Kaba : (Bilgisayar’a yöneliriz.) Aa kapat, kapat şöyle yap. Seninle ilgili bir şey yok orada hepsini kapatabilirsin.
P.K Sende benim gibi pencere açarak okuyorsun, bende böyle yapıyorum kontrol tuşu ile yan yana pencereleri açıyoruz ya.
T.L Öyle güzel teknikler var ki. Benim böyle danışanlarım, öğrencilerim, arkadaşlarım var. Klavye üzerinden olsun, birde menü üzerinden olsun, çok hızlı ve özel teknikleri kullanıyorlar. Onları öğrenmek bilgisayar ile, hemen tık tık tık.Hemen kontrol tuşuyla hamle yapıyor olmak.
Yaşar Kaba :Tam bilmiyoruz, her tuşun bir hüneri var.
T.L Evet ya çok ilginç, pencereler açılıyor Extra menüleri büyültüyorsunuz, küçültüyorsunuz, bilgisayar ilginç bir şey, Facebook ‘un filmi vardı biliyorsunuz! Kimdi? Mark Zuckerberg
P.K Kurucularından.
T.L Kurucularından, evet o ekibi kurarken bir şekilde mesleğinde yetenekli ve aktif olan kişileri, ilk başta hanesine almış (şirkete) ,mesela bakın ne yaptırıyor .
Çocuk kendi içinde , çok inanılmaz yüksek derecede ,hızlı aktif kullanıma sahip. Ona bakın ne yaptırıyorlar ?Partide bir şişe kadar likör veya votka içirip. İç bakalım üzerine bu işi yapabiliyor musun ?
 O alkolik hareketle, bünyeyle,  o işlemi yapabiliyor musun?
Öyle bir yarış yaptırıyor hepsine. Tabi o haldeyken bile hızlı şekilde hareket edebiliyor. Öyle çılgın denemeleri oluyor Amerika’da insanların.
Yaşar Kaba :Refleksini her şartta kullanabilen kişi
T.L Sanırım Boğaziçi veya ODTÜ’de sizi etkileyen müziklerin üzerine siz konuşma yapabiliyor musunuz?
Metinler okuyabiliyor musunuz?
İlişki kurabiliyor musunuz?
İletişim kurabiliyor musunuz?
Bu kontrol ediliyordu.
Bu konular konuşuluyordu, müzik hemen kolonlarla veriliyor etkileyen müzikler duygusal durumda’da siz hareket mekanizmanızı işletebiliyor musunuz?
Öyle denemeler oluyordu bir sürü insanlar üzerinde.
P.K Bilmediğimiz daha neler neler var.
Yaşar Kaba : Televizyonu, telefonu kitaplardan tanıyan nesiliz biz.
Siz şanslısınız ya ondan sonra gel bugünkü bilgi çağına bizim üstümüzden şimdiki çocuklar
bilgisayarla hayata başlıyor.
P.K Öyle
T.L  Çocuk şey yapıyor mesela, ilk I-Pad’lar çıktığında çocuk kağıt parçası veriyorlar.
 Kağıt parçasını büyültmeye veya küçültmeye çalışıyor.
 Sonra sinirlenip yırtıyor ve atıyor herşey’i.
 Hatta bakın ne hatırladım. Sarıyer’de markette görmüştüm  cep telefonları ilk piyasaya sürüldüğünde bilgisayarlar dokunmatik ekrana ilk daha geldiğinde çocuk açılır kapanır kapıyı elleriyle dokunarak açmaya çalışıyor,sürterek.
Öyle kargaşalar oldu ya. insanlar şaşırdılar bende zaten ekranı böyle parmağımla iterek açmaya çalışıyordum.

P.K Ya doğru Nereden? Nereye? ilk Bilgisayarlar kurulduğunda. Masaüstü oğlum diyor baksana! Masa üstüne (anne masaüstüne bakıyor ya pencereyi aç anne gidiyor odanın penceresini açıyor) kendim yaşadım gözümle tanık oldum.
 Ayşecan’ın kızımın yani. Ayşecan’ın dedesi cep telefonu çıkıyor ya artık kullanımını öğrenmeye çalışıyor.
 Ayşecan’da gösteriyor gençler büyüklerini çabuk anlayabildiğini bildiğini sanıyorlar.
Kullanmadığı bir şeyi nasıl bilsin.
Her şey yabancı ona dedecim diyor;
Şimdi şu tuşa bas diyor, dedecim diyor;
 Şimdi diyor ki oradaki tuşa bas .
Bak sana diyor ki; dur bakim ne diyor ; J
 ya hoş geldin diye birşey vardı ya.
 Ekran açılınca bi şimdi söyle.
Onu diyor.
 Bak açılacak dede o söylediğini.
Algılamıyor dede
 Diyor buraya.
Hoş geldin hoş geldin..
 sende hoş geldin diyerek karşılık veriyor.

 Daha akıllı telefonlar çıkmamıştır. Ama bu konu uzun süre Ayşecan’ la espri konusu oldu.
 Kızım dedim yapma dedim. Yani bak adam bu kadarını başarıyor işte kuşak kuşaktır yani teknoloji onun adı. Doğan algısı başka ,sonradan gören söylem başka.
Yaşar Kaba : Farklı.
P.K Farklı yani yaşadık. Yani hakikaten yaşanıyor. Evet paylaşımımızı da yaptık .Gören beni bak hemen takip ediyor, paylaşır paylaşmaz paylaşımlarıma bakıyor.
T.L Ama inanılmaz bir hız var, cep telefonu ve iletişimde cep telefonu zaten tıkır tıkır.
 Ben geçen seneki ve ondan önceki maaşımın yarısını, sadece cep telefonum sayesinde kazandım.
P.K Tabi canım doğru.
T.L Kazandığım bütçenin sadece yarısını cep telefonunu baktım.
 Bu cep telefonuyla nereden nereye girebiliyorum?
Kimle nasıl iletişim kurabiliyorum? ne yapabilirim ?
P.K Şimdi ne güzel, yaygın.
T.L iletişim ilişkilerim buluşmalarım eğitimlerim hepsini hallediyorsunuz.
P.K Öğrenemedim daha hala.
T.L Ben şimdi birde hızlı kullanmaya başladım. Bunda klavye var, teknik şöyle; tek hamle ile kelime yazıyor swift key.
 Tayfun kelimesini mesela yazıyorsunuz,Bakın ! Çok hızlı yazmaya başladınız, sonra parmak ile yolunuzu çizer gibi.
Nasıl iletişimler kuruyordum,taşıtlarda böyle tıkır tıkır tıkır tıkır bunu birde şöyle yapıyorlar.
Kızları görüyorum, cadde bostanda inanılmaz hızlılar, tek hamle , arkadaşım vardı. Bankacıydı ben söz yazıyorum arşiv biriktiriyorum.
Arkadaşım tek bir hamlede klavye yazardı. Bankacı olduğu için böyle yazabiliyordu. Bütün bir cümleyi yazardı bir hamlede 10 parmak. Tek hamle, şöyle küçücük bir dokunuşla.
P.K Doğru doğru.
Yaşar Kaba : Yeni nesli eleştriyorlar, biz daha bir pencere takip edemiyorken çocuk bana bir yandan cevap veriyor bi yandan da 6 tane pencereye yanıt yetiştiriyor.
T.L Birçok işi birlikte yapıyor.  Önemli klüplerin etkinliğinde, el yazısıyla belgeler önlerine gelir. yazarlar ,çizerler, ama yeni neslin tamamen cep telefonuyla toplantılarını yaptığı, imzalarını attığı görüşmelerini tek bir cep telefonuyla yaptığı söyleniyor. Zaten onlarda gözlemlediğini söylemiş 5-6 işi bir arada dosyayı açabiliyorlar.
T.Y Ben bu gazetenizi (İstanbul Flash ) izninizle alıyorum.
P.K Lütfen hatta yedekte verebilirim sana. Arzu edersen alabilirsin var .
Ve bir ropörtajımız hem sohbet tadında hem de sanat ile iç içe olarak noktalanır.
İyi ki varsınız Perihan Koca.
İyi ki varsınız Yaşar Kaba.
İletişim için:
perihankoca.com
perihankoca9@gmail.com
perihan_koca@hotmail.com
* Instagram/@perihan_koca

 ep telefonuyla yaptığı söyleniyor. Zaten onlarda gözlemlediğini söylemiş 5-6 işi bir arada dosyayı açabiliyorlar.
T.Y Ben bu gazetenizi (İstanbul Flash ) izninizle alıyorum.
P.K Lütfen hatta yedekte verebilirim sana. Arzu edersen alabilirsin var .
Ve bir ropörtajımız hem sohbet tadında hem de sanat ile iç içe olarak noktalanır.
İyi ki varsınız Perihan Koca.
İyi ki varsınız Yaşar Kaba.
İletişim için:
perihankoca.com
perihankoca9@gmail.com
perihan_koca@hotmail.com
* Instagram/@perihan_koca