Anlaşılmayan her şeyde bir yalnızlık vardır ,çünkü o
anlaşılmadığı için yalnızdır.
‘’Neriman Oyman ‘’
Sevgili Neriman Oyman ile olan,
bu dünyalara değer ropörtajımız’da ‘’sizi gizemli dünyalara götüren,
düşsellik boyutlu resimlerden, ilhamlarından , Ayvalık’taki Kabus Ev’den
,Datça, Bodrum, Kıbrıs , Rusya,çalışmaları'ndan, hayata olan aşkından’’
ve daha birçok konudan bahsettik, dahası buraya sığdıramayacağım
yüklü anlardan ve anılardan konuştuk, çok keyif aldığımız yaratılarımız
oldu ve sizlerle paylaşmak istediğim bu ropörtajı keyifle okumanız,
hayatınıza ilham getirmesi ve bu sanat kokan hayatı takip edebilmeniz dileği
ile…
Burhan
Uygur’dan aldığınız ilham ve Ayvalık’taki yoğun bir çalışmanız’dan
bahsetmek istermisiniz?
‘’Burhan Uygur Ayvalık ve Kıbrıs’la
olan bağlantımdı’’ karşılaşmadığım ama ilham aldığım biriydi.
Bi dönem Ayvalıkta ev kiralardım, ama
normal evleri kesinlikle seçmezdim, normal sıradan bir ev bana göre değildi.
‘’Korku frekansı ile alay eden biriyimdir,oynarım ben onunla ‘’bu nedenle kabus
evleri seçerdim.Şimdi neden kabus ev dedim; ondan bahsedeyim .
Olumsuz koşullar’dan ilham
alırım ,bi de kış vakti yağmurlu ve fırtınalı günler, gündüzü yaşayıp
geceyi de solumak tam bir yarasa misali, çok kısa zaruri uykular,
hatta zaman zaman uyumak
gelmez içimden, ışıkları kapatmak
zulüm geliyor, orada istek ( uyumama isteği) her daim var.
Kıbrıs serginiz ve Kıbrısla ilgili bir şeyler paylaşırmısınız??
Kıbrıs’a 2004 yılında resim sergisi
açmaya gitmiştim ve 2 ay kaldım orada, Altan Mengüç’ün konuğu oldum bi oda
verdiler bana atölyemi kurdum .
Orada 2 ay çalıştım,10 resim ‘de
istanbul’dan bana gönderildi ,Kıbrısta 20 resim yaptım, yani 30 resimle
sergi yapmış oldum.
Nereye yaptım ?Bütün Kıbrıs’a yaptım
Beğendiğim etkilendiğim
Kıbrıs’a.
Beni o beş parmak dağlarına
çıkardılar orada güney ile kuzey’in kavga hali çıktı ,ortaya kavgayı barışa
döndüren bi resim güneydeki (Rumlar kuzeydeki Kıbrıs Türkleri diyorum yani)
‘’Sonsuzlukta ayak izleri’’ sergim
orada oldu 4 zaman diliminde orada bulundum, 2004’ten bu yana giderim orada bi
takım beni bağlayan somut olmayan şeyler var ; duyusal şeyler ve ruhsal, oraya
has özel şeyler, benimde Kıbrıs’la bağımın böyle bir hikayesi var ,
19
yaşındaki hayalleriniz ve bazı zamanlarda deneyimlediğiniz sıkıntılı ruh
halinizle söylediğiniz
‘’Boşver
çocuk aldırma. Gökyüzünün bu maviliğine ,birazdan nasıl olsa kararacak,ve her
şeyi örtecek’’dediğiniz zamanlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Teşekkür ve tefekkür ederim ):
Rüyalarınızda da gördüklerinizi resminize aktarırmısınız ?
Tabiî ki bunu bazen özel olarak
talepte ederim,yaşarım ve kullanırım .
Neyse Ayvalığa dönelim isterseniz, oradaki kabus evimi anlatayim size;
Bir kış vaktiydi, o zaman arabamız
küçük bi araba , (eski polis arabaları), yükledik ona tuvallerimizi
,malzemelerimizi (bu arada; malzemeleriniz çeyiziniz gibidir , onlarla
gelin olursunuz, her seferinde görücüye çıkıyorsunuz gibi ,temelinde de geri
dönük bi hal var zaten)
Sonra ,bi kadın vardı ismi ,Yasemin ,pansiyon sahibi neyse girdik
pansiyona baktım çok kalabalık içersini gördüm , hayır dedim ben burada yapamam,
pansiyon yani burası bana göre değil, başka bi yer olmalı dedim ‘’
ben burada bunu yapamam’’. Yasemin ''satmak üzere olduğum bir ev vardı''
dedi ,mahzeniyle beraber 4 katlı ve bahçesi var girişten, küçük ama
kullanılmıyor, portakal ağaçlarıyla dolu bir bahçe’den geçiyorsunuz ,olağan
üstü bir durum ayrıca yanında da hemen kilise var burun buruna,bakın ne
kadar ilginç ama terk edilmiş, şimdi bu ayrıntıya dikkat çok önemli,
Ayvalığın merkezinde oluyor bunlar , Yasemin dedi ki ‘’ ev birkaç ay içinde satılacak!
değerlendir bu evi’’, işte bana da o lazım dedim. Evet kiralıyorum,Önder yüzüme
baktı’’ hayır olamaz’’ dedi, sen burada yapamasın, yaparım dedim, adam oradan
korktu’’ işte bana da bu lazım,’’Korku !’’, yalnız ben bu durumu fark edince bu
olayın daha da üzerine gittim korktuğunu anlayınca’’ işte bu ev dedim tam da
burası ''benim'' dedim kiraladık’’ Önder bana yardımcı oldu yerleştirdik evi.
ama orda yalnız kalmak zorundaydım,
onlar oğlumla çekip gittiler İstanbul’a .
Evin elektrik sistemi her şey
falan hazır,
2 odayı kendime hizmet olarak sundum,
birincisi atölye olarak tuttuğum bomboş bir oda tahta bir yatağın alt
zeminini boya malzemelerini serdiğim masa gibi düşünün ve şövale’mi (resim
sehpamı) götürmüştüm ,3 bacaklı bi sehpam vardı o zaman.
Malzemelerimi açtım bu arada evde hiç bir şey yok , küçücük bir oda tek bir
yatak ve minnacık bir komidin var, hepsi o, yeter zaten aşağıda da mutfak var.
Bakın 2 kat iniyorum mutfağa
banyo orada pencereleri yok kırık ve geceleri dayanılmaz, soğuk var,katalitik
verdiler bana onunla ısınacağım,o kadar!
Yatak odasına geçtiğin de ise
soğuk
tamam her şeyi serdim
hazırladım yalnız baktım ki ama buraya bi canlı gerekiyor,devinen hareket
eden bir şey olmalı ‘’istiyorum!
’’kim o canlı ? Kedi .
Hemen bi kedi aldım o nedenle benim
hep bi kedim vardır,
Yani
kalabalıkta çalışmıyorsunuz ?
‘’İstemem yok sadece bi hayvan olacak
kalabalıktan ilham aldığım çok oluyor ve sonrasında yalnızlığa çekilip onları
hanemde üretiyorum. ''Onlar'' olmasa kim olacak neticede ''onlar'' yaratıyor
beni, birbirimizi üretiyoruz, bu daha doğru’’.
Çalışmam'dan 2 ay geçti
ama ben o evi 3 aylığına tutmuştum .
ama çalışma hızımdan dolayı 2
ay kaldım o evde .
Bitirdiğim karton çalışmalarım vardı
bahçede astığım, genellikle güneşli oluyordu hava, 2 saat güneş sonra yağmur
oluyor neyse ben ipler gerili bahçemde astım resimlerimi,
kadın geldi beni ziyaret
etti,dolmalar pişirmiş, yardımcı olmak için ,ipte görünce o şeyleri
çamaşır zannetmiş önce Aa! ne kadar enteresan kare kare çamaşır mı olur?
Dedi, çok komik,
‘’çok teşekkür ediyorum, dolmalar
için ama ne olur bölmeyin’’ dedim ve ricamın üzerine bir daha gelmedi, ben
istersem sizin aranıza karışırım.
Bu olaylar bu arada 2005 senesinde oluyor.
O sıralar rutin olarak çarşıya
iniyorum neden?kapıda bi ordu kedim var (canlı varlık hep olacak) belki 30 tane
hergün onlara balık alıyorum o zaman
Kilosu 1 lira o zaman oranın yerel
balıkları ,haşlıyorum önlerine veriyorum, içerdeki de taş tacı, prensesim,
fotoğrafları da var oda yanımda, hayvanı koynumda yatırıyorum ,ne yapayım
,yanak yanağa mır mır uyuyoruz , anlatmak istediğim hayvanlarla olan
bütünlüğümüzü kavramak ,insan kimliğini unutmadan.
Benim sokağa çıkmam gerekiyor orada
neler oluyor? Orada hayat var ,devinen hareket eden bir şeyler var ve ben onu
yakalamak zorundayım.
Kapşonumu ve çizmelerimi takıp hergün sokağa çıkardım.
O halimle ‘’abi, amca, ’’ diyenlerde
oldu.
Eyvallah ,eyvallah edasıyla
dolanırdım bende, merkeze inerdim ,eski evler vardı ,fethettim orayı,ama kadın
olduğumu anlamamaları gerek, kim bu bi varlık gidiyor ama kadın mı erkek mi?
Bayan olduğum bilinmemeliydi. Diyalog kurduğumda ise sıkı diyaloglar
kurardım.
Orada kadın olduğumuz anlaşılırsa
rahatsız edilebilirdim ,çalışmam aksardı, evin kapısına bi tekme koysan girersin
içeriye ,böyle bir yerdeyim öyle bir yer ki kapısına elinizi değdirin girin,
Korkularınızı
sanatınıza ne zaman ekliyorsunuz? Bu korkular derinleşiyor mu?
Derinleşiyor tabi ,yalnız bunlar
bende vücut bulup sonrasında ise yüzeye çıkıyorlar;
Yani bunu ben sağlıyorum, kendime
kurduğum tuzaklar var ,kendime ister engel olurum ister özgür bırakırım, bunu
ben yapabilirim, bunu kimse yapamaz izin vermem zaten yani korkuya da ,yaratıp
ben yaşarım,korkunun üstüne gitmek gibi bir şey keyfi de yaşayıp
yaratabilirim, benden başka kimse yapamaz
Deniz
sizde ne gibi etkiler bırakır ?
Deniz’in kıpırtısı çok önemli benim
için deniz’i çizerken içselleştirip fırçama aktarmak durumundayım, yaşamadan
neyi çizebilirsin ki,’’ bu aşk’’ bunu yaşayacaksın .şimdi denizle bağlantım
neden ? Deniz kenarlarını neden seçiyorum?. Dağ başında da ev tutup
kiralayabilirdim de ,kalabilirdim de.
Ben denizi görmeliydim şöyle
söyleyeyim, bi nehirde olabilir ,
su beni çok rahatlatıyor hiçbir şey
yoksa suyun sesini duymak isterim.
Ayvalıkta tuttuğum evin tam
karşısında tımarhane adası var,öyküsünü sordum.
Burada kafayı oynatanları tımar
ederlermiş, çok merak etmiştim’’ bi kayıkla götürün beni parası neyse veririm
dedim’’sonra oturdum, bu adanın resmini yaptım. Ve ilk satılan resimlerimden
biri oldu ,yani denizle ilişkim hep oldu. yazın denize girmek yerine ,denizi
izlemeyi tercih ederim ,kışın girdiğimi biliyorum ,14 yaşındaydım tek başıma
adaya gittim.
O yaşta çocuk gidebilir mi
adaya? Gittim, ve nasıl lapa lapa kar yağıyor biliyormusunuz? buna
inanamassınız , adada bi arkadaşım var (arkadaşım dedim, dedem yaşında ,Ferhan
Tanseli Tiyatro sanatçısı) rahmetli oldu, Kulübesi vardı orada'' ben dedim
denize gireceğim. Manyak mısın? Dedi!
kar yağıyor ‘’iyi ya işte
‘’dedim ve gittim mayomu giydim ve denize girdim denizle örtüştüm‘’insanların
yapmadığı şeyleri yapmak bana iyi geliyor’’ denizle örtüştüm; ve iyi ki
yapmışım çok iyi geldi bana,.Yapma denilen eylemler bana iyi geliyor.
Ezberleri bozarım ben ! hep bi
başkaldırı var .
Zaten
sizinde ezber bozan ifadeleriniz bu gibi ürkütücü mekanlarda çalışmayı tercih
etmeniz değil mi ?
Evet!Kabus
ev benim için evet çok önemli o aralarda müthiş işler çıktı benim dışıma taşan
işler çıkardım buna inanıyorum Olağanüstü!fakat hangi birini anlatayım
yer yer korkuyu ele aldım korkuyu görselleştirdim,somutlaştırdım .insan
neden korkar,
Neden
korkarım ? resmini yapmak gibi bir şey idi. Hani mutluluğun resmini
yapabilirmisiniz ? diyenler‘e aslında bi cevaptı, evet mutsuzluğun da resmi
yapılır,yüzü üzgün gözleri dolu bir kız değildi oradaki amaç! farklı şeyler
bunlar simgeler ve imgelerdi yani ,
.
Çarpan
bir kapıyı düşünün o kapıya ruh vermek gibi bir şey o kapı neden çarptı?
hangi rüzgardı? o kimdi ?o rüzgar neydi ?
İçinizdeki Cehennemi Cennete nasıl çevirirsiniz ?
Önce korkuyu ele alalım .
Bu durumlar aslında korku ile vücut
bulur yada çağlardan beri demek daha doğru olur, korku frekansı doğuştan olmaz
sonradan kazanılan bir şey olduğunu bilirim ,şimdi şöyle, önce korkuyu
somutlaştırırım,şimdi bakıyorum ki o kapılar ya delikse bi paranoya başlıyor
orada kendi paranoyanı yaratıyorsun durduk yerde olmuyor,yaratıyorsun ve
hayallere dalıyorsun evin bodrumun da şaraphane var; izbe bi mekan, Kadın’’
inme’’ dedi. Bi takım kuyuların olduğu bir yer, yani bana o anda her şey
olabilir karanlık bir yer nası l olsa .İnme dediği için indim.'' oraya inme''
ne demek ? Bana ‘’in’’ der gibi geldi . Yapma dediğini yapmak sonra :)
Siyaseti
resminize taşıyor musunuz?
Siyaseti kesinlikle bunun dışında
tutmuyorum, siyaset dediğiniz şey gündemin içinde varolan,bugüne ait dünden
bugüne taşınan yaşanılan gerçekliktir ,aslında çünkü ben günümde yaşıyorum ve
bugünün farkındayım nasıl söyleyeyim’’ bu masalları kaf dağının ardından
getirmedim ben’’ hepsi gerçeklik taşıyan masallar bunlar.
Resimlerinizi
nasıl yorumlarsınız ?
Resimler
gerçeklik taşımalı, sloganik asla olmamalı bir resim bakın sloganik olduğu
zaman öyle bir işlerim ki mesela bir fabrika işçisinin o dramını
işlediğimde onun fabrika işçisi olduğunu anlarsınız. Zaten imgelerin
güçlülüğünden bahsediyorum onlarla oynarım, onları çok yedim yuttum,
sindirdim artık ortaya koyuyorum , ‘’sizden aldığımı yani halktan
aldığımı öyle bir yansıtırım ki o kendini bulur’’ o gerçekliğin
içinde o hayal gibi görünen düş gibi görünen resmin tablonun içersinde
muhakkak kendinden bir kesit bulacaktır,her biri farklı bir şey anlatır her
birinin bir öyküsü vardır ,içinizden birinin öyküsüdür bu .
Şunu
belirtmek isterim'' Ben evrensel bir sanatçıyım''öncelikle bunu ifade etmek
gerekliliği buluyorum.
Ama sanatçı evrenselliğe nasıl ulaşır ?Onu
da belirtmek istiyorum ,evrenselliği bağlayan zincir nedir?
bunu
şöyle açıklayayım,
Ben
evrenselliğe nasıl ulaşırım ? Ben nerede yaşıyorum?
Türkiyenin
neresinde yaşıyorum?İstanbul’un neresinde?
Bir
semtinde. o semtin adı ne? Beyoğlu.
Bakın
bu kadar indim
-Beyoğlunda ne var?
-Kozmopolit bir yapı var; ilginç bir
okadar garip bir mozaik var.
-Dünya halkları nerede dolaşıyor?
İstiklal caddesinde.
beni bilen biliyor zaten ...
-Bu bizi neden ilgilendiriyor ?
yani özet olarak şunu söylüyorum ,bir sanatçı evrenselliğe ulaşmak istiyorsa;
önce yöresel olacak sonra ulusal bakış açısı olacak, yani tamamen Ulusu’nun
farkında olan ,toprağının farkında olan,’’ bastığın yer canlı, seni taşıyan
yer, burada doğdun yılların burada geçti ,burası sana ekmek verdi ,bu toprağa
dikkat !‘’diyorum, yani ulusalcılık anlayışımda bu benim .
Olay çok netlik kazandı şimdi, özet
olarak benim geçeceğim katedeceğim 3 yol var,evrenselliğe ulaşma basamakları
bunlar yani kendi Ulusumun taşıdığı travma ve kaoslar ama diğer yandan dünya
insanının yaşadığı travma ve kaoslar beni çok ilgilendiriyor,’’o yüzden ''Bu
resimlerin hiçbiri masal değil’’yani işlenmeden uydurduğum işler de değil işte
ne diyeyim.
Afrikada yaşayan bir insanın dramını ben
içselleştirebilirim empati gücüm yüksek çünkü bu da doğuştan gelen bir şey
sonradan katılan bir şey asla değil ,yapımda hamurumda var olan bir şey ,hani
bazı insanlara deriz ya ‘’bu çok duyarsız niye duyarsız acaba bu benimle
ilgilenmiyor mu ?Niye ilgilenmiyor ?’’ yok ki onun hamurunda'' ondan bekleme
sen yoluna devam et takma etrafını bu yüzden çok önemli bir olgu
insanın hayatında onu içselleştirmek çok önemli yani orada biri ağlıyorsa kan
revan içindeyse ben oraya hakkaten gitmek zorundayım, neresi olursa olsun
bedenen olması hali, yok olsa bile ,yani zihinde.
bir şiirim vardır
Afrikada
daha ilk günümdü.
yüreğim
tutuştu yangınlarla,
hangi
yangınlardı onlar ? bilirmisiniz ?
tarlada
kurumuş toprağın üzerinde
çatlak
göğsünden
bebeğini
emziren annenin
akan
sütleriydi onlar .
Ne
çok insan gördüm ne çok tarla gördüm ve gördüğüm her şeyde bir tek şey vardı
‘’Yaşamak arzusu ‘’ayakta kalmak yaşamak, yaşamak .
Neriman Oyman
Sergileriniz de insanların ağladığını biliyorum sizi seviyor peki
''İnsanlar sizde hoşlarına gitmeyen renkler buluyorlar mı?'' yani onlara
dokunuyomusunuz istemeden?
Tarih sahnesine bakın, Mevlanayı da
sevenler ve bir yandan sevmeyenler de vardı, çok doğal bulabilirler
‘’Anlaşılmayan her şeyde bir yalnızlık vardır çünkü; o
anlaşılmadığı için yalnızdır,anlaşıldıkça çoğalırsınız.’’
‘’İçimde dinmek bilmeyen bir
başkaldırı var’’ sürekli bir başkaldırı ,o asiydi, o haklarını arayan bir
çocuk, o kız çocuğu duruyor bende, dursun
Kötü
anlarınızdan resim çıkarıyormusunuz?
Verimsiz
olduğunuz çalışma ortamları oluyor mu ?
Andaki etki ''tokat etkisi'' travmatik bi durum yaratabiliyor, oluyor ama mekan
değiştiğinde durumu pozitife çeviriyorum atölyem de ,geçmiş durumu da fırça
darbelerime ekleyip,üretmeye devam ediyorum.
,
7 ocak 2013 Nişantaşın’da
Işık okullarında
''1800 Alem Bir Düş İçinde ''
29 ocak 2013 Moskova’da ''Masallardaki Şehir''
Şişli Memorial’da 2013 yılı Nisan ayı boyunca
Sosyal sorumluluk projesi olarak Aziz Nesin Nazım Hikmet
sergileri yakın zamanda olacak
İsterseniz (http://www.nerimanoyman.com/)
adresinden takip edebilirsiniz